Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Tiyatro
Tanzimat Osmanlı toplumunda büyük değişikliklerin olduğu, Osmanlı aydınının yüzünü tamamen Batı’ya döndürdüğü bir dönemdir. Fransız İhtilali ile başlayan hürriyet, adalet, eşitlik düşünceleri Osmanlı toplumunu da etkilemiş, her alanda yeni gelişmeler olmuştur. Tiyatroda da bu dönemde ciddi gelişmeler olmuştur. Geleneksel Türk tiyatrosu yerini yavaş yavaş Batılı anlamdaki modern Türk tiyatrosunun ilke evresi olan Tanzimat tiyatrosuna bırakmıştır.
Tanzimat Edebiyatında Tiyatro Hakkında
Batının zihniyetini ve sanat anlayışlarını öğrenebilmek için harekete geçen aydınlarımız tercüme faaliyetinin yanı sıra tiyatro eserlerine de ilgi duymaya başladılar. Tiyatro, asırlardan beri geleneksel edebiyatımızın bir parçası olarak ortaoyunu, karagöz, meddah, köy seyirlik oyunu, kukla ve bebek oyunları, lâl ve ebkem oyunları gibi çeşitleriyle süregelmektedir ancak, yeni anlayışın özellikle yeni insan yorumlarının izlerini taşıyan batı tipi tiyatrolar, edebiyatımızı Tanzimat’tan itibaren yönlendirmeye başladı.
Türk halkının bu yeni türe olan ilgisi, tiyatronun hızla gelişmesine katkı sağladı. Yeni tiyatro binaları yapılmaya başlanarak teknik zemin oluşturuldu. Geleneksel Türk oyunlarından farklı bir yapı arz etmesi sebebiyle, bu yeni sahnelerde oynanan oyunlar yabancı grupların katılımıyla gerçekleşmiş, zamanla yerini yerli tiyatro gruplarına bırakmıştır.
Yenileşmenin genel yapısındaki gelişime de paralel olarak modern tiyatroya ilk rağbet eden kesim, batı kültürü ile temasa geçmiş, kültürel değişimin yaşanmasına uygulamada ve psikolojik zeminde destek veren sınırlı sayıdaki aydın kitlesi olmuştur. Yeni türün tanınıp yerlileşmesi seyrine bağlı olarak da halkın rağbeti kazanılmıştır.
Yapısal anlamda da gelişmenin yaşandığı bu dönemde, ilk kurulan tiyatro 1867 yılındaki Osmanlı Tiyatrosu’dur. Güllü Agop’un öncülüğünde kurulan bu sahne, halktan gördüğü destek ve ilgi ile kısa zamanda gelişim sergilemiştir. Ancak, Ahmet Mithat Efendi‘nin Çerkez Özdenler adlı piyesinin sergilenmesi ve bu oyunun II. Abdülhamit idaresi tarafından sakıncalı bulunması neticesinde 1884’te kapatılmıştır. II. Meşrutiyet’e kadar sürece istibdat idaresi süresince Türk tiyatro seyircisi kurumsal gelişimi olan bir yapıdan mecburen uzaklaşmıştır. Bu dönemde tuluat tiyatroları sergilenmiştir.
Hızla gelişen batılı tiyatro anlayışı, Türk seyircilerinden rağbet gördüğü gibi edebiyatçılar tarafından da ilgiyle karşılanmış, bu tekniğe uygun eserler verilmeye çalışılmıştır. Bilinen ilk tiyatro eseri, Hayrullah Efendi’nin 1844’te yayımladığı düşünülen Hikâye-i İbrahim Paşa ve İbrahim-i Gülşeni adlı dört perdelik küçük bir dramıdır.
1860-1880 arasında hızla tiyatro eserleri verilmiş, dönemin sanatkârlarının birçoğu bu türde eserler kaleme almış ve istibdat yönetiminin baskısıyla 1908’e kadar tekrar bir yavaşlama meydana gelmiştir.
