İslam Alimlerinin ve Müslümanların Avrupa’ya ve Dünyaya Etkileri
İslam Alimlerinin ve Müslümanların Avrupa’ya ve Dünyaya Etkileri
Müslümanların matematik, tıp, mühendislik, astronomi ve felsefede kendilerinden ileri olduğunu gören Avrupalılar İslam uygarlığını daha yakından tanımaya çalışmışlardır. Rahip Raymond, Tuleytula’nın 1085’te Hristiyanların eline geçmesinin ardından bu şehirde Avrupa’nın ilk Doğu ilimleri okulunu açmıştır ve Avrupa’da Rönesans ve Reform’un oluşmasına zemin hazırlamıştır. Mimari alanda İslam medeniyetinden etkilenen ilk Avrupalı ülke İtalya olmuştur. İbn-i Sina’nın “El Kanun Fi’t-Tıp” adlı eseri Avrupa üniversitelerinde uzun yıllar okutulmuştur.
Ebu Bekir Er-Razi’nin eserlerinin tercüme edilmesiyle Avrupalıların hastalıklara bakış açısı değişmiştir. Hastalıkların insanın içine giren şeytandan kaynaklandığı görüşü yerini bilimsel teşhis ve tedavi yöntemlerine bırakmıştır. Batılılar sıfır sayısını kullanımı da Müslümanlardan öğrenmişlerdir. Müslüman bir hocadan dersler alan İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci 1202 yılında yazdığı “Liber Abaci” adlı eserinde Arap-Hint sayıları olarak bilinen onluk sayı sistemini tanıtarak Romen rakamlarıyla toplama ve çıkarma yapmakta zorlanan Avrupalılara günlük hayattaki matematiksel işlemleri kısa yoldan kolayca yapabilmeyi öğretmiştir.
Müslümanların Avrupa’yı Etkileme Aşamaları
Birinci aşamada; İtalya, İspanya ve Güney Fransa’dan birçok kimsenin İslâm medreselerine tahsile geldikleri görülmektedir. Matematik, Felsefe, Tıp ve Astronomi tahsil edenler, üniversitelerde profesör adayı oldular.
İkinci aşamada; Güney Avrupa’da İslâm medreselerini taklit ederek ilk üniversitelerin kurulduğu görülmektedir. Bunların mimari özelliği, ders programları, eğitim usulleri tamamen İslâm medreselerinin taklidiydi. İlk defa Napoli Krallığında Salerno medresesini kurdular.
Üçüncü aşamada; Artık İslâm ilmi İtalya medreseleri aracılığıyla Fransa’ya ve diğer Batı ülkelerine sokulmaya başlamıştı. XIII. yüzyılın başlarında Bolonya ve Montpellier üniversiteleri kuruldu. Çok kısa bir süre sonra Paris Üniversitesi faaliyete başladı. Bu asır içinde aynı model üzerinde Oxford, Köln (Cologne) Üniversiteleri teşekkül ederek yeni ilimler İngiltere ve Almanya içlerine sokuldu.
Powicke, Rashdall’ın Ortaçağ üniversiteleriyle ilgili mühim eserinin ikinci baskısına yazdığı girişte, İslâm’ın bu üniversitelere etkisi konusunda Julian Ribera’nın teorisiyle ilgili olarak şöyle der: “Avrupa üniversitelerinin İslâm’ın etkisinin bir ürünü olduğunu ileri süren İspanyol araştırmacının görüşü, bize hatalı gibi görünmektedir. Ancak bu görüş, en azından, orta çağ üniversitesindeki en büyük güçlerden birinin, yani İslâm eğitim sisteminin, Batı’da başta Toledo olmak üzere kraliyet ve piskoposluk nüfuzu altındaki merkezlerde, Fransa’nın güneyindeki Yahudi
çevreleri ve diğer çevrelerde ve bir dereceye kadar Sicilya kraliyet sarayında bir yer edinmiş olduğunu bize söylemektedir.”
İslam Kültürünün Batıya hangi yollardan nüfuz ettiğini tespit ettikten sonra bu tesirlerin ayrı ayrı incelenmesine geçebiliriz. Elbette Doğudan Batıya geçen bütün kültür unsurlarından ayrı ayrı söz etmek mümkün olmayacaktır.
İslam Medeniyetinin Batıya Etkileri
Ticaret Alanındaki Etkileri
İslam dünyasının Batı’yı etkilemesi ve tanınmasını sağlayan başka bir alan da ticarettir. Hatta ticaretin, İslam medeniyetinin Batı’ya intikalinde çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. İslâmiyet dini her zaman ticareti teşvik edici olmuştur. Özellikle Hac mevsiminde Hicaz ticarete sahne olmuştur.
