A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z BAB Bir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden en geniş olanı. BÂDE Üzüm şarabı. Ama tasavvuf edebiyatında aşk anlamındadır. BAHR-I TAVÎL Vezinli, kafiyeli […]...
KÖŞE MİNDERİ Size bir hâtıramı anlatmakla söze başlayacağım. İstanbul’dan ayrılmazdan sekiz on gün evveldi, içimde garip bir arzu hâsıl olduğunu hissetmeğe başladım. Bu arzu benim için bir düğüm idi, bir muamma idi. Bunu tahlil ettikçe, hayretim gitgide artıyordu. (…) bu garip arzunun tesiri, hasreti altına düşmüştüm. Evimde bir köşe minderi istiyordum. Akşam saatlerinde evime döndüğüm […]...
Altı alay, üstü kalay: İçi dışı bir olmayan; dışı süslü, içi berbat.”Altı alay üstü kalay bir dolaba benziyor bu.” Altı kaval, üstü şeşhane (Şişhane): Daha çok giyim için “altı, üstüne; bir parçası öbür parçasına uymaz.” anlamında kullanılır.”Çabuk çıkar şu üzerindeki altı kaval üstü şeşhane elbiseyi, yoksa rezil olacaksın el âleme.” Altın babası: Çok zengin, parası […]...
Ağır aksak: Pek yavaş olarak, düzgün olmayarak.”Her zaman işleri ağır aksak yapıyorsunuz.” Ağır basmak: 1. Ağırlığı fazla gelmek. 2. Bir işte etkili olmak, gücü üstün gelmek, istediğini yaptırmak.”Politik gücü ağır basınca ihaleyi kazandı.” Ağır başlı: Ciddî, olgun, hareketlerinde ölçülü, işlerini düşüne taşına yapan kimse.”Ağır başlı olmak insana üstün meziyetler kazandırır.” Ağırdan almak: Bir işi yapmakta […]...
1.KİTABIN KONUSU: Yedi yaşında öksüz kalan bir çocuğun evlatlık olarak alındığı evin tek çocuğuna karşı duyduğu büyük aşkı. 2.KİTABIN ÖZETİ: Binbaşı Kenan Eskişehir’de görev yapmaktadır ve rahatsızlığı nedeniyle üç ay izin alıp İstanbul’a gelmiştir. Onun için İstanbul’un ve özellikle çocukluğunun geçtiği Çamlıca’nın önemi büyüktür. Her gün genç yaşta kaybettiği sevgilisinin mezarına gitmektedir. Günlerden bir gün, […]...
DİVAN EDEBİYATI (13.-19.yy) DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ 1. GAZEL: Özellikle aşk, güzellik ve içki konusunda yazılmış belirli biçimdeki şiirlere denir. Beyit sayısı genellikle 5-9 arasında değişir. Gazelin ilk beyti mutlaka kendi arasında uyaklı olur.Bu ilk beyte “matla”, son beyte ise “makta” adı verilir. Bir gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel”, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “mahlas […]...
Yabancı koyun kenara yatar. Bir yere, çevreye ya da bir topluma yeni gelen kimse, insanlarla hemen ilişki kurup kaynaşamaz; onların arasına giremez, uzakta durur. Çünkü yabancılık çeker. Oradaki insanlar da huyunu suyunu bilmedikleri bir adamı hemen aralarına almazlar zaten. Yağına kıymayan, çöreğini yavan (yoz, kuru) yer. Bir işten iyi sonuç alınmak isteniyorsa, o iş için […]...
Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır. Doğru olmayan yollara başvurarak çıkar sağlayan, gizli kapaklı işler çeviren kişi, bu kirli ve karanlık işleri çevirmesine imkân sağlayan şartlar ortadan kalkınca şaşırır; ne yapacağını bilemez olur, iş yapamaz hâle gelir. Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın. Ekilen tarla yeterince sulanırsa daha fazla ürün verir. Eğer tarla […]...