Bu dönem eserlerinin genel yapısı, Tanzimat edebiyatının genel felsefesine de paralel olarak “sosyal fayda”ya dayanmaktadır. Genellikle aile İçinde geçen meseleler ya da tarihsel olaylardan esinlenilerek ibret vermesi düşünülen, toplumun zihnî gelişimin katkı sağlayacak türde eserler kaleme alınmıştır. Bu konular etrafında şekillenen eserlerin dili de, diğer türlerde olduğu gibi konuşma dil ve üslubuna oldukça yaklaşmıştır. Sosyal faydayı önemseyen bir edebiyatın doğal karşılanması gereken bu tutumu, Servet-i Fünun edebiyatı anlayışının ortaya çıkmasına yaklaştıkça tam tersi yönde gelişim göstermiş, dil halkın kolayca anlayabileceği seviyeden ayrılarak daha sanatsal olduğu düşünülen bir yapıya doğru yönelmiştir.
BAŞKA BİR KAYNAK:
Modern Tiyatronun İlk Evresi: Tanzimat Tiyatrosu
Çağdaş Türk tiyatrosunun ilk ürünleri konu bakımından Tanzimat’ın prensiplerine uygunluk göstermiştir. Tanzimat tiyatrosu genellikle fert, aile ve toplum hayatını düzeltmeyi amaçlamıştır. Tanzimat tiyatro yazarları kahramanlık duygularını vatan ve millet sevgisini geliştirip idealist bir sanat anlayışı benimsemişlerdir. Tanzimat döneminde, oyun yazma tekniği pek bilinmediği için, şairler ve yazarlar ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, Avrupa tiyatrosunu, özellikle İngiliz, Alman, Fransız tiyatro yazarlarını örnek alarak yazmışlardır.
Çeviri ve adapte çalışmaları bu dönemde yaygınlık kazanmıştır. Eserlerde yoğun biçimde Moliere (Molyer), Pierre Corneille (Kornelli), Goldoni (Goldoni), Shakespeare (Şekspir) etkisi görülmüştür. Bu dönemde oyunlar genellikle komedi, trajedi, dram ve melodram niteliği taşımıştır. Komedilerde klasisizm akımının, dramlarda ise romantizm akımının etkileri görülmüştür. Namık Kemal’in yapıtlarında Victor Hugo (Viktor Hügo) ve Schiller (Şiller) büyük rol oynamıştır. Komedi türünde Moliere, en çok örnek alınan kişidir.
Batılı anlamda ilk Türk tiyatrosu İbrahim Şinasi’nin yazdığı ve 1859’da oynanan “Şair Evlenmesi”dir. Yanlış geleneklerin eleştirildiği bu eserde geleneksel tiyatrodan özellikler bulunmaktadır. Şinasi’den sonra Namık Kemal, tiyatroda eğlence ile toplumsal yararı birleştirir. Vatan yahut Silistre (1873), Celâlettin Harzemşah (1881) oyunlarında tarihsel konuları; Gülnihal (1875), Zavallı Çocuk (1873) ve Akif Bey (1874) adlı oyunlarında ise toplumsal konuları işler. Ahmet Vefik Paşa, tercüme ve adaptasyon tarzında eserler vermiştir. Moliere’den çevirdiği ve Zor Nikâh, Zoraki Tabip adını verdiği Türkçeye adapte edilmiş eserleriyle büyük başarı sağlamıştır. Ali Bey, Kokana Yatıyor, Misafir-i İstiskal gibi birer perdelik komedileri yanında Moliere’den adapte ettiği Ayyar Hamza ile tiyatromuza katkıda bulunmuştur.
1870’ten sonraki piyes yazarlarından biri de Recaizade Mahmut Ekrem’dir. Recaizade Mahmut Ekrem’in “Atala ve Amerika Vahşileri ve Çok Bilen Çok Yanılır” komedisi Batılı anlamda tiyatronun bütün özelliklerini taşır. Abdülhak Hamit Tarhan, dönemin diğer önemli tiyatro yazarıdır. Tiyatro türünde yirmi bir eseri vardır. Bunların bir bölümü mensur, bir bölümü de manzum-mensur karışıktır. Şiir şeklindeki manzum tiyatrolarının bazılarını aruz ölçüsü, bazılarını hece ölçüsüyle yazmıştır.
Tiyatro eserlerini sahnelemek için değil, okunmak için yazmıştır; bu nedenle bu eserleri sahne tekniğine ve diline uygun değildir. Tiyatro eserlerinde romantizm akımının etkisi görülür. Tiyatrolarının tümü dramdır. Shakespeare ve Victor Hugo’dan etkilenmiştir. Sardanapal, Eşber, Nesteren, Liberte, Mecara-yı Aşk, Sabr u Sebat, İçli Kız, Duhter-i Hindu bunlardan bazılarıdır.