Felsefe Alanındaki Etkileri
Antik devre ait fikir ürünlerinin Doğu Dünyasına ve Avrupa’ya aktarılması iki ayrı safhada olmuştur. Birinci safha Abbasi Halifelerinden Me’mun zamanına rastlamaktadır (813–833). Bu safhada sistematik olarak Antik devrin eserleri Arapçaya çevrilmiş, Doğu Dünyasının bu eserleri tanıması sağlanmıştır. İkinci safha 1126–1151 yılları arasına rastlamaktadır. Bu safhada Başpiskopos Raymond Von Toledo, Arapçaya çevrilen Antik devir eserlerini Latince’ye çevirerek bu eserleri Avrupa’ya tanıtmıştır.
Tıp Alanındaki Etkileri
Tıp alanında tamamıyla İslâm tesiri hâkim bulunmaktaydı. İtalya’daki Bolonya şehrinden sonra Fransa’da tıp araştırmalarının merkezi olarak Montpellier Üniversitesinde, tıp tahsilinde akademik unvan almak isteyen adaylara ait 1340 tarihli bir programda İbn-i Sina’nın Kanun adlı eserinin I ve IV. kısımlarının yer aldığı görülmektedir. Bu tarihten itibaren İslâm tabipleri hakkında bir dersin de okutulmaya başlandığı görülmektedir.
Tıp alanında yapılan tercümeler sayesinde, XII. yüzyıla kadar Avrupa’ya hâkim olan hastalıkların insanın içine giren şeytandan kaynaklandığını, bundan kurtulmak için rahibin dua ederek onu kovmas ı gerektiği şeklindeki anlayış yerini modern anlamda tedavi usullerine bıraktı. Bu islam alimleri ile birlikte daha birçok ilim adamlarının eserleri, İslâm’ın Batıya yayıldığı sahalarda tıbbi çalışmaların temelini teşkil ediyordu.
Mimari Alandaki Etkileri
Mimaride ise tesirler daha kesin görülmektedir. Müslümanlar, mimariye sonsuz bir incelik ve hayal hissi verdiler. Mimarinin cazibeliğini ve orjinalliğini canlı renklerle fayansların, mermer harçlarının, iç içe örülü binlerce geometrik şekillerle gayet ince oyulmuş ve kesilmiş alçıların, yazıların karakterleri ve hayali yapraklardan yapılan gırlantalar dekorasyonun keyfiyeti içindeydi.
Sivri kemer tarzı, Batı’da bambaşka bir şekilde kullanılmakla birlikte, doğrudan kopya edilmiştir. Müslümanların Sicilya mimarisine çok şey kattıkları, Batı’da özellikle de İtalya’da biliniyordu. Ayrıca İspanya’daki İslâmî yapıların ve İtalyan tacirlerin Doğu’da gördükleri yapıların tesiri Gotik ve Rönesans yapılarında görülmektedir.
Teknolojik Gelişmelerdeki Etkileri
Müslümanlar Batı’ya gemilerin teçhiz ve tertibinde de önemli yarar sağlamıştır. Müslümanlar bu hususta Hind Okyanusunda edindikleri bilgi ve tecrübelerin meyvelerini Akdeniz’e getirdiler. Adı Avrupa’dan alınmış olan üç köşeli Latin yelkeni Müslümanlar tarafından Hind okyanusunda icat edildi. Akdeniz’e çıkan yelkenli gemiler de yine Müslümanlar tarafından getirildi.
Nihayet bu gelişme daha büyük ve Atlantik’i geçebilen gemilerin yapımı ile sonuçlanmıştır. Bu sayede büyük coğrafi keşifler yapılmıştır. Müslümanların ilme ve bilime kattıkları başka bir hizmet de Pusulayı Batı’ya tanıtmak olmuştur. Bilindiği gibi pusulayı icat eden medeniyet Çin Medeniyeti‘dir. Ancak bunu Avrupa’ya Müslümanlar tanıtmıştır.
Dil ve Edebiyat Alanındaki Etkileri
Edebiyat alanında da İslâm tesiri çok büyük olmuştur. Batılılar ve özellikle İspanyol şairler, Arap edebiyatından büyük çapta etkilenmişlerdir. Kahramanlık edebiyatı, mecaz, ileriye yönelik ve parlak hayaller, özellikle Endülüs’te Arap edebiyatı yoluyla Batı edebiyatına geçmiştir.56 Geç Ortaçağda, Avrupa’da görülen romantik edebiyatın yerli bir terim olduğu sanılmaktadır. Hâlbuki bu edebiyat incelendikçe, Doğu kaynaklarına inen özellikleri de o nispette ortaya çıkar.
