Empresyonizm Akımı (izlenimcilik)
Empresyonizm Nedir Ne Demektir Tanımı Anlamı
Empresyonizm, kelime anlamı olarak “intiba” veya “izlenim” anlamına gelen “empresyon” kelimesinden türetilmiş bir sanat akımıdır. Empresyonizm, beş duyu gerçekliğine dayalı diğer sanat anlayışlarına, özellikle realizm akımına ve natüralizm akımına, bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Bu akım, sanatçının sadece fiziksel gerçekliği değil, aynı zamanda zihinsel deneyimlerini de eserlerine yansıtma amacını taşır. Empresyonist sanat, bireysel bakış açısını vurgular ve sanatçının kendi izlenimlerini, duygularını ve düşüncelerini eserlerine dahil etme özgürlüğünü savunur. Bu nedenle, empresyonizm sanatta daha kişisel, duygusal ve izlenimci bir yaklaşımı temsil eder.
Empresyonizmin Ortaya Çıkışı Doğuşu
Empresyonizm, sanat dünyasında ışığı, rengi ve anı merkeze alan, doğanın sürekli bir değişim içerisinde olduğunu ve bu yüzden bir zaman dilimindeki bir anın görüntüsünün bir daha aynı biçimde yakalanamayacağı düşüncesini temel alan bir akımdır. Bu sanat hareketinin Türkçe karşılığı İzlenimcilik olarak bilinir, görünümlerin anlık ve sürekli değişen yapısını vurgular, bu yüzden her bir eser, tek ve eşsiz bir anın yansımasıdır.
Bu sanatsal tarzın ismi, 19. yüzyılın Fransasında ortaya çıkmıştır. Claude Monet’nin “Impression, soleil levant” (İzlenim: Gündoğumu) adındaki eseri, Louis Leroy’un dikkatini çekmiş ve bu isim, 25 Nisan 1874 tarihinde “Charivari” dergisinde Leroy tarafından kullanılmıştır. Bu kullanım, izlenimcilik adını alarak edebiyat, görsel sanatlar ve müzikal sanatlar gibi birçok farklı alanı derinden etkilemiştir ve kendisinden sonraki sanat hareketlerine ilham kaynağı olmuştur.
Empresyonizm, sanatçılara doğadaki anlık değişimleri ve o anki duygularını, ışığın ve rengin benzersiz birleşimini tuval üzerine aktarma imkanı tanıyan bir akımdır. Bu hareket, sanatın çeşitli dallarında kendini göstererek, gelecek nesillere ve sanat akımlarına yön vermiş, yenilikçi bir bakış açısı kazandırmıştır.
1789’da Fransız Devrimi’nin etkileri sadece Fransa’da değil, tüm Avrupa’da hissedilir. Aristokratik düzen yerini burjuvaziye, monarşi cumhuriyete bırakır. Aynı dönemde, milliyetçilik gibi güçlü bir düşünce akımı da hızla yükselir. Alman romantizminin etkisi altındaki milliyetçilik, yerel kültürlerin önemini vurgular, böylece imparatorluklar parçalanmaya başlar.
Bilim ve siyasetteki ilerlemeler, on dokuzuncu yüzyılın insanını karmaşık bir bunalımın içine iter. Çünkü pozitivizm ve rasyonalizm, gerçekliği sadece beş duyunun algıladığı şekilde açıklamakla insanın manevi dünyasını ihmal eder. Sonuç olarak, yirminci yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, sanat ve edebiyat akımları insanın iç dünyasını yansıtmaya odaklanır.
Örneğin, resim ve edebiyatta yalnızca dış dünyayı betimlemeye çalışan gerçekçi ve natüralist sanatçıların yerini, dış dünyanın yansımasını değil, insanın bilincindeki izlenimleri ifade etmenin önemli olduğunu savunan empresyonizm alır. Empresyonist sanatçılar, dış dünyayı sadece nesnel bir gerçeklik olarak değil, aynı zamanda kişisel izlenimlerin bir yansıması olarak ele alırlar.
