Cenap Şahabettin
Cenap Şahabettin Hayatı Biyografisi ve Eserleri Hakkında Kısaca Özet Bilgi (1870-1934):
1887’de on yedi şiirden oluşan ve ilk şiir kitabı olan, “Tâmât”ı yayımlamıştır. 1894’ten sonra yaptığı seyahatler, gezi edebiyatımıza önemli yapıtlar kazandırmıştır. Sıhhiye müfettişi olarak Arabistan’a, Kızıl Deniz kıyısındaki Cidde şehrine gönderilmiş, o zaman için hayli güçlükler taşıyan bu uzun seyahatin notlarını Servet-i Fünûn’da yayımlamış, daha sonra bu yazıları “Hac Yolunda” adlı yapıtında toplanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Avrupa içlerine kadar yaptığı gezilerinde görüp edindiklerini de “Avrupa Mektupları” adlı yapıtında bir araya getirmiştir. “Sanat için sanat” görüşünü benimsemiş, sadece kişisel konulardan, aşk ve doğa temalarından yararlanarak lirik şiirler yazmıştır.
Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmış ve ahenge önem vermiş, duygu ve hayallerini anlatırken seçkin sözcüklere, bunlarla yapılmış yeni tamlamalara da özenmiştir. Nazım biçimi olarak daha çok, serbest müstezadı kullanmıştır. Parnasizm ve sembolizmin etkisinde şiirler yazmıştır. Arapça ve Farsça sözlüklerden o zamana kadar kullanılmamış birtakım sözcükler bulup almış, yabancı sözcüklerle birtakım yeni isim ve sıfat tamlamaları ve bileşik sıfatlar kurmuştur. “Saat-i semenfâm (yasemin renkli saatler)”, “lerze-i rûşen (parlak titreyiş)” gibi, yabancı ve eski sözcüklerle kurduğu bu yeni söyleyişler birtakım çetin tartışmalara yol açmıştır.
Hece ölçüsünün bir nazım ölçüsü olamayacağını ileri sürmüş, hece ölçüsünü “parmak hesabı” diye nitelendirmiştir. Milli Edebiyat’ın doğuşundan sonra ise özellikle “sade dil” akımına ve hece ölçüsüne karşı çıkarak koyu Osmanlı Türkçesi ile aruz ölçüsüne bağlı kalması Servet-i Fünûn’a yapılan çoğu hücumların kendisine yönelmesine yol açmıştır.
Dilde ve mecazlarda yaptığı fazla alafranga şaşırtıcı tamlamalardan ötürü Ahmet Midhat Efendi’nin, Servet-i Fünûncuları “Dekadanlar” diye kınamasına sebep olmuştur. Paris’te parnasçıların biçim mükemmelliği ve resimsi (pitoresk) görüşlerinden faydalanmış; sembolistlerden ise ses, ahenk ve kapalı şiir zevkini almıştır. Böylelikle musiki yüklü ve bir tabloyu andıran şiirler kaleme almıştır. Mecazlar ve hayallerle süslenmiş, mehtapla aydınlatılmış, renklerle döşenmiş manzaralar çizmiştir.
Modern Türk şiirinin kurulmasında etkili olan iki isimden diğeri Cenap Şehabettin’dir. O da Tevfik Fikret gibi sanat hayatının ilk yıllarında eski edebiyatın etkisinde kalmış, ardından Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın sanat anlayışını tanıdıkça kendisi de bu çizgiye yönelmiştir.Şiirlerinde istiarelere çokça yer vermiştir. Bunun yanında eserlerinde mühim yer tutan bir diğer özellik şiire kattığı müzikal değerdir.
Cenap Şahabettin Eserleri
* Tâmat: Şiir
* Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları: Gezi yazısı
* Tiryaki Sözleri: Özdeyişler (vecizeler)
* Yalan, Körebe: Tiyatro
* Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Evrak-ı Eyyam: Makale, sohbet, eleştiri ve deneme yazılarını içerir.
Cenap Şahabettin Edebi Kişiliği
Cenap Şahabettin, Servetifünun Edebiyatı Dönemi’nin önde gelen şairlerindendir. Şiirlerinde döneminin edebî anlayışına uygun olarak siyasi ve sosyal konulardan uzak durdu, bireysel duygulanımları yansıttı. Genellikle serbest müstezat nazım biçimlerini tercih etti, ağır bir dil ve yeni mecazlarla aşk ve tabiat temalarını işledi. Parnasizm ve sembolizm etkisiyle şiirlerinde biçim mükemmelliğine ve ahenge önem verdi. Özellikle sembolist şairlerden etkilenen sanatçı, parnasizm akımını Türk edebiyatına tanıtan kişidir. Tamat (şiir), Tiryaki Sözleri (özdeyiş), Hac Yolunda, Avrupa Mek- tupları, Suriye Mektupları, Afak-ı Irak (gezi yazısı-mektup); Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh (makale); Körebe, Yalan (tiyatro) sanatçının başlı- ca eserleridir.
Şiirinin arka plânına koyduğu bu anlayışı, aruz vezninin ahenginden faydalanarak uygulamıştır. Halkın konuştuğu dilden bilinçli bir şekilde ayrılmak ve yeni hayâl, imaj unsurlarını ifade edebilmek için Cenap Şehabettin de Arapça ve Farsçanın lügatinden faydalanmıştır. Şiirlerinde uyguladığı atmosfere uygun ahengi yakalamak ve müzikal değeri hâkim kılmak için bir şiirde birkaç farklı vezin denemesi dahi yapmıştır.
