Mübalağa (Abartma) Sanatı
Mübalağa (Abartma) Sanatı Nedir? Özellikleri Kısaca Bilgi
Şiirde ifadenin, gereğinden fazla büyütülerek ya da küçültülerek söylenmesine “mübalağa” Türkçe karşılığı olarak da “abartma” denir. Dile getirilecek düşünceler, sözcüğün mecaz anlam boyutuna ulaşabilecek düzeyde, gerçekte olduğundan çok daha farklı bir biçimde söylenir. En çok kullanılan edebi sanatlardan biri olan mübalağanın temelinde aslında teşbih (benzetme) sanatı vardır.
Mübalağa ve İfade Sanatı: Aşırılığın Gücü
Mübalağa, insanların düşüncelerini ve duygularını ifade etme biçimlerinden biridir ve tarih boyunca yaygın bir şekilde kullanılmıştır. İnsanlar, söylediklerini daha etkileyici hale getirmek ve dinleyici veya okuyucular üzerinde daha güçlü bir etki bırakmak için aşırılığa başvurmuşlardır. Bu, söz sanatının temel bir özelliğidir ve kullanıldığında anlatımı daha canlı ve etkileyici hale getirir.
Mübalağa, insanların içinde bulunduğu duygu durumunu ve heyecanı daha güçlü bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olur. Örneğin, bir kişi büyük bir sevinç yaşadığında, bu sevinci daha vurgulu bir şekilde ifade ederek, olayın ne kadar özel ve önemli olduğunu vurgulamak isteyebilir. Aynı şekilde, bir üzüntü veya korku anında da duygularını daha yoğun bir şekilde anlatarak dinleyicilerin veya okuyucuların daha derin bir etki yaşamalarını sağlayabilir.
Mübalağanın amacı, duygusal deneyimleri daha canlı ve renkli bir şekilde sunmaktır. Bu, söz sanatının gücünü ve etkisini artırır. Abartma, insanların duygusal tepkilerini daha fazla anlayış ve empati ile karşılamak için bir araç olarak da kullanılabilir. Bir olayın anlamını daha derinlemesine keşfetmek ve duygusal bağ kurmak için bu sanat türüne başvurmak, iletişimdeki güçlü bir araçtır. Mübalağanın insan doğasının bir parçası olduğunu ve bu sanatın, duygularımızı ifade etmek ve anlamak için vazgeçilmez bir yol olduğunu düşünmek çok yerinde olacaktır.
Bir başka tanıma göre mübalağa nedir:
Herhangi bir durumu, olayı ya da gerçeği olduğundan daha büyük ya da küçük göstererek anlatma yöntemine mübalağa (abartma) denir.
Aşağıdaki parçalar mübalağa sanatına örnektir :
Mehmet Akif Ersoy‘un yukarıdaki dizelerinde; şehidin alnının gökten inecek ecdadın öpmesine değer oluşu ve akan kanlarının Allah’ın birliğini (yani İslam dinini) koruyup kurtaracak bir unsur, kahramanlıklarının ise Bedr’in aslanlarına benzetilmesi, şiire has söyleyiş içerisinde mübalağaya dayalı bir edebi sanatın örneğini bizlere göstermektedir.
Mübalağa Örnekleri
Sevinçten göklere zıpladım.
Gittiğini duyunca bir kez daha öldüm.
Bir ah çeksem, karşıki dağlar yıkılır.
Korkudan, yüreğim ağzıma geldi.
Bir bakışın.yüreğimi deldi geçti.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın.
(Mehmet Akif Ersoy)* Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle (Yahya Kemal Beyatlı)
* Ölüm indirmede gökler ölü püskürmede yer 0 ne müthiş tipidir savrulur enkâz-ı beşer (M. Âkif Ersoy)
Bir şulesi var ki şem-i canın Fanusuna sığmaz asmanın (Şeyh Galip)
Merkez-i hâke atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkanz. (Namık Kemal)
Dövüşüyorduk Üç Şehitler’imizde Zorluyordu derya gibi düşman Attığım boşa gitmiyordu Lüzumsuzdu nişan. (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Nef’î’nin beyitinde şöyle denilmektedir:
“İrdi bir gayete te’sîr-i hevâ kim bir mûr
Bir dem-i germ ile eyler yedi deryâyı serâb.”
Bu beyitte, şair sıcak havanın etkisini anlatmak adına oldukça iddialı ve abartılı bir benzetme yapmıştır. O denli bir sıcaklık tasavvur edilmektedir ki, bir karıncanın sıcak nefesinin bile yedi denizi kurutabileceği ifade edilmektedir. Elbette bu ifade gerçeklikten oldukça uzaktır ve akıl yürütmeye dayanmayan bir durumu temsil eder.
Beyitte kullanılan bu aşırı abartma, “gulüvv” türünden bir abartma örneğidir ve genellikle olumlu kabul edilmez. Ancak, böylesi kuvvetli abartmaların Nef’î‘nin şiirsel üslubunun karakteristik özelliklerinden biri olduğunu da göz ardı etmemek gerekmektedir. Bu, onun benzersiz ifade biçimini ve şiirdeki sınırsız hayal gücünü yansıtan bir özelliktir. Bu tür abartmalar, şairin kendi özgün dilini ve stilini ortaya koyduğu için kimi okuyucular için cazip ve ilgi çekici olabilir.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Bu beyitlerde Mehmed Akif, zırha bürünmüş düşman ellerinin, yıldırım gibi hızlı ve yıkıcı tufanlar şeklinde, alevden seller saçtığını tasvir etmektedir:
Şair, bu dizelerde, Çanakkale Savaşı’nı anlatarak, savaşın korkunç ve yıkıcı atmosferini betimlemektedir. Mehmed Akif, bu betimlemede çeşitli teşbih ve istiareler kullanarak, Çanakkale savunmasının yaşattığı dehşeti ve kahramanlığı etkileyici bir şekilde izleyiciye aktarır. Bu beyitlerde kullanılan mübalağalı anlatım, gerçeğin abartılarak ifade edilmesine örnek teşkil etse de, bu abartılar savaşın gerçek yüzünü ve yaşanan zorlukları da ortaya koymaktadır.
Bu sebeple, beyitte karşılaşılan abartma, gerçeklikle uyum içinde olduğu için “iğrâk” cinsinden kabul edilebilecek mübalağalardır. “İğrâk”, abartmanın ölçülü ve hakikate uygun bir şekilde yapılmasıdır. Mehmed Akif, bu dizelerinde tarihimize damgasını vuran Çanakkale Savaşı’nı ve bu savaşın yarattığı dehşeti, sanatını etkili bir şekilde kullanarak anlatmayı başarmıştır.