Bu nedenle, eserlerinde renk, ışık ve duygu gibi öznel öğelere vurgu yaparlar. Empresyonizm, insanın zihinsel ve duygusal deneyimlerini sanata yansıtarak, sanatın sadece gözleme dayalı olmadığını, aynı zamanda iç dünyanın keşfine de hizmet ettiğini ileri sürer.
Empresyonizm, sanatın bireysel bakış açısını ve izlenimleri kucaklayarak dönemin karmaşık toplumsal ve felsefi değişimlerine yanıt verir. Bu akım, resim ve edebiyat alanlarında büyük bir devrim başlatır ve insanın iç dünyasını keşfetme isteğini vurgular.
Empresyonizmin Özellikleri
Empresyonizmin özelliklerini daha ayrıntılı bir şekilde aşağıdaki maddelerle açıklayabiliriz:
1. Öznel Hareket Etme: Empresyonist sanatçılar, görsel gerçekliğe nesnel bir yaklaşım yerine öznel bir bakış açısıyla yaklaşırlar. Her sanatçı, aynı nesneyi farklı şekillerde görebilir ve yorumlayabilir.
2. Nesnelerin Değiştirilmesi: Empresyonistler, gerçeği farklı bir bakış açısıyla ele alarak nesneleri değiştirirler. Bu nedenle, eserlerinde nesnelerin dönüştürülmüş hallerine sıkça rastlarız.
3. “An”ı Yakalamak: Empresyonist sanatçılar, geçmişteki veya gelecekteki anlara değil, şu anda yaşanan “an”a odaklanırlar. Onlar için “an,” tekrarlanamaz ve geri getirilemez, bu nedenle bu anı yakalamak önemlidir.
4. Duyumsal Çekicilik: Empresyonistler, izleyicilerde duygusal bir etki bırakmak için dili özenle kullanır. Eserlerinde seçkinlik, duygusallık, zarafet, titizlik ve duyarlılık gibi estetik özellikler bulunur.
5. Işık ve Renk Odaklılık: Empresyonist ressamlar, resmin ana konusunun ışık olduğunu savunurlar. Işık ve renk, eserlerindeki temel unsurlardır ve bu unsurları etkili bir şekilde kullanarak eserlerine canlılık katarlar.
6. Açık Hava Resmi: Empresyonist ressamlar, dışarıda resim yapma yöntemini benimserler. Bu, açık havada çalışmanın taşınabilir resim malzemelerinin artmasıyla daha yaygın hale gelmesiyle mümkün olur.
7. Manzara ve Işık: Empresyonistler için her şey manzaraya dayanır. Nesneleri, manzara resmi gibi gözleme dayalı bir şekilde resmederler. Ayrıca, ışığın nasıl değiştiğini ve nesnelere nasıl etki ettiğini yakından incelerler.
8. Estetizm ve Duygusal Deneyim: Empresyonizm ile estetizm, sanat eleştirilerinde etkili bir hale gelir. Bu yaklaşım, sanatı insanın kendisinde tükenen bir şey olarak değil, yaşamın güzel bir armağanı olarak kabul eder ve duygusal deneyimlere odaklanır.
Empresyonizm, sanatta nesnelliğin yerine duygusal ve öznel bir bakış açısını getirerek, sanatın içsel dünyayı yansıtma amacını güçlendiren bir akım olarak öne çıkar.
Empresyonizmi benimseyen sanatkârlardan bazıları: Rainer Maria Rilke, Paul Verisine, Arthur Rimbaud, Ahmet Haşim…
Empresyonizm Sanat Akımı Hakkında Kısaca Özet Bilgi
I9.yüzyılın sonlarında Fransa’da doğmuştur. önce resimde, sonra da edebiyatla etkisini göstermiştir. Dış dünyanın sanatçıda bıraktığı izlenimleri anlamayı amaçlamıştır. Onlara göre sanatçı, dünyayı olduğu gibi anlatamaz. Ancak hayallerle süslenmiş izlenimler yardımıyla anlatılabilir. Sembolizmin uzantısı sayabileceğimiz empreyonizm, “sanat için sanat” anlayışını benimsemiştir.
Sanatçılar, ölçü ve uyağa önem vermemiştir. Onlara göre gerçek, kişisel izlenimlere göre değişir. Bu izlenimler de göreceli, yani sanatçıdan sanatçıya değişebilen niteliktedir. Marie Rilke { Önemli yapıtları: Christop Rilke’nin Aşk ve Ölüm Şarkısı. Duino Mersiyeri..,) ve James Joyce (Önemli yapıtları : Sürgünler. Bir Delikanlının Sanatçı olarak portresi ) empresyonizm temsilcileridir.
Empresyonizm Nedir Hakkında Geniş Detaylı Bilgi
19. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan, dış dünyanın sanatçıda bıraktığı izlenimleri yansıtmayı amaçlayan akıma Empresyonizm akımı (izlenimcilik) denir. Empresyonizm, önce resimde, sonra edebiyatta etkili olmuş bir akımdır. Empresyonist sanatçılar dış dünyayı olduğu gibi değil de algıladıkları biçimde anlatmayı amaçlamışlar, öznelliği benimsemişlerdir. Onlara göre, bu dünya sanatçılara heyecan ve ruhi dalgalanmalar veren bir uyarıcıdır. Sanatçının görevi, duyduğu heyecanı, ruhi dalgalanmaları dile getirmek olmalıdır.
Edebiyat eleştirmeni K. Haedens’e göre, empresyonist şiirlerde sözcükler, yepyeni biçimlerde birleşir, bir “fosfor ışığı” içinde yıkanırlar. Empresyonist şairler, şiirde biçime, kafiyeye önem vermezler. “Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek, edebiyatın toplumsal bir görevi üstlenmesine karşı çıkarlar.
Empresyonizm, Sembolizm akımının özelliklerini taşıyan bir akım olarak değerlendirilebilir. Sembolizm akımı içinde yer alan bazı şairler, Emprosyonizmin de temsilcileri olmuşlardır. Bu akım en çok resimde etkili olmuştur. Edebiyatta geliştiği başlıca türler şiir ve tiyatrodur.
Empresyonizm Akımı (izlenimcilik) PDF İndir
Empresyonizmin Önemli Sanatçıları
Arthur Rimbaud
R. Marie Rilke
Paul Verlaine
Empresyonizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:
Türk edebiyatında bütün şiirleriyle izlenimci diyebileceğimiz şairler yok sayılır. Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı gibi sanatçıların kimi şiirlerinde bu akımın etkileri görülür.
Empresyonizm Örnek Metinleri
Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara Dalgalarda Ofelya iri bir zambak, Yüzüyor tül gibi, uzanmış sulara… Avcı borularının ezgisinde bak. Bin yıl geçti Ofelya yine üzgün Uzun sularda kefen gibi akıyor Bin yıldır, gündüz, gece deli gönlünün Hüznünü meltem yellerine döküyor Yöresinde üzgün nilüferler bazen Dağıtıyor kızcağızın uykusunu Bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan Salıyor yıldızların altın şarkısını. (Arthur Rimbaud, Çev. Erdoğan Alkan)
GEÇMİŞ OLA
Hâtıralar, ne istersiniz benden?… Sonbahar… Durgun gökte ardıç kuşları uçuşmadalar Güneşten ölgün ve soluk bir ışık vurmada İçinde poyrazlar esen sararmış ormana. Yapayalnızdık, yürüyorduk, türlü hülyalarda, Saçlarımız ve düşüncelerimiz rüzgârda. Çevirip güzel gözlerini bana: “Hangisi? En güzel günün” diye sordu o billur sesi. Bir melek sesi kadar tatlı, o kadar derin Hafif bir gülümseyiş cevap verdi sesine öptüm ellerini, ibadet edercesine.
— Ah! İlk çiçekler! Ne güzel kokuları vardır! Ne kadar sevimli bir mırıltıları vardır! Sevilen dudaklardan çıkan ilk evet’lerin!
(Paul Verlaine‘den Çev. Orhan Veli Kanık )