Dilin Özellikleri
Dilin Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde
Bilimsel açıdan dilin özelliklerini değerlendirdiğimizde dilin nitelikleri hakkında öncelik sıralaması olmaksızın birkaç önemli hususu vurgulayabiliriz:
1. Dil, bir sistemdir: Dil, konuşma ve dinleme gibi işlevleri yerine getirmek üzere birbirleriyle bağlantılı alt sistemleri içeren bir bütündür. Ses bilgisi, biçim bilgisi, söz dizimi (cümlenin ögeleri), anlam bilgisi gibi unsurların entegre bir şekilde bir araya gelmesi, dilin karmaşıklığını oluşturan temel özelliktir. Bu sistem, dilin edinilmesi ve öğrenilmesi için temel bir yapı sunar.
Dil sistemi, kendi içinde belirli yasalara tabi olarak işler; bu da dilin kullanıcılarının dilin içsel yapısını anlamalarını sağlar. İnsanlar, dilin kendi içinde belirlenen zaman eklerini veya kişi eklerini değiştiremezler; dilin üretim kurallarının dışına çıkamazlar.
2. Dilin sözlü ve yazılı biçimleri arasında üstünlük hiyerarşisi yoktur: Dil öncelikle sözlü ve konuşma temellidir. Ancak, yazının icat edilmesiyle birlikte sözlü dili kayıt altına almak, kontrol etmek ve iletişimi daha kalıcı hale getirmek mümkün hale gelmiştir. Sözlü dilin yazılı dilden daha eski olduğu tarihsel bir gerçektir, ancak bu durum sözlü dilin yazılı dilden üstün veya tersi bir durum yaratmaz.
Her iki dil biçimi de kendi içinde değerlidir ve iletişimde farklı avantajlara sahiptir. Sözlü dil, duygusal ve anlık iletişimde güçlüdür, yazılı dil ise düşünceleri daha kalıcı hale getirme ve aktarma konusunda etkilidir. Bu nedenle, dilin sözlü ve yazılı biçimleri arasında bir üstünlük hiyerarşisi olmaksızın, her iki dil biçiminin de eşit değerde olduğunu söylemek mümkündür.
3. Dil, nedensizlik ilkesine dayalıdır: Dilin anlam yapısında, doğadaki varlıkların ifadesi olan kelimelerle bunların gösterenler arasındaki ilişki nedensizlik ilkesine dayanır. Örneğin, “ağaç” sözcüğü, doğadaki ağaç varlığını gösterir; ancak bu iki arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi yoktur. Tüm dillerde, gösterge nedensizlik ilkesine göre işler.
Dilin kelime dağarcığı içinde, ağaç gibi somut varlıkları temsil etmeyen yansıma sözcükleri dışında, gösteren ve gösterilen arasında bir nedensellik bağı yoktur. Pat, çat, çatlamak, şırıldamak gibi seslerin ifadesi, dilin söz varlığının küçük bir yüzdesini oluştursa da, genel olarak dildeki ilişkiler nedensizdir ve anlamın yapılandırılmasında bu ilkenin temel olduğu söylenebilir.
4. Gelişmiş dil ile ilkel dil arasında fark yoktur: Yeryüzündeki tarihi ve modern bütün diller, gerçek anlamda çok gelişmiş sistemlerdir. İlk yazılı belgelerin ait olduğu dil olan Sümerce, Hititçe gibi pek çok antik dilin gramerleri yazılmıştır. Bu diller, modern dillerden herhangi bir şekilde “geri” değildir. Her dilin kendine özgü bir gramer yapısı vardır, bazıları karmaşıkken bazıları daha basittir. Ancak, tüm diller günümüzde, her türlü ileri teknoloji aracından çok daha gelişmiş bir yapıya sahiptir.
Dilin karmaşıklığı ve gelişmişliği, teknolojik araçların dilin esnekliği ve zenginliği konusundaki sınırlamalarını gözler önüne serer. Bu noktada, şu ana kadar dil bilgisi kurallarına sahip olan en gelişmiş yapay zeka bile, dilin karmaşıklığını ve anlam yapısını insanlar kadar doğru bir şekilde üretebilme yeteneğine sahip değildir. Dil, insan zihninin karmaşıklığı ve esnekliğiyle benzersiz bir şekilde entegre olmuş bir fenomendir.
