Birinci Kişi (Ben – I. Tekil Şahıs) Anlatıcı
I. Kişi (Birinci Şahıs, Ben) Anlatıcı
Birinci Şahıs Anlatıcı, adının da işaret ettiği üzere, genellikle hikayenin içerisinde yer alan bir karakterin, çoğunlukla ana karakterin perspektifinden olayların doğrudan aktarıldığı bir anlatım tekniğidir. Bu özel anlatım tarzı, “yazar” ile “anlatıcı” karakterlerini birbirinden kolaylıkla ayırt etme imkanı sağlar. Bunun nedeni, “anlatıcı“nın hikayedeki olaylara müdahil olan karakterlerden biri haline gelmesidir.
Birinci kişi anlatıcı, okuyucuya karakterin duygu, düşünce ve deneyimlerine derinlemesine bir bakış açısı sunar. Bu da okuyucunun karakterle daha güçlü bir bağ kurmasını ve olaylara daha içsel bir perspektiften bakmasını sağlar. Karakterin gözünden anlatılan hikayede, okuyucu ana karakterin iç dünyasını, duygusal tepkilerini ve düşüncelerini daha yakından tanıma fırsatı bulur.
Bu anlatım tarzında, anlatıcı kendi yaşadığı ya da tanık olduğu olayları kendi bakış açısı ve duygusal yorumuyla aktarır. Ben anlatıcı olarak da bilinir. Dolayısıyla, anlatılanlar subjektif bir doğaya sahiptir ve karakterin kişisel deneyimleri ve düşünceleriyle şekillenir. Bu durum, okuyucuya olayları ve diğer karakterleri ana karakterin gözünden değerlendirme imkanı tanırken, diğer yandan da hikayenin gerçekliğini sorgulama fırsatı verir.
I. şahıs anlatıcının kullanıldığı eserlerde, genellikle olay örgüsü ve karakter gelişimi üzerine daha fazla vurgu yapılır. Okuyucunun karakterle empati kurabilmesi ve hikayeye daha derinden dahil olabilmesi için anlatıcının iç dünyası ve motivasyonları detaylı bir şekilde işlenir. Bu da esere derinlik katar ve okuyucunun hikayeyle daha güçlü bir bağ kurmasına olanak tanır.
Birinci Kişi Ağzından Anlatıcıya Örnek Metin
“Unutulan Fotoğraf”
Kızımın doğum günüydü, ve hediyesi olarak ona eski bir fotoğraf albümü hazırlamaya karar verdim. Eski hatıralarımızı yeniden canlandıracak, güzel anılarımızı paylaşacaktık. Ancak albümü oluştururken, unutulmuş bir fotoğraf keşfettim.
O fotoğraf, uzun zaman önce çekilmişti. Kızımın ilkokul yıllarına aitti. İçinde babası olarak beni, mutlu bir şekilde gülümseyen küçük bir kızı ve oyun parkını gösteriyordu. O anı hatırladım, ama bu fotoğrafın neden bu kadar özel olduğunu unutmuştum.
Fotoğrafı dikkatlice inceledim ve aniden anı geldi. O gün, kızımın kaydıraktan kayarken yüzündeki gülümseme beni derinden etkilemişti. O sırada çektiğim bu fotoğraf, onun ne kadar mutlu olduğunu yakalamıştı. Kızım kaydıraktan inerken ben de gülümsemekteydim.
Fotoğrafın arkasında, o günün tarihini ve kızımın bu anıyı ne kadar sevdiğini yazmıştım. Fotoğrafı bulduğumda, o anın ne kadar değerli olduğunu ve zamanın nasıl hızla geçtiğini anladım. Bu unutulmuş fotoğraf, bize zamanın nasıl geçtiğini ve küçük anların aslında en büyük hazine olduğunu hatırlattı.
Bu öyküde, birinci tekil ağız anlatıcı kullanılmıştır, yani ana karakter (anlatıcı) öyküyü kendi bakış açısından aktarmaktadır. Bu tür öyküler, okuyuculara ana karakterin duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini doğrudan deneyimleme fırsatı sunar. Bu öyküde, ana karakter, kızının doğum gününde unutulmuş bir fotoğrafı keşfetmesi ve bu fotoğrafın ona hatırlatmalar yapmasıyla ilgili bir iç yolculuğa çıkıyor.
Bu öykü, duygusal bir anı paylaşma bağlamında aile bağlarını vurguluyor ve küçük anların büyük bir değere sahip olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Birinci tekil ağız, okuyucunun ana karakterin iç dünyasına daha yakın bir bağ kurmasına olanak tanır ve okuyucunun ana karakterin duygusal deneyimlerini daha derinlemesine anlamasına yardımcı olur.
I. Şahıs Anlatıcı Örneği
“Kayıp Notlar”
O gün, eski evin çatı katındaki unutulmuş sandıkları kurcalamaya başladım. Sandıkların arasında tozlu defterler buldum. Babamın eski günlükleri olduğunu anladım. Babamı çok küçük yaşta kaybetmiştim ve onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istedim.
Defterler, onun gençlik yıllarına ait notlarla doluydu. Okudukça, babamın nasıl biri olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Anıları, genç bir adamın hayatını, hedeflerini ve hayallerini yansıtıyordu.
Bir gün, defterlerin arasında özel bir not buldum. Bu not, ben doğmadan önce yazılmıştı ve bana hitap ediyordu. Babamın benden beklentilerini, hayatı hakkındaki görüşlerini ve babalık duygularını içeriyordu. Not, gözyaşlarımı döktüğüm bir an oldu.
Bu not, babamın bana olan sevgisi ve öğütleriyle doluydu. Onunla hiç tanışmamış olabilirim, ama bu not sayesinde onunla bir bağ kurmuş gibi hissettim. Babamın gözünden hayata bakma fırsatını buldum.
Bu öykü, birinci tekil ağızdan anlatılmıştır, yani ana karakter (anlatıcı) öyküyü kendi bakış açısından aktarmaktadır. Bu tür öyküler, okuyuculara ana karakterin duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini doğrudan deneyimleme fırsatı sunar. Bu öyküde, ana karakter, babasının eski günlüklerini bulması ve babasını daha iyi anlamasıyla ilgili bir iç yolculuğa çıkıyor.
Bu, duygusal bir an bağlamında babasıyla olan bağını keşfetmesine yol açar. Birinci tekil ağız, okuyucunun ana karakterin iç dünyasına daha yakın bir bağ kurmasına olanak tanır ve okuyucunun ana karakterin deneyimlerine daha fazla empati yapmasını sağlar.