Dil Öğreniminde Göz Önünde Bulunması Gereken İlkeler
Dil Öğrenimi Nasıl Gerçekleştirilir ?
Dil öğretiminde çocuğun dili, (dil kapasitesi) çıkış noktası olarak alın malıdır. Bu kapasite, çocuğun çevresi, ilgileri, ihtiyaçları ile sınırlıdır. Eğitim bu kapasiteyi geliştirir.
Dil çalışmaları, konuşma, dinlemeyi, dinleme – anlamayı, anlama- öz ve yazıya dönüştürmeyi gerektirir. Dil dersinin bilgi dersi olmadığı, beceri ve alışkanlık dersi olduğu, bu nedenle öğretimin uygulamaya dayanağı unutulmamalıdır.Dil dersinin, bir beceri ve alışkanlık dersi olduğu kadar, çocuğun kişiliğini kurma ve geliştirme dersi olduğu dikkate alınarak, kişiliğin meydana gelmesinde önemli bir yeri olan milli duygulan geliştirme ve milli coşkuyu kazandırma, uygulama gücünü geliştirme ve beslemeye yardımcı kaynaklar kullanılmalıdır.
Dil dersinin hem bir araç, hem de bir amaç dersi olduğu unutulmamalıdır. Dil dersinde öğretilenler, diğer derslerde uygulama alanı bulabilmelidir.
Çocuklarda Dil Öğrenimi
Dil dersinde çocuğu dinleyici olarak tutmamalı, onu etkin kılacak, konuşmaya, okumaya, yazmaya yönlendirmelidir. Üzerinde durulan kurallar elden geldiğince basitleştirmeli. Çocuğun dilinden hareketle, kural verme yerine sezdirme yolundan yararlanılmalıdır. Kuralların ezberletilmesi yerine, (sezdirme yolundan hareketle) örneklerle birlikte öğretilmesine dikkat edilmelidir.
Çocukların dili kullanmaları sırasında karşılaşılan kötü alışkanlıklar unutulmamalıdır. Bunun yerine, iyi alışkanlıklar, beceriler kazandırılmalıdır.
“Düşüncenin temeli kelimeler, dolayısıyla dildir. Psikologlar, insan, kelimelerle düşünür derler. Düşüncenin sağlam bir şekilde ortaya çıkması, kelime örgülerinin durumuna bağlıdır. Kelimeler düşüncenin kalıbıdır. Günlük ve basit düşünceden ilmi düşünceye, tefekküre yükseliş her mefhuma karşılık bir kelimenin bulunması ile mümkündür.
Dil zenginliği, böyle bir kelime hâzinesine sahip olmak demektir.İlmin gelişmesi ve ilerlemesi için, bütün mefhumları en ince çizgilere varıncaya kadar anlatabilecek kelime ve terimlere İhtiyaç vardır. Terminolojisi teşekkül etmemiş bir ilim kolunda hiçbir şey yapmak mümkün değildir. İşin esası dildir. Dil olmazsa tefekkür de olmaz, ilim de.
Bir milletin dili, bütün ilim kavramlarını anlatacak şekilde gelişmemişse, o milletten ilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez. Dil. edebiyat ve fen, hatta teknik arasında sanıldığından daha büyük bir münasebet ve ilgi vardır.
Bunu fizikteki birleşik kaplar hadisesine benzeteme yanlış olmayacaktır. Boruların incelik ve kalınlığı ne olursa olsun su seviyesi hep aynı ise, bunlarda da durum öyledir. Birinin üstün, öbürünün aşağı olmasına imkân yoktur. Hepsinde seviye aynıdır. Bugün biz, atomla ilgili çalışmaları çok geride takip ediyorsak, bunun bir sebebi de mükemmel ve tam bir gramer ve lügate, bir ansiklopediye sahip olmayışımızda. Dil ve ilim at başı yürür. Bu sözlerim mübalağalı sayılmamalı-dır. Dilimiz işlenip gramer ve lügatlar yazıldığı büyük edebi eserler ortaya çıktığı zaman, ilim ve fende de gerçek bir üstünlüğe erişmiş olacağız.