Milli Edebiyat Döneminde Roman
Milli Edebiyat Döneminde Roman Anlayışı
Bu dönemde roman, edebiyatın önemli bir türü olarak kabul edilir ve birçok eser bu alanda yazılır. Milli Edebiyat Dönemi‘nin başlangıcı, 1911 yılında, dönemin önde gelen edebiyatçılarından olan Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Türk Romanına Bakışlar” adlı makalesiyle işaret edilir. Bu makalede Yalçın, Türk romanının Batı’dan özenti bir tarzda yazıldığını ve gerçek Türk romanının halkın yaşamından alınan öykülerle yazılması gerektiğini savunur. Bu düşünce, Milli Edebiyat Dönemi’nin diğer yazarları tarafından da benimsenir ve bu dönemde Türk romanı, halkın yaşamından alınan öykülere dayalı bir tarzda yazılır. Romanların konusu genellikle, Anadolu’nun köy ve kasabalarında geçer ve kahramanları da bu yerlerin insanlarıdır. Romanların dilinde de sade bir dil kullanılır ve halkın günlük konuşma diline benzer bir dil tercih edilir.
Milli Edebiyat Dönemi, Türkiye’de 1911-1923 yılları arasında edebiyat alanında yaşanan bir dönüşümdür. Bu dönemde Türk edebiyatı, Batı edebiyatından etkilenmek yerine milli ve yerli değerlere dayalı bir edebiyat anlayışı benimsemiştir. Bu dönemde roman türü de önemli bir yer tutmuştur. Eserler, realist bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Sade bir dil kullanılmıştır. İlk kez İstanbul dışına çıkılmıştır. Memleket edebiyatı ele alınmıştır. Genellikle toplumsal konular (Kurtuluş Savaşı, Anadolu), bazen de bireysel konular işlenmiştir. Reşat Nuri Güntekin “Çalıkuşu”, Ebubekir Hazım “Küçük Paşa” adlı eserleriyle köy gerçeğini ele almışlardır.
Roman ve hikâye temelinde bu dönemi değerlendirdiğimizde ise Servet-i Fünun Edebiyatı ile onun devamı niteliğindeki Fecr-i Ati edebiyatında şiirde olduğu gibi mensur eserlerde de bireyin his ve hayal dünyasının ön plana alındığı, aşkın olay örgüsünün ana teması hâline geldiği eserlerle karşılaşılmaktaydı. Milli Edebiyat Dönemi’nde ise tahkiyeli eserlerin muhteva, dil ve imaj dünyalarında önemli değişiklikler yaşanır. Buna göre; eserlerde Türk toplumuna ait hususiyetler, milletin içinden geçtiği süreç, millet olma şuuru, Türk toplumunu bir arada tutan kültürel değerler vb. “İstanbul” tahkiye mekânının da dışına çıkılarak milletin konuştuğu dil ve üslûp zemininde ele alınmaya başlanmıştır. Bu değişim, önceki dönem edebiyat anlayışları göz önüne alındığında köklü bir kırılmadır.
Oluşan bu yeni roman ve hikâye yapısı, şiirde olduğu gibi, roman ve hikâye zemininde mensur eserlerin de Cumhuriyet’in ilanından sonraki alacağı yapının temelini meydana getirmiştir. Henüz konu derinliği bakımından yeni bir oluşumun etkisiyle istenen verimlilikte olmayan bu dönem tahkiyeli eserleri, Cumhuriyet’in ilanını takip eden yıllarda, modern tekniklerin gerekliliği yolunda gittikçe kendisini geliştirerek günümüz eserlerinin yapısına kavuşacaktır.
Milli Edebiyat Romancıları, Hikayecileri ve Şairleri
Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü (F. Âti’den), Celal Sâhir (Servet-i Fünun Edebiyatı‘dan), Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ( Genç Kalemler‘den) ve Ahmet Hamdi Tanpınar, Ali Mümtaz, Cemil Sena, Enis Behiç Koryürek, Ertuğrul Emin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Nusret, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, İbrahim Alaattin, İdris Sabih, İhsan Mukbil, Mehmet Emin Yurdakul, Necmettin Halil, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Şabiha Nurinnisa, Saib Mualla, Suat Salih, Şükufe Nihal, Vâla Nurettin…
Milli Edebiyat Döneminde Yayıncılık Faaliyetleri
XX. asrın başından itibaren Türkçülük çalışmaları, derneklerle sürdürülmeye başlandı. 1908’de Yusuf Akçura, Necip Âsim ve Veled Çelebi ile birlikte Türk Derneği’ni kurdu. 1911 yılında aynı isimle bir de dergi yayımladı fakat kısa bir süre sonra dergi ve dernek kapandı. Bir süre sonra Mehmet Emin Yurdakul’un başkanlığında Türk Yurdu Derneği (1911) kuruldu, aynı adla bir dergi yayımlandı.
1912 yılında Türk Ocağı kurularak milliyetçilik faaliyetleri yeni bir döneme girdi. Milliyetçilik cereyanının edebiyatta başlaması, 1911 yılında Selânik’te yayınlanan Genç Kalemler dergisinin çalışmaları ve bilhassa Ömer Seyfeddin’in gayretleri ile gerçekleşti. Ziya Gökalp’in Yeni Turan isimli makalesi, Ali Cânib’in Ömer Seyfeddin ile birlikte giriştikleri yayın politikası, Edebî Türkçülük hareketinin yeni bir döneme girmesi neticesini doğurdu.
