Türk Dilinin Dönemleri
Türkçe’nin Tarih İçindeki Dönemleri
Türk dili üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda belirlenmiş ve dilin evrimi ve gelişimi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Türk dili, tarihi süreç içinde birçok değişim ve dönüşüm geçirmiştir ve bu dönemler çeşitli özellikleriyle kendini göstermektedir.
1. Altay Dil Birliği Dönemi: ( Ana Altayca Dönemi: MÖ. 5. Yüzyıl)
Altay dil ailesi içinde yer alan Türk dilinin ve diğer akraba dillerin (Moğolca, Tunguzca, Korece, Japonca) bağımsız birer dil olarak henüz teşekkül etmediği dönemdir. Bu dönemle ilgili bilinenler oldukça sınırlıdır. O yüzden bu döneme “Türkçenin Karanlık Dönemi” de denilmektedir.
2. Ana Türkçe Dönemi: (En Eski Türkçe Dönemi: MÖ. 4500-4000 yy.)
Türk dilinin Altaycadan ayrılarak bağımsız bir dil olarak geliştiği dönemdir. Bazı bilginler, bugün Türkçenin eski bir lehçesi olarak değerlendirilen Çuvaşça ve Yakutça’nım ana Türkçeden bu dönemde ayrıldığını iddia ederler.
3. İlk Türkçe Dönemi ( MS. 1-5yy.)
Türkçeden daha sonra ayrılarak bağımsız bir dil haline gelen Hunlar, Bulgarlar, Avarlar ve Hazarların dillerinin henüz Türkçeden ayrılmadığı dönemdir. Türkçenin karanlık çağlarına ait olan dönemler ana hatlarıyla bu şekildedir. Bu dönemlerin sonrasında gelen dönemlere ilişkin bilgilerimiz yazılı kaynaklara dayanmaktadır. Dolayısıyla Türkçenin yazılı tarihinin başladığı dönem Eski Türkçe dönemi olarak adlandırılmaktadır.
4. Eski Türkçe Dönemi (6-13. yy.)
Türkçenin metinlerle ve Türk adıyla takip edilebildiği ilk dönemdir. Türklerin İslamiyeti kabul etmeden önce kullandıkları Türkçeye “Eski Türkçe” denilmektedir. Bu dönem Göktürk Türkçesi ve Uygur Türkçesi olarak ikiye ayrılmıştır. Fakat bilim adamlarından bir kısmı Karahanlı Türkçesini de dahil etmektedir. Türk dilinin yazılı tarihi, 8. yüzyılda Göktürk Devleti‘nin kurulmasıyla başlamaktadır. Bu dönemdeki yazıtlar, Türk dilinin en eski örnekleri arasındadır ve Orhun Abideleri (Göktürk Kitabeleri) olarak adlandırılır. Eski Türkçe Dönemi, Türk dilinin ilk yazılı dönemidir ve sözcüklerin köklerine dayalı bir yapıya sahiptir. Bu dönemdeki eserlerde Türklerin düşünce, mitoloji ve kültürlerine dair önemli ipuçları verilmektedir.
Eski Türkçe dönemi Orhun yazıtları ile Uygur metinlerinin yazı dili olan Göktürkçe ve Uygurcayı içine alan MS 8. yüzyıldan başlayıp 11. yüzyıla kadar devam eden dönemdir. Ancak, bazı Türkologlar Türklerin ilk İslamlık dönemini de bu Eski Türkçe içinde değerlendirmiş, bu dönemi 13. yüzyıla kadar uzatarak Karahanlı Türkçesi dönemini de bu döneme dâhil etmişlerdir.
5. Orta Türkçe Dönemi:
Orta Türkçe Dönemi, Karahanlı Devleti döneminde yaşanmıştır. Bu dönemde Türk dili, İslami kültürle yoğrulmuştur ve Arapça ve Farsça etkisi altında kalmıştır. Bu dönemde yazılan eserlerde Arapça ve Farsça kelimeler sıkça kullanılmış ve dilde karmaşık bir yapı oluşmuştur. Bu dönemdeki eserlerde din, edebiyat, tarih ve hikmet konuları ele alınmıştır.
Uygurca’dan Kıpçakça ve Çağatayca’ya geçiş süreci bu dönemde olmuştur. Bu dönemde Harezm Türkçesi ve Kıpçak Türkçesi ön plana çıkmıştır. Orta Türkçe, Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra Karahanlılar devrinde (840-1212) Kâşgar’da ortaya çıkıp Doğu ve Batı Türkistan’da gelişen, ilk Islami Türk ürünlerinin diline verilen isimdir. Bu dönemde karşımıza çıkan dilde Eski Türkçenin bazı özelliklerine rastlamak mümkündür. Karahanlılar devrinde ortaya çıktığı için bu tarihi lehçeye Karahanlı Türkçesi veya Hakaniye Türkçesi adı verilmiştir. Bu Türkçe eksi Türk yazı dilinden gelişmiştir ve Islami Orta Asya Türk yazı dilinin ilk evresidir.
6. Yeni Türkçe Dönemi
Yeni Türkçe dönemi, 13. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar uzanır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu, Türk dilinin gelişiminde önemli bir rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerle zenginleşti ve Türk dilinin yazı dili haline geldi. Bu dönemde Türkçe, edebiyat dili olarak kullanılmaya başlandı.
Yeni Türkçe Döneminin Özellikleri
13. yüzyılda, özellikle Moğol istilasının sebep olduğu göçler sebebiyle, Türk Dili, biri Harezm bölgesinde diğeri de Anadolu’da olmak üzere ilk defa olarak aynı anda iki yazı diline ayrılmıştır. Bunlardan Harezm Türkçesi, göçler sebebiyle Kıpçak ve Oğuz lehçelerinin özelliklerinden etkilense de esasen Hakaniye Türkçesinin halefi olarak Orta Asya’daki bütün Türklerin ortak yazı dili olma özelliğini muhafaza etmiştir.
11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya gelmeye başlayan, 13. yüzyılda ise bu bölgeleri tamamen Türkleştiren Oğuzların konuştukları lehçe daha önce bir yazı dili olarak kullanılmamıştır. 11. yüzyıldan itibaren Türklerin Orta Asya’da geliştirdikleri ortak yazı dilinden uzak kalan Oğuzlar, bu yeni coğrafyada yeni bir yazı dili yaratmak zorunda kalmışlardır. Oğuzların konuştukları lehçeyi Kuran’ın harekeli yazısını esas alarak yazmağa başlamalarıyla ortaya çıkan bu yeni yazı diline genellikle Eski Anadolu Türkçesi bazı Türkologlara göre de Oğuzca adı verilmektedir. Esasen Türk dili tarihinde iki orijinal yazı dili bulunmaktadır. Bunlardan biri Köktürkçe, diğeri de Eski Anadolu Türkçesidir.
a) Harezm Türkçesi
b) Kıpçak Türkçesi
c) Çağatay Türkçesi
ç) Eski Anadolu Türkçesi
d) Türkiye Türkçesi
e) Azerbaycan Türkçesi
Eski Anadolu Türkçesinin bir diğer kolu Azerbaycan Türkçesidir. Azerbaycan Türkçesi 16. yüzyıldan sonra yazı dili olmuştur. Kendi içinde üç devrede gelişme gösterdiği görülür: Safevi Devresi (16.-18. yüzyıllarda) Avşar, Zend ve Kaçar Devresi (18.-19. yüzyıllarda), Yenileşme Devresi (19.-20. yüzyıllarda). Safevi devresinde Farsçanın büyük baskısı söz konusudur. Şiirlerinde Hatayi mahlasını kullanan Şah İsmail bu devrenin en önemli şahsiyeti kabul edilir. Avşar, Zend ve Kaçar devresinde Farsçanın büyük etkisi dil ve edebiyatta devama etmiştir. Azerbaycan Türkçesi ile yazılan eser sayısı Safevi devresine göre daha azdır.
Günümüz Türkçesi, 20. yüzyılın başlarından itibaren gelişmeye başladı. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde yapılan dil devrimi ile Türkçe, Latin harfleriyle yazılmaya başlandı. Ayrıca Türkçede yabancı kelimelerin kullanımı azaltılarak Türkçenin özgün yapısının korunması hedeflendi. Günümüz Türkçesi, modern dünyanın gereksinimlerine uygun olarak sürekli gelişen ve değişen bir dil olarak kullanılmaktadır.
Türk dili, tarihi boyunca pek çok etkenden etkilendiği için birçok farklı lehçe ve ağız oluştu. Bu nedenle Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Kazak Türkçesi gibi çeşitli Türk dilleri bulunmaktadır. Ancak bu farklılıklara rağmen, Türk dili aynı köken üzerinde gelişmeye devam etti ve farklı dönemler boyunca birçok etkene maruz kaldı. Türk dili, İslamiyet’in kabulünden sonra Arapça ve Farsça gibi dillerden de etkilendi. Bu dönemde Türkçe, İslami kültürün etkisiyle zenginleşti ve Arapça ve Farsça kelimeler Türkçeye yerleşti.
Sonraki dönemlerde Türk dili, Moğol istilası ve Timur istilası gibi olaylarla yeniden şekillendi. Moğol İmparatorluğu’nun egemenliği altında Türkçe, Moğolca ve diğer dillerle karıştı ve bu durum Türkçenin gramer ve kelime dağarcığına etki etti. Timur İmparatorluğu döneminde ise Türkçe, Farsça etkisine yeniden maruz kaldı ve Türkçenin yazı dili olarak kullanımı bu dönemde daha da yaygınlaştı.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkçe, Arapça ve Farsça ile birlikte yazı dili olarak kullanıldı. Bu dönemde Türkçenin kelime dağarcığına, gramerine ve yazım kurallarına pek çok katkı yapıldı. 1928 yılında Türkiye’de yapılan dil reformu ile Türkçe’nin Arapça ve Farsça kelimelerden arındırılması hedeflenmiş ve Latin alfabesi kullanılmaya başlanmıştır.
Bugün Türkçe, dünya üzerinde en çok konuşulan diller arasında yer almaktadır. Türk dili, dil bilimcilerin çalışma alanı olarak da oldukça önemlidir ve Türk dilinin tarihi, yapısı ve evrimi konusunda birçok araştırma yapılmaktadır.