5. Dilin türetme marifeti sonsuzdur: Dil, konuşurların sınırlı sayıda kurallar çerçevesinde sınırsız sayıda sözcük oluşturma, cümle kurma ve anlama yeteneğine sahiptir. Bu, matematikte on temel sayı ile sonsuz işlem yapma yeteneğine benzer bir durumdur.
Dilin ses, biçim, söz dizimi gibi kurallar, konuşurlara yeni sözcükler ve cümleler üretme özgürlüğü tanır. Bu üretilenler, dilin kurallarına uyduğu sürece anlaşılabilir ve iletişim amacına hizmet eder. Dil, konuşan bireylerin yaratıcılığına, esnekliğine ve zenginliğine dayalı bir sistemdir, bu da ona sürekli olarak yenilikler ekleyebilme yetisi sağlar.
6. Bütün diller, içinde doğduğu halkın ihtiyaçlarına yanıt verebilecek yeterliktedir: Dünya üzerindeki her dil, sınırsız üretim yeteneğine sahip olduğu için konuşan topluluğunun değişen ihtiyaçlarına uyum sağlayabilir. Her dil, ait olduğu toplumun kültürel mirasını aktarabilme, sonraki kuşaklara taşıma ve güncelleme yeteneğine sahiptir. Dil, zaman içinde ve koşullar değiştikçe kolaylıkla evrilebilir ve uyum sağlayabilir. Örneğin, Türkçe, yüzlerce yıldır Moğolistan’dan Avrupa’ya kadar uzanan coğrafyada hem sözlü hem de yazılı dil olarak kullanılarak tarihî ve modern Türk dilli toplulukların ihtiyaçlarına yanıt vermiştir.
Ancak, bir dilin konuşanları, yeni kavramlar ve sözcükler üretmek yerine bazen daha hızlı bir çözüm olarak bunları başka dillerden kopyalayabilirler. Örneğin, Kazakistan, Kırgızistan gibi eski Sovyet cumhuriyetlerinde Rusça, özellikle kentlerde, Kazakça ve Kırgızca’nın yerini neredeyse tamamen almıştır. Bu, dilin sürekli evrim sürecinde çeşitli etkileşimlere maruz kalmasının bir sonucudur.
7. Dil, sosyal katmanlara göre evrilen dinamik bir yapıdır: Dil, geleneksel anlamdaki terimleri olan ağız, şive, lehçe gibi ‘değişkenlerin’ karmaşık bir kombinasyonudur. Bu değişkenlerden biri, belirli bir topluluk içinde öne çıkarak yazılı dil haline gelebilir. Diğer değişkenler ise konuşuldukları coğrafyaların veya toplulukların iletişim aracı olarak hizmet etme ve aynı zamanda kimliklerinin sembolü olma işlevini kazanır.
Bu dilin sosyal katmanlara göre şekillenme durumu, dilin içsel zenginliğini ve çeşitliliğini vurgular. Dil, sadece konuşulan bir iletişim aracı olmanın ötesinde, toplumların sosyal yapısını ve kültürel dokusunu yansıtan bir aynadır. Ağızlar arasındaki farklılıklar, bir topluluğun günlük yaşamını zenginleştiren ve bu topluluğun kimliğini belirleyen önemli bir unsurdur. Bu değişkenlik, dilin canlı bir varlık olduğunu ve toplumsal etkileşimlere göre sürekli olarak evrildiğini gösterir.
8. Ana dil, öğrenilen bir beceri değil; edinilen ve nesilden nesile aktarılan bir yapıdır: Bebeklikten itibaren dilin karmaşıklığını kavramaya başlayan bir çocuğun, konuşma yeteneğini geliştirmesi ve çevresindeki dilin kurallarını anlaması, sadece insanın doğasında yer alan bilinçaltındaki dil edinim mekanizması sayesinde mümkündür.