Bireyin ve onun hayal âleminin ağırlıkta olduğu şiir dünyasında bu yapıya uygun olarak kullandığı temalar da genellikle aşk ve tabiattır. Kadın estetiği ve tabiat oldukça gerçekçi bir hâlde şiirde ele alınmaya başlanmıştır. Kadın estetik bir unsur olarak ele alınırken tabiat, bireyle iç içe, temaların ve atmosferin oluşturduğu dünyanın yansıtıcısı durumundadır.
Şâir. Manastır’da doğdu. Binbaşı Sahabettin Bey’in oğludur. Babasının Pilevne’de şehit düşmesi üzerine ailece İstanbul’a geldiler. İlköğrenimini Tophane’deki Mekteb-i Feyziye’de, orta öğrenimini de Eyüp Askeri Rüştiyesi ileGülhâ-ne Askerî Rüştiyesi’nde yaptı (1880). Askerî Tıbbiye’den doktor yüzbaşı rütbesi ile 1889’da mezun oldu. Dokuz ay sonra cilt hastalıkları ihtisası için Paris’e gönderildi. Dönüşte Karantina İdâresi’ne girdi. Mersin ve Rodos’ta çalıştı.
Sıhhiye müfettişi olarak Cidde’ye gitti (1897). Meclis-i Kebîr-l Sıhhiye ( Sağlık Yüksek Kurulu) üyesi (1908) ve UmÛM Sıhhiye ( Sağlık Hizmetleri) genel müfettişi oldu. 1904’to kendi İsteği İle emekliye ayrılarak Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde dil, Osmanlı edebiyatı tarihi dersleri verdi. I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Şam’a gitti. (1918). Savaştan sonra Süleyman Nazif ile birlikte Hadisât gazetesini çıkardı.
Tasvîr-i Efkâr gazetesi hesabına iki defa Avrupa’ya gitti. Peyâm-ı Sabah gazetesinde Millî Mücadele aleyhinde yazılar yazdı. Zafer kazanılınca fikirlerinden döndü ise de samimiyetine inanılmadığı için siyâsetten uzak ve yalnız yaşamağa mecbur kaldı. Fransızca, ingilizce, Almanca, İtalyanca, Arapça ve Farsça bilen Cenab, beyin kanamasından öldü. Kabri İstanbul’da, Bakırköy Mezarlığı’ndadır.
Cenab Şahabettinin ilk şiirlerinde Muallim Naci, Recâizâde Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan tesiri görülür. Bir kısmını saadet gazetesinde yayımladığı bu şiirleri sonra Tâmat adlı bir kitapta topladı. Paris’te bulunduğu yıllarda Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Paul Verlaine ve Stephane Mallarme‘yi inceledi. İstanbul’a dönüşünde kendine has üslûp ile yazılmış, pek çok bakımdan yeni olan şiirler neşretti.
Servet-i Fünun topluluğuna Katılarak bu grubun en iyi şâirlerinden oldu. Topluluğun dergisi olan Servet-İ Fünun’da, Tanin ve Âşiyan’da, şiirlerinin yanısıra seyahat yazılarını da yayımladı. Kalem derqisinde Dehhâk-ı Mazlum imzası ile mizahî yazıları, İçtihat ve Hak’da siyâsi makaleleri çıktı. Dil ve sanat anlayışı farklı olduğu için Tanzimat ve Milli edebiyat sanatçıları ile tartışmalar yaptı. “Sanat, sanat içindir” anlayışına sahiptir.
Tabiatı renkleri, şekilleri ve hareketleri ile tasvir eden, ferdî duyguları anlatan, semboller ile yüklü yeni ve orijinal hayallerle dolu şiirler yazdı. Dili, divan şairlerinin dilinden bile ağırdır. Yeni hayallerini, dilimizde çoK kullanılmayan Arapça ve Farsça’dan seçilmiş kelimeler ile anlattı. Şiirde âhenge fazla önem verdiği için sâdece aruz veznini kullandı. Nesirleri de şiirleri gibi sanatlıdır. Vecizeler, seyahat ve edebi tenkit yazıları ve makaleler de yazmıştır.
Elhan-ı Şita, Cenap Şahabettin’in en ünlü şiiridir. Şiirlerinde güzellik arayışı içinde olan sanatçı, zengin çağrışımlarla süslediği Elhan-ı Şita’da betimleyici bir anlatım tutumu sergilemiştir. Şiirde betimlenen tabiat ve tabiattaki varlıklar, bir dekor unsuru olarak değil işlevsel olarak kullanılmıştır. Bahara ve kışa ait unsurlarla verilen tezat, âdeta hayal-gerçek çatışmasını aksettirir. Şiirde cümledeki anlamın dize ya da beyitte tamamlanmayıp sonraki dizelere geçmesi görülür:
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
1. Tâmat (1887), 2. Evrâk-ı Leyâl (Ölümünden sonra Sadettin Nüzhet Ergun tarafından seçmeler yapılarak yayımlandı. Cenab Şahabettin’in Hayatı ve Seçme Şiirleri (1935).
Diğer eserleri:
1. Hac Yolunda (Gezi yazıları, 1909), 2. Âfâk-ı İrak (Gezi notları, 1915), 3. Avrupa Mektupları (Seyahatname, 1919), 4. Evrâk-ı Eyyam (Makaleler, 1915), 5. Kadı Burhaneddin “Önsözü” 6. Vilyam Şekspiyer