Milli Edebiyat Döneminde Çıkarılan Dergiler
Genç Kalemler 1911-1912 Selânik Ömer Seyfeddin , Yeni Mecmûa 1917 İstanbul, Ziya Gökalp, Türk Derneği 1911, Türk Yurdu 1911 Mehmet Emin Yurdakul, Halka Doğru 1913, Türkocağı…
Ancak, dönemin Servet-i Fünun edebiyatı ve onun devamı olarak ele alabileceğimiz Fecr-i Âti sanatçıları ile Genç Kalemler dergisi çevresinde oluşan hareketi sanat görüşü olarak benimseyenler arasında, şiir türünde, çok ciddi bir anlayış farkının olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu dönemdeki romanların en önemli özelliklerinden biri de toplumcu bir anlayışla yazılmış olmalarıdır. Yazarlar, toplumsal sorunları ve halkın yaşam koşullarını ele alarak, halkın sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmışlardır.
Bu dönemde Türk edebiyatı, Batı edebiyatından etkilenmek yerine milli ve yerli değerlere dayalı bir edebiyat anlayışı benimsemiştir. Bu dönemde yazılan romanlar da bu anlayışın bir yansıması olarak, genellikle milli kahramanlar, toplumsal olaylar ve halkın yaşam koşulları gibi konuları ele almıştır.
Milli Edebiyat Romanlarındaki Kahramanlar
Bu dönem romanlarında sıklıkla milli kahramanlar ele alınmıştır. Bu kahramanlar, milli mücadele yıllarında yaşanan olaylarda ve toplumsal hayatta öne çıkmış kişilerdir. Bu kahramanlar, genellikle vatanseverlik, fedakarlık ve cesaret gibi erdemleri temsil etmektedirler. Dönem romanlarında kahramanların yanı sıra, onların çevresindeki insanlar da genellikle aynı değerleri taşıyan kişiler olarak tasvir edilmiştir.
Milli Edebiyat Romanlarındaki Toplumsal Konular
Bu devirde toplumsal konular da önemli bir yer tutmuştur. Yazarlar, toplumsal sorunları ve halkın yaşam koşullarını ele alarak, halkın sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmışlardır. Bu konular arasında, köy hayatı, şehir hayatı, aile yapısı, kadın hakları, eğitim, işçi hakları, tarım, hayvancılık gibi konular yer almaktadır. Romanlar, genellikle halkın yaşam koşullarını, haksızlıkları ve zorlukları ele alarak, halkın sorunlarına dikkat çekmek ve bu sorunları çözmek için öneriler sunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Milli Edebiyat Romanlarındaki Dil ve Anlatım
Milli Edebiyat Dönemi’nde, genellikle kolay anlaşılabilir bir dil kullanılarak yazılmıştır. Yazarlar, halkın anlayabileceği bir dilde kaleme almışlardır. Bu dil, sade ve anlaşılır bir dil olması yanı sıra, halkın kendilerini ifade edebileceği bir dil olması açısından da önemlidir. Romanlarda kullanılan anlatım tarzı da genellikle sade ve yalın bir tarzdır. Bu tarz, olayları ve karakterleri anlatırken ayrıntılara fazla yer vermekten kaçınarak, okuyucunun hikayenin akışını kolayca takip etmesini sağlamaktadır.
Milli Edebiyat Dönemi’nin Önemli Romanları
Halide Edip Adıvar‘ın “Ateşten Gömlek” adlı romanıdır. Roman, Kurtuluş Savaşı döneminde geçer ve Anadolu’da yaşayan insanların savaşın etkisi altındaki hayatları anlatılır. Romanın kahramanı, İngiliz bir subay olan bir karakterdir ve hikaye onun gözünden anlatılır. Roman, dönemin milli duygularını yansıtması ve sade bir dille yazılması nedeniyle dönemin en önemli romanları arasında yer alır.
Bir diğer önemli roman, Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun “Kiralık Konak” adlı romanıdır. Roman, İstanbul’da yaşayan bir ailenin hikayesini anlatır ve aynı zamanda İstanbul’un o dönemdeki toplumsal yapısını da yansıtır. Roman, dönemin diline uygun bir şekilde sade bir dil kullanır ve aynı zamanda Türkçenin zenginliğini de ortaya koyar.
Milli Edebiyat Dönemi’nde romanın diğer örnekleri arasında Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” ve “Yeşil Gece” adlı romanları, Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı romanı, Peyami Safa‘nın “Fatih Harbiye” ve “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanları yer alır. Bu romanlar da Anadolu’da ve İstanbul’da geçer ve toplumsal konulara odaklanır.
Milli Edebiyat romanları, dönemin siyasi ve toplumsal koşullarını yansıtır ve Türk edebiyatının Batılılaşma sürecinde milli bir edebiyatın gelişmesine önemli katkılar sağlar. Romanların dilinde sade bir dil kullanılması ve halkın konuşma diline yakın bir dil tercih edilmesi, Türkçenin zenginliğini de ortaya koymuş ve Türk edebiyatının gelişimine önemli bir katkı sağlamıştır.
Ancak Milli Edebiyat Dönemi, bazı eleştirmenler tarafından sanat değeri düşük bir dönem olarak da görülür. Romanların sade bir dille yazılması, bazı eleştirmenlere göre, edebi sanatın inceliklerini kaybettirmiştir. Ayrıca, romanlarda sıkça kullanılan milliyetçi temalar, dönemin siyasi ortamının etkisiyle bazı eleştirmenler tarafından propaganda olarak nitelendirilir.
Sonuç olarak, Milli Edebiyatın romanları Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir ve dönemin milli duygularının yansıtılması ve sade bir dil kullanımıyla Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlamıştır. Ancak, bazı eleştirmenler tarafından sanat değeri düşük bir dönem olarak da nitelendirilir.