Dilbilimci Chomsky’ye göre, çocuklar doğuştan gelen bir dil edinim mekanizması ile dilin kurallarını içselleştirirler. Bu nedenle, tüm diller, bireyler tarafından bilinçli olarak öğrenilen kurallar değil, bilinçsizce çocukluk yıllarında edinilen ve insan türüne özgü evrensel sistemlerdir. Dil edinim mekanizması yaşla birlikte zayıflasa da tamamen ortadan kalkmaz, sürekli olarak etkisini sürdürür.
9. Dil, sadece bir dilbilgisel araç değil, aynı zamanda sosyal ve milli bir sistemdir: Dil, konuşurlar arasında sadece anlaşmayı değil, aynı zamanda bir ulusal kimlik oluşturmayı ve paylaşılan değerler etrafında bir araya gelmeyi sağlayan güçlü bir bağdır. Dil, bir topluluğun kültürel mirası ve kimlik duygusunun önemli bir ifadesidir.
Mustafa Kemal Atatürk‘ün ifadesiyle, “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişiminde temel bir etkendir.” bu bağlamı vurgular. Dil, sadece sözcük anlamını ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda bir topluluğun geçmişi, kültürü ve birliği hakkında derin bir anlam taşır.
10. Dil, sadece insan iletişimi değil, aynı zamanda geniş bir bilim yelpazesine yayılan doğal bir fenomendir:
Dil, insanların birbirleriyle etkileşimde bulunmasının yanı sıra dil bilimi, eğitim bilimleri, antropoloji, sosyoloji, dil öğretimi, bilişsel psikoloji, felsefe, bilgisayar bilimleri, yapay zekâ gibi farklı bilim dallarıyla derin bir bağ içerisindedir. Dil, sadece toplumsal iletişimin bir aracı olmakla kalmaz, aynı zamanda her bireye özgü parmak izi gibi benzersiz özelliklere sahip bireyselleşmiş bir sistemdir. Dilin incelenmesi, sadece dilbilimcileri değil, aynı zamanda çeşitli bilim alanlarını bir araya getirir, insanın düşünce, kültür ve toplumsal bağlam içindeki rolünü anlamak için kapsamlı bir perspektif sunar.
11. Dil, sadece iletişim aracı olmanın ötesinde, çok yönlü bir yapıdır: Hem bir araç, hem bir malzeme, hem de bu aracı ve malzemeyi anlamak isteyenler için bir sistemdir: Dil, insanların günlük yaşamlarından bilimsel araştırmalara kadar geniş bir yelpazedeki faaliyetlerini gerçekleştirmelerini mümkün kılan etkili bir iletişim aracıdır. Aynı zamanda dil bilimi, dilbilgisi ve diğer insan bilimleriyle ilgilenen disiplinlerin temel malzemesidir.
Dil, sadece bir malzeme olmanın ötesinde, aynı zamanda bu malzemelerin analizini, anlamını çıkarmayı ve çözümlemeyi sağlayan karmaşık bir sistemdir. Örneğin, dilin yazılı veya sözlü biçimlerini kullanarak, dil malzemeleri aracılığıyla dilin psikolojiyle olan ilişkilerini değerlendirebilir ve bu konuda inceleme yapabiliriz. Bu sayede dil, sadece bir araç veya malzeme değil, aynı zamanda insan anlayışının ve bilimlerin keşfinde bir anahtar olarak işlev görür.
12. Diller veya dil aileleri arasında çeşitli ortaklıklar ya da benzerlikler gözlemlenebilir: Farklı diller arasındaki benzerlikler, ya aynı genetik kökten türemiş olabilir, ya da kültürel temaslar sonucu yapılan kopyaların bir ürünü veya tamamen rastlantısal olabilir.
Örneğin, Türkçe’deki “erkek kardeş” anlamına gelen “birader” kelimesi, Boşnakça’daki “brati”, Farsça’daki “berāder” ve İngilizce’deki “brother” kelimeleriyle hem sesçe benzerlik gösterir hem de anlamca ortak noktalara sahiptir. Bu benzerlik, Türkçe’nin bu kelimeyi Farsça gibi Hint-Avrupa dil ailesine ait dillerden kopyalamış olmasından kaynaklanır.