Gözlemci Bakış Açısı
Gözlemci Bakış Açısı Nedir Ne Demektir
Bu bakış açısı, anlatıcı yönünden kahraman bakış açısı ile yapılan anlatıma benzer. Aralarındaki temel fark, gözlemci anlatıcının, olayların oluşması ve akışında belirleyici rolü olmayan biri olmasıdır. Gözlemci bakış açısı, etrafında olup bitenleri bir kamera gibi izler, tarafsız bir tutumla gözlemlerini okura aktarır. Gözlemci anlatıcı, hakim bakış açısı anlatıcısı gibi her şeyi bilmez.
Gözlemci bakış açısında anlatıcı, karşısına çıkan olayları yalnızca gözlemleyerek ve izleyerek sınırlı bir bilgi çerçevesinde ele alır. Gözlemci bakış açısı, hikayede meydana gelen olayları, içsel düşüncelere ve duygusal derinliklere girmeden, dışsal olarak tasvir eder. Anlatıcının bu türdeki temel rolü, olayları olduğu gibi, herhangi bir yorum veya değerlendirme katmadan aktarmaktır. Bu anlamda, gözlemci bakış açısı, “yansıtıcı” bir konumda bulunur ve okuyucuya nesnel bir perspektif sunar.
Gözlemci bakış açısı kullanan anlatıcı, kahramanlar arasında yer almayan ve olaylara müdahale etmeyen, sadece dış dünyada zuhur eden gelişmeleri aktaran bir konumdadır. Bu bakış açısı, anlatıcının olayları ve karakterleri dışarıdan izlemesi ve bu izlenimleri tarafsız bir gözle okuyucuya sunması şeklinde tezahür eder.
Bu perspektifte, anlatıcı genellikle olayları detaylı bir şekilde bilmez ve karakterlerin iç dünyasına, düşüncelerine veya motivasyonlarına dair derinlemesine bilgilere sahip değildir. Bu sebeple, gözlemci bakış açısını benimseyen anlatıcılar, olayları ve karakterleri yüzeysel bir şekilde tanımlama eğilimindedir. Bu da hikayeye daha geniş bir perspektif ve objektif bir yaklaşım kazandırabilir.
Gözlemci Bakış Açısı, karakterlerin iç dünyalarına ve ruh hallerine tam anlamıyla nüfuz edememenin yanı sıra, olayların geçmişi ve geleceği hakkında da sınırlı bilgiye sahiptir. Bu bakış açısı, çoğunlukla yüzeysel bir perspektif sunar ve derinlemesine analizlere imkan tanımaz. Anlatıcı, kahramanların duygusal derinliklerini ve motivasyonlarını tam olarak keşfetme kapasitesinden yoksundur.
Bu anlatım biçimi, hem üçüncü şahıs anlatıcı hem de birinci şahıs anlatıcı açısını barındırabilir. Dolayısıyla, anlatıcının olayları yorumlama biçimi ve karakterlerle ilişkisi çeşitlilik gösterir. Anlatıcının sunduğu bakış açısının sınırları ve anlattığı olaylar karşısındaki tutumu, eserin genel anlamını ve okuyucunun eserle kurduğu bağlantıyı etkileyebilir. Bu nedenle, anlatıcının bakış açısının sınırlarını ve anlattıkları karşısında sergilediği tavrı dikkatle değerlendirmek önem arz eder.
Anlatıcı, olayları tarafsız bir şekilde aktarmaya çalışırken, kendi düşüncelerini ve yorumlarını geri planda tutar. Bu, hikayeye daha objektif bir bakış açısı kazandırabilir, ancak aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarını ve olayların derinliklerini keşfetme konusunda sınırlamalar da getirebilir. Bu yaklaşım, okuyucuya olayları kendi perspektifinden değerlendirme fırsatı tanırken, eserin çok boyutluluğunu ve derinliğini tam anlamıyla ortaya çıkarmakta zorlanabilir.
