Hakim (İlahi – Tanrısal) Bakış Açısı
Hakim (İlahi – Tanrısal) Bakış Açısı Nedir
Hâkim bakış açısında anlatıcı, kendisinden “ben” diye söz etmez, hep III. tekil kişi “o”yu kullanır. Hâkim bakış açısı ile yazılan eserlerde anlatıcı her şeyi bilir, her zamanda ve her yerdedir. Olaylara ve kişilere tümüyle hâkimdir. Kahramanların duygularını, düşüncelerini, kafalarından neler geçirebileceğini anlar ve anlatır.
Her ne kadar yaşanmış, yaşanmakta olan ve gelecekte yaşanacak tüm olaylara vakıf olur, bunları gözlemler ve işitir. Karakterlerin iç dünyasını, düşünce ve duygularını da keskin bir şekilde çözümleyebilir. Anlatıcı, tasvir ettiği hadiselerin dışında kalmakta olup, gözlemleyen bir konumdadır. Üçüncü şahıs anlatıcı perspektifini kullanarak hikayeyi aktarır. Yazarın kendine özgü dilini ve üslubunu kullanması sebebiyle, bu tür anlatıcıya “yazar-anlatıcı” adı da verilir. Ara sıra, okuyucuyla doğrudan iletişim kurmaktan, onlarla bir diyalog oluşturmaktan ve onlara yol göstermekten kaçınmaz.
Bu tip anlatıcı, hikayeye geniş bir perspektiften bakma kabiliyetine sahiptir. Zaman ve mekan kısıtlamalarından bağımsız olarak, olayları ve karakterleri detaylı ve kapsamlı bir şekilde aktarır. Okuyucuyla kurduğu bu özel iletişim, eseri daha da zenginleştirir ve okuyucuya olayları daha derinlemesine kavrama fırsatı tanır. İlahi bakış açısı, edebiyatın epik yapıtlarından yani destanlardan roman türüne evrilmiş bir tekniktir.
Bu perspektif, klasik romanlarda sıklıkla tercih edilmiş olup, günümüzde de popülerliğini korumaktadır. Tanrısal bakış açısı, eserin anlatıcısına, hikayedeki karakterlerin duygu, düşünce ve motivasyonlarını tam anlamıyla bilmek gibi geniş bir bilgi yelpazesi sunar. Bu sayede, anlatıcı, olayları ve karakterleri çok daha detaylı ve derinlemesine bir şekilde aktarabilir. Bu yöntem, esere zenginlik katarak, okuyucuya karakterler ve olaylar hakkında çok daha kapsamlı bir perspektif sunar. Günümüzde de birçok yazar, bu bakış açısını kullanarak eserlerini zenginleştirmekte ve okuyucuya unutulmaz bir deneyim sunmaktadır.
Tanrısal (İlahi – Hakim) Bakış Açısına Örnek Metin
“Sırların Perdesi”
Küçük bir kasabada, eski ve gizemli bir ev vardı. Bu ev, yıllarca kapalı tutulmuş ve etrafındaki insanlar için bir sır perdesi gibi olmuştu. Ancak herkesin bilmediği bir şey vardı: Bu ev, içinde sırlarla dolu bir geçmişi saklıyordu.
Mehmet, kasabanın göz bebeği olan bu eski eve odaklanıyordu. İçeri gizlice girdi ve evin tozlu koridorlarında ilerledi. Duvarlarında eski tablolar, antika mobilyalar ve kitaplarla dolu odaları gözleri önüne serdi. Bu ev, bir zamanlar burada yaşayan ailenin yaşamını yansıtıyordu.
Mehmet, kasabanın geçmişinde bu aileye dair bilinmeyenleri keşfetti. Ailenin trajik bir kaderle karşı karşıya geldiğini ve sırlarının evin her odasına sinsice sızdığını öğrendi. Bu sırların, ailenin üyeleri arasında ve kasaba halkı arasında nasıl bir etki yarattığını gördü.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, ailenin bir ferdi olan Alice, savaşın yıkıcılığına rağmen kasabada yaşamın tadını çıkarmayı başardı. Mehmet, Müge’nin gücünü ve yaşama sevincini takdir etti. Ancak aynı zamanda, ailenin diğer üyelerinin yaşadığı sıkıntıları da gördü.
Hakim bakış açısı, anlatıcıya bu ailenin hikayesini bütün yönleriyle anlatma fırsatı sundu. Ailenin sırlarını ve geçmişini inceleyerek, kasabanın tarihine derinlemesine bir bakış sunuldu. Kasaba sakinlerinin ve bu evin içinde yaşayanların hayatlarının nasıl etkilendiğini anlamamıza yardımcı oldu.
Sonuç olarak, bu öykü, hakim bakış açısının kullanıldığı bir örnek olarak, bir ailenin ve kasabanın yaşamlarını, sırlarını ve etkileşimlerini inceliyor. Anlatıcı, olayların ve karakterlerin her detayını biliyor ve okuyucuya bu gizemli dünyayı keşfetme fırsatı sunuyor.
Hakim Bakış Açısı Örneği 2
Şehrin göbeğinde, kalabalığın içinde, yaşlı bir adam ve küçük bir kız el ele yürüyordu. Adamın yüz çizgileri, yılların ona kazandırdığı bilgelikle doluydu; küçük kız ise dünyaya yeni gözlerle bakmanın masumiyetiyle parlıyordu. Gökyüzü, bulutların arasından sızan güneş ışığıyla aydınlanırken, rüzgar hafifçe esiyordu. Yaşlı adam, her adımında geçmişin izlerini taşırken, kız çocuğu geleceğin umut dolu yüzüydü.
Yaşlı adamın kalbi, geçmişte yaşadığı acı ve sevinçlerin hikayeleriyle doluydu. Bir zamanlar yaşadığı savaş, onun ruhunda derin izler bırakmıştı. Küçük kızın ise kalbi, keşfedilmemiş hayaller ve masum dileklerle dolup taşıyordu. O, hayatın ne kadar zor olabileceğinden habersiz, sadece anın tadını çıkarıyordu.
İki yürek, farklı yaşam öykülerine sahip olsalar da, o an aynı yolda birlikte yürüyerek, zamanın sınırlarını aşıyorlardı. Yaşlı adam, kız çocuğuna hayatın değerli derslerini öğretirken, küçük kız da yaşlı adama saf sevgi ve neşe getiriyordu. Onlar, birbirlerine geçmişin hikayeleriyle geleceğin rüyalarını anlatırken, şehir etrafında yaşam devam ediyordu.
Ve şehirdeki her bir bina, her bir taş, onların hikayesine tanıklık ediyordu. Her birinin içinde, geçmişte yaşanmış ve gelecekte yaşanacak olan hikayeler gizliydi. Rüzgar, onların hikayelerini fısıldarken, güneş ise onları aydınlatıyordu. Bu şehir, zamanın ötesinde, yaşanmış ve yaşanacak tüm hikayelere ev sahipliği yapıyordu.
Yukarıdaki örnekte üçüncü kişi anlatıcı kullanmış ve anlatıcı olaylara hakim bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Anlatıcı, karakterlerin iç dünyasını geçmişini ve geleceğini bildiğini göstermektedir.