Eleştiri (Edebi Tenkit)
Eleştiri (Tenkit) Hakkında Geniş Detaylı Bilgi
Türk edebiyatı, dünya edebiyatı gibi tenkit konusuna büyük önem vermektedir. Bilge Ercilasun, Türk edebiyatında tenkit konusuyla ilgili ilk çalışmaları yapan kişidir ve kitapları ile makaleleri önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ancak, ne yazık ki bu alanda yeterince çalışma yapılmamıştır. Tarihin derinliklerinde, insanlar birbirlerini eleştirmiş, tenkit etmiş ve hatta hicvetmişlerdir. Bu nedenle, tenkit yapmak veya eleştiri yapmak, insanların hayatlarında önemli bir rol oynamaktadır.
Türk edebiyatı, tarihi boyunca tenkit konusuna özellikle büyük bir önem vermiştir. Bilge Ercilasun’un Türk edebiyatında tenkit konusuyla ilgili yaptığı ilk çalışmalar, bu alanda önemli bir başlangıç noktası olmuştur. Kitapları ve makaleleri, Türk edebiyatındaki tenkit boşluğunu doldurmuş ve edebi eserlerin değerlendirilmesi konusunda rehberlik etmiştir. Ancak, ne yazık ki bu alanda yeterince çalışma yapılmadığı açıktır.
Edebiyat, insanların düşüncelerini ifade etmenin ve iletişim kurmanın bir yolu olduğu için, tenkit yapmak veya eleştiri yapmak, edebiyatın doğal bir parçasıdır. Tarihin her döneminde, insanlar birbirlerini tenkit etmiş, eleştirmiş ve hatta hicvetmişlerdir. Bu nedenle, Türk edebiyatının yanı sıra, dünya edebiyatında da tenkit konusu büyük bir önem taşımaktadır.
Günümüzde, tenkit, eleştiri ve hiciv kavramları, yaşamın hemen her alanında karşımıza çıkmaktadır. Günlük hayatımızda, bu kavramlar sıklıkla birbirine karıştırılır veya yanlış kullanılır. Ancak, bu kavramlar, farklı anlamlar taşımaktadır. Tenkit ve eleştiri, bir şeyin olumlu ya da olumsuz yönlerinin objektif bir şekilde değerlendirilmesini ifade ederken; hiciv, bir şeyin alaylı bir dille eleştirilmesi veya kusurlarının açıkça dile getirilmesi anlamına gelir.
Türk edebiyatında tenkit, eleştiri ve hiciv kavramları, uzun bir geçmişe sahiptir. Bilge Ercilasun’un tenkit konusuyla ilgili kitapları ve makaleleri, daha çok tenkit kavramını kullanmaktadır. Ancak, daha sonraki çalışmalarda, eleştiri kavramı daha çok tercih edilmeye başlanmıştır.
Tenkit, eleştiri ve hiciv kavramları, edebi eserlerin değerlendirilmesi ve yazarların performansının analiz edilmesi için sıklıkla kullanılır. Bu kavramlar, eleştirel düşünmenin önemini vurgulamakta ve insanların düşüncelerini ifade etme ve iletişim kurma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, bu kavramlar, yaşamın diğer alanlarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Örneğin, iş hayatında, müzik dünyasında, siyasette ve hatta sosyal medyada bile tenkit, eleştiri ve hiciv sık sık kullanılmaktadır.
Tenkit, eleştiri ve hiciv kavramlarının doğru anlaşılması ve kullanılması, önemli bir beceridir. Bu kavramlar, insanların kendilerini ifade etmelerine ve düşüncelerini açıkça dile getirmelerine yardımcı olur. Ancak, bu kavramların yanlış kullanımı, yanlış anlaşılması veya kötü niyetli kullanımı, insanlar arasında anlaşmazlıklara ve hatta çatışmalara neden olabilir. Bu nedenle, bu kavramların doğru kullanımı ve anlaşılması, herkesin geliştirmesi gereken bir beceridir.
