Servetifünun Edebiyatı Dönemi Şiiri
Servet-i Fünun Edebiyatı (Edebiyat-ı cedide) Dönemi Şiiri
Bu dönemin şairleri nazım birimi olarak dizeyi seçmişler, anlamca yedi sekiz cümlede tamamlanan uzun cümleler kullanmışlardır. Bu özellik, şiirin düz yazıya yaklaşması sonucunu doğurmuştur. Aruz ölçüsü kullanılmış ve Türkçeye başarı ile uygulanmıştır. Sadece Tevfik Fikret, yazdığı çocuk şiirlerinde heceyi kullanmıştır. (Şermin)
Divan edebiyatı nazım şekilleri tamamen terk edilmiş; “sone, terzarima, triyole ve serbest müstezat” gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Arapça, Farsça ve Fransızcadan yeni sözcükler alınarak o güne kadar hiç duyulmamış ve kendi uydurdukları yeni tamlamalar, terkipler yaparak anlaşılmaz, yapay bir şiir dili oluşturmuşlardır.
Siyasal ortam yüzünden toplumsal konulardan uzak durulmuş, “sanat için sanat” anