Mustafa Kemal Atatürk’ün Siyasi Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk’ün Siyasi Hayatı ve Kişiliği
Atatürk, çocukluk yaşlarından itibaren Türk siyasi hayatının yoğunluğundan dolayı, öğrencilik yıllarından itibaren siyaset ile yakından ilgilendi. Atatürkün siyasi hayatı için ilk siyasi hamlesi olarak 1905 yılında Şam’da tayin edildiği zaman, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurasını örnek olarak verebiliriz. Selanik’te bu cemiyetin bir şubesini açarak hareketliliğini arttırdı. Bununla birlikte, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılarak toplantılarını takip etti.
Mustafa Kemal Atatürk, katıldığı her türlü etkinliğe ve siyasi oluşuma kişiliği ve kabiliyetiyle bu oluşuma çok önemli katkılar sağlamıştır. Ayrıca, yurt içi ve yurt dışındaki konferans, seminer ve toplantılarda yer alarak siyasi tecrübesini geliştirdi ve kendini sürekli olarak geliştirdi. Atatürk’ün siyasi hayatındaki başarıları, onun liderlik yetenekleri, disiplinli çalışması ve cesur duruşu sayesinde sağlandı.
Atatürk’ün siyasî liderliğinin ortaya çıkmasında, sadece dönemin siyasi şartları değil aynı zamanda askerî ve siyasî dehası da etkili olmuştur. O, kendisini destekleyen silah arkadaşlarıyla birlikte, liderliğini kabul ettirerek, siyasî bir lider olarak kabul edilmiştir. Bu liderlik yeteneği, sadece askerî başarılarıyla değil, aynı zamanda siyasî zekası ve becerisiyle de kendini göstermiştir.
Atatürk, siyasî liderlik konusunda alternatifsizdi. Siyasi ve askeri kadrolar, liderliğini destekledi ve çevresinde birleşti. O, askerî bir lider olarak yeteneklerinin yanı sıra, siyasi becerileriyle de öne çıktı. Kendisi, hem askeri hem de siyasi alanda başarılı bir lider olarak tanındı ve tarihe geçti.
Atatürk’ün siyasi kişiliği, milli mücadele sürecinde büyük bir önem arz etmiştir. Mütareke sonrası Anadolu’da askeri, siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda iç karartıcı bir durum söz konusuydu. Bu dönemde bazı bölgelerde mücadele hareketleri başlamıştı, ancak bu kıvılcımlar milli bir mücadeleye dönüştürülecek kadar yeterli değildi. Atatürk, bu mücadele kıvılcımlarını ateşe dönüştürerek milli mücadeleyi başlatmak gerektiğine inanıyordu.
Ancak, siyasi ve askeri şartların birbirleriyle koordinasyonu gerekiyordu. Bu nedenle, Atatürk’ün askeri dehası ve siyasi liderlik becerileriyle birlikte milli mücadele hareketini organize etmek mümkün olmuştur. Atatürk, askeri başarıların siyasi başarıyı beraberinde getireceğinin farkındaydı ve bu nedenle siyasi kişiliğinde askeri dehasının etkisi büyüktü.
Ankara’da 23 Nisan 1920′de TBMM’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. TBMM’nin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922′de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi.
İsmet İnönü tarafından 30 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve “Yurtta barış cihanda barış” temelleri üzerinde yükselmeye başladı. 24 Kasım 1934′te Soyadı Kanunu gereğince TBMM tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.
Mustafa Kemal Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk’ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Mustafa Kemal Atatürk sürekli yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
Mustafa Kemal Atatürk, 15-20 Ekim 1927 tarihinde Türk Kurtuluş Savaşı’nı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku’nu okudu.
Mustafa Kemal Atatürk, özel hayatında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923′de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Abdurrahim Tunçak’ı manevi evlat edindi. Mustafa ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
Ankara ve Bursa Belediyelerine bir kısım taşınmazlarını da bağışladı. 1937′de de çiftliklerini hazineye bağışladı Mirasından kız kardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı.
Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox’a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği’ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Ulu Önder, Almanca ve Fransızca’yı çok iyi biliyordu.
Mustafa Kemal Atatürk Sağcı mı Solcu mu? Siyasi Görüşü Nedir?
Yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi görüşü günümüz sağ sol gibi ideolojilerden tamamen bağımsızdır ve herhangi bir kategoriye girmesi mümkün değildir. Tüm dünya milletleri tarafından insanlık tarihinin en büyük dahisi olarak kabul edilen Atatürk yeri geldiğinde halkın yararınaysa sağ ideolojisine uygun devrimler, inkılaplar yapmışken yeri geldiğinde ise sol ideolojiye uygun devrimler ve inkılaplar gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla Atatürk sağcı mıdır solcu mudur sorusunun bir yanıtı yoktur. Zira kendisi herhangi bir ideolojiye sıkıştırlamayacak kadar büyük ve eşsiz bir liderdir.
Siyasi görüş olarak, yaşadığı zamanın çok ötesinde – sanki binlerce yıl sonrasından gelen bir zaman yolcusu gibi- tüm insanlığın ortak değerlerini insan hakları, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik, bilimin önemi gibi binlerce yıl sonra bile karşı çıkılamayacak insanî değerleri savunmuş ve ülkemize getirmiştir. Ortadoğu gibi kanlı bir coğrafyada bir cennette yaşayabiliyor olmamız ise yine Atatürk’ün bu dehası sayesindedir.