Eleştirinin türlere ayrılmasında farklı değerlendirmeler olmakla birlikte temelde konularına ve eleştirmenin tutumuna göre bir ayrım söz konusudur. Konularına göre eleştiriler:
a) sanatçıya dönük eleştiri
b) esere dönük eleştiri
c) okura dönük eleştiri
d) topluma dönük eleştiri şeklinde gruplandırılabilir.
Gustave Flaubert sanatçıya dönük eleştiride sanatçının yaşamından, kişiliğinden, düşüncelerinden izler aranır; eserin, sanatçısını yansıtacağı düşüncesinden hareketle eserden çok sanatçı değerlendirilir. Esere dönük eleştiri türünde, değerlendirilen eserin kendine özgü özellikleri esas alınır. Eser ve eserin ait olduğu türün özellikleri dışında hareket noktası söz konusu değildir. Okura dönük eleştiride okuyucuyla özdeşleşen eleştirmen, eserin kendisinde bıraktığı izlenimleri dile getirir. Bu tür eleştiride edebiyat eserine özgü ölçütlerden uzak, kişisel yargılar ve değerlendirmeler ağırlıklıdır.
Topluma dönük eleştiride hareket noktası, sanat eserinin üretildiği toplumdan bağımsız değerlendirilemeyeceği düşüncesidir. Eser, oluşumunda etkili olan toplumsal koşullardan yola çıkılarak değerlendirilir. Eleştirmenin tutumuna göre eleştiriler, öznel eleştiri ve nesnel eleştiri diye ikiye ayrılır. Öznel eleştiride kişisel yargılar söz konusu iken nesnel eleştiride belirli ölçütlere göre inceleme, değerlendirme ve kanıtlama söz konusudur. Eleştirmenin yanlı-yansız, titiz-baştan savmacı yaklaşımı eleştirinin niteliğini doğrudan etkiler yani eleştirmenin tutumu, eleştirinin niteliğini belirler.
Edebi tenkitte yargılar gerekçelendirilmelidir. Eleştirinin amacı, sanat eserinin güçlü ve zayıf yönlerini belirterek gerçek değerini ortaya koymaktır. Nitelikli eleştiriler, okura ve sanatçıya kılavuzluk ederek sanatın ve sanatçının gelişiminde rol üstlenir. Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan “eleştiri” Batı edebiyatında ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür. Dünya edebiyatında Boileau (Bualo), Hippolyte Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns Elyıt) eleştiri türünde tanınmış isimlerdir.
Eleştiri Hakkında Kısaca Özet Bilgi
Eleştiride söz konusu otan bir düşünce ya da sanat yapıtıdır. Eleştirmen, sanatçı ve yapıtı ile, okuyucu ya da sanatsever arasında bir köprü kurar. Yapıtın yada sanatçısının olumlu ya da olumsuz niteliklerini ortaya koyar. Yapıtın başarısını, yerleşik doğrular ve alışılmış ölçütleri göz önüne alarak değerlendirir. Sanatçıyı ve yapıtını, başka sanatçı yapıtlarla karşılaştırır. Eleştirideki amaç, ürünü aşağılama ya da göklere çıkarmak değil, o ürünün anlaşılmasını sağlamaktır. O nedenle eleştirmen nesnel olmalı, yapıta ya da sanatçıya yönelik yargılarını gerekçeleriyle ortaya koymalıdır.
Eleştirmenin çok yönlü, değişik alanlara yaslanan kültürü ve birikimi olması gerekir. Tenkidin yeni karşılığı olarak eleştiri, şu bakımdan tam yerine oturmuştur: Her eleştirmen’in elinde sahte ve has olanı ayırmaya yarayan bir elek vardır. Ama her eleğin inceliğine kabalığına göre, üstte kalanlarla aşağı düşenler de elbette farklı olacaktır.
M. Orhan Okay