Sabah ola, hayır ola (gele). Sabah olsun, o vakte kadar işi belki düzelir. Çünkü gündüz geceden daha hayırlıdır. Bk. “Akşamın hayrından sabahın şerri…” Sabır acı ise de (acıdır) meyvesi tatlıdır. Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi gösteren ve direnen kişi, sonunda kârlı çıkar. Çünkü Yüce Allah, sabredenlerle beraberdir; […]...
Oduncunun gözü omçada, dilencinin gözü çömçede. Kişiler iş, meslek ve durumlarına göre kendilerine gerekli olan şeylerin peşine düşerler; onları elde etmeye çalışırlar. Olacakla öleceğe çare bulunmaz. İnsanın kaderinde ne varsa o olur, bunu değiştirmek mümkün değildir. Dünyada olup biten her şey Yüce Allah`ın kaza ve kaderine göre olur. Dolayısıyla ölüm de insanın iradesinin dışındadır. Eceli […]...
L Lâfla peynir gemisi yürümez. Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır. Lâf torbaya girmez. Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir. Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır. Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp […]...
Irmak kenarına çeşme yapılmaz. Bir yerde ihtiyacı karşılayan bir şey varsa, onun yanına yine aynı ihtiyaca yönelik ve üstelik de daha küçük bir şeyi yapmak gereksizdir; ayrıca bu, boşuna bir çabadır; geri durmak gereklidir. Irmaktan geçerken at değiştirilmez. Yürütülmekte olan bir işin tam ortasında, işi tehlikeye düşürebilecek bir yöntem, bir araç-gereç değişikliği girişiminden kaçınılmalıdır. Yoksa […]...
F Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp. İnsanın kusur ve eksiği, ahlâkî yönü varlıkla belirlenemez. Bu bakımdan yoksul olması, geçimini sağlamakta güçlük çekmesi utanılacak bir durum değildir. Asıl utanılacak durum ve davranış, gücü varken tembellik edip çalışmamak ve yoksul düşmektir. Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış. 1. Yapamayacağı kadar ağır bir iş […]...
Dağ başı dumansız olmaz. Tabiatları gereği dağ başları genellikle dumanlı olur. Nasıl dağ başlarından duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çıkan ve sorumluluk alan kimselerin başında da dert eksik olmaz. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. İnsanlar gezen, dolaşan, hareket eden varlıklardır. Bir yerden kalkıp başka bir yere gidebilirler. Arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar birbirlerinden ne […]...
Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur. Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir. Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker. O ne biliyorsa, doğru onlardır. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez. Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için […]...
Bin bilsen de bir bilene danış. Herkes eşit bilgiye sahip değildir. Çok iyi bildiğimizi sandığımız konunun bilmediğimiz bir yanı olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çıkabilir. Bu yüzden bir işe kalkışmadan önce bu gibi kimselere danışmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalıyız. Eksiğimizi ancak böyle giderebilir, yanlışımızdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da […]...
Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır. Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer. Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana. Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, […]...
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur). Bir meseleyi halletmek, bir yolsuzluğu soruşturmak, bir haksızlığın önüne geçmek için ne gerekirse yapılıp söylenmelidir. Bu sırada kabahati olan varsın tedirgin olsun, alınıp telâşa kapılsın. Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar. İşi büsbütün bozulan, bir çıkmaza düşen insan karamsarlığa kapılıp Yüce Allah`tan umut kesmemelidir. Çünkü Allah […]...
Akacak kan damarda durmaz. “Takdir, tedbiri bozar” derler. Bir zarara uğramak, önemli bir şeyimizi kaybetmek kaderimizde varsa, ne yaparsak yapalım, ne önlem alırsak alalım bunun önüne geçemeyiz. Bugün ya da yarın, er veya geç olan olacaktır. Ak akçe kara gün içindir. Emek vererek, alın teri dökerek kazandığımız para, sıkıntılı anlarımız ve zor günlerimiz içindir; bizi […]...
Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu. Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez. Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır. Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardır. Dolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz. Adam adamı bir kere […]...