Gözlemci Bakış Açısı Metin Örnekleri
Günlerden pazardı ve herkes haftanın bu en yoğun gününde alışveriş telaşındaydı. Ahmet amca, her zamanki köşesinde, birbirinden taze sebzelerini satıyordu. Yüzünde, güneşin altında geçen uzun yılların izleri, gülümsemesiyle birleşince daha da belirginleşiyordu. Meydandaki çocuklar, ellerindeki toplarla koşuşturuyor, çığlıkları ise gökyüzüne karışıyordu.
Bir köşede, genç bir kız, kitabına dalmış, etrafındaki hareketliliğin farkında bile değildi. Geleneksel elbiseler içindeki kadınlar, günlük dedikodularını tezgah başında yaparken, erkekler ise çay ocağında çaylarını yudumluyordu. Güneş, gökyüzünde yükselirken, köydeki yaşam da kendi doğal akışında devam ediyordu.
Yukarıdaki metin 3. Kişi anlatıcı ağzından gözlemci bakış açısıyla yazılmıştır. III. şahıs anlatıcı olduğunu yüklem üzerindeki III. tekil kişi eklerinden anlayabilmekteyiz. İlahi bakış açısında olduğu gibi kişilerin iç dünyasını ya da gelecekte olabilecek olayları bilmediğini görmekteyiz.
Gözlemci Bakış Açısı Örneği 2
“Kayıp Anılar”
Çocukluğumun en güzel anıları, büyükannemin evinde geçti. O eski ev, benim için bir cennetti. İlk adımlarımı attığım yerdi ve orada bisiklet sürmeyi öğrendim. Ama en önemlisi, büyükannemle geçirdiğim zamanlardı. O, bana hikayeler anlatır, kurabiye yapmayı öğretir ve bahçesinde oynarken gökyüzünü izlememi sağlardı.
Büyükannem, yaşamın tadını çıkarmanın sırrını öğreten bir kadındı. Her sabah erkenden kalkar, bahçesindeki çiçeklere su verir ve kuşları beslerdi. Beni yanına alır ve kuşları izlememizi söylerdi. Gökyüzünün mavisi ve kuşların cıvıltısı, o anların en güzel detaylarıydı.
Bir gün, büyükannem aniden hasta oldu. Evdeki mutluluğumuz yerini endişeye bıraktı. İlk kez hayatın zorlu yanlarını gördüm. Ona yardım etmek istedim, ama ne yapabileceğimi bilmiyordum.
Büyükannem, hastanede tedavi gördü. Ben her gün onu ziyarete gittim. Onunla konuşurken, yaşamın ne kadar değerli olduğunu anladım. Onun anıları ve öğrettikleri, benim için bir hazineydi. Her anı, bir ders gibiydi. Büyükannem iyileşti ve evimize geri döndü. O gün, gökyüzünün altında oturduk ve kuşları izledik. O anlardan birini paylaşmanın ve yaşamın tadını çıkartmanın önemini anladım. Büyükannemin öğretileri, hayatımın her anında benimle.
Bu öykü, 1. kişi ağzından anlatıcıya sahip bir gözlemcinin perspektifinden anlatılmıştır. Hikaye, başkarakter olan anlatıcının çocukluk anılarını ve büyükannesi ile geçirdiği zamanları ele almaktadır. Anlatıcı, olayları ve duygusal deneyimlerini kendi bakış açısından aktarır.
Öykü, gözlemci bakış açısına sahip olmasına rağmen, I. şahıs anlatıcı perspektifini kullanarak anlatıcının iç düşüncelerine ve duygularına daha yakından erişim sağlar. Anlatıcı, büyükannesinin öğretileri ve yaşamın değeri hakkındaki düşüncelerini okuyucuya aktarır. Bu bakış açısı, okuyucuya anlatıcının kişisel büyüme ve öğrenme deneyimini anlama fırsatı sunar.