Aşk hikâyesi aslında Avrupalılardan çok Doğuluların bir buluşudur. Kral Arthur’a dair halk hikayelerinin çoğunun doğu kaynaklarına dayandığı bugün artık gösterilebilmektedir. Batı cemiyetine mal olan masal, hikaye ve efsanelerin yanı sıra, tercüme edilerek Batı Edebiyatına kazandırılmış eserler de vardır. Bunlar arasında; Kelile ve Dimne, Barlaum ve İosaphat, Simbad sayılabilir. Bütün bu eserler Ortaçağ Avrupasında sevilerek okunmuş ve Ortaçağ Edebiyatına girerek bu devir yazarlarının tesir icra etmiştir.
Edebiyat alanında Avrupa Doğudan sadece İspanya ve İtalya yoluyla değil, Bizans yoluyla da etkilenmiştir. Haçlı Seferleriyle Doğunun birçok masal ve hikâye unsuru da Avrupaya geçmiştir. Bunlar arasında Hubertus, Eustachius, Christophorus ve Yedi Uyurlar gibi dini hikâye ve destanlar de vardır.
Matematik ve Astronomi Alanındaki Etkileri
Matematik sahasında araştırma yapanlar, Müslümanların bu sahada Avrupa üzerinde ne kadar büyük tesirler bıraktığını görürler. Algebra (cebir)’nın Arapçada al gabr kelimesinden türediğini söylemek bu konuda verilecek en basit örneklerden biridir.İlim ve Riyaziye (Matematik) alanlarında Müslümanların rolünü inceden inceye belirtmek çok uzun sürer. Bu alanda Müslümanların ileri sürdüğü en önemli ve en esaslı fikir ilmin din ile bağdaşabileceği fikridir.
Avrupa bütün cebir ilmini Müslümanlara borçludur. Avrupa matematiğinde çok büyük bir devrime yol açmış olan Arap sayıları Müslümanlardan alınmıştır.Astronomi de İslâm’ın unutulmaz katkısından yararlanmıştır. Batı dillerinde hâlâ Arapça adlarıyla bilinen çok fazla sayıdaki yıldızları bir yana bırakalım, güneş yüzeyindeki lekeleri keşfeden İbn-i Rüşd olmuştur. Ömer Hayyam tarafından yapılan takvim reformu, Gregoryen takvimi reformunu kat kat gerilerde bırakmıştır. İslâm öncesi Arap bedevileri, sadece çöldeki seyahatleri için değil, fakat aynı zamanda meteoroloji konusunda da çok kesin astronomik gözlemler geliştirmişlerdi.
Ortaçağ’ın en belirgin olaylarından biri şüphesiz İslâm dininin Hıristiyanlıkla karşılaşmasıdır. Bu karşılaşma özellikle VII. ve VIII. yüzyılları arasında dört bölgede, yani İspanya, Sicilya, Doğu Akdeniz sahillerinde kurulan Haçlı devletleri ve Anadolu’da gerçekleşmiştir ve genellikle birbirinden nefret eden iki taraf arasındaki çetin ve amansız bir mücadele olarak hafızalarda yerini almıştır. Ancak hem Müslümanların hem de Hıristiyanların savaş meydanı dışında, özellikle sınır bölgelerinde birbirleriyle daha barışçıl ilişkilerin olduğu ve karşı taraftan gelen kültürel etkileşimlere açık oldukları da bilinmektedir. Bunun örneğini bu dönemi anlatan birçok kitapta bulmak mümkündür.
İslâm medeniyetinin bilim, düşünce ve sanat alanlarındaki göz kamaştırıcı başarıları, Avrupa’nın dikkatinden kaçmamıştır. İslâm kültürünün özellikle bilim ve felsefedeki birikimi, Endülüs’te zaten biliniyordu. 711 yılında Potier adlı Fransız kasabasındaki ilk askeri temastan sonra Müslümanlar güney İspanya’ya hızla yerleşmeye ve siyasi varlıklarını tesis etmeye başladılar. Endülüs çok kısa sürede İslâm medeniyetinin en seçkin sanat ve fikir eserlerinin verildiği bir bölge haline geldi. Aynı zamanda Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman toplulukları arasında tarihte eşine az rastlanır bir dini ahenk ve etkileşimin hâkim olduğu bir yer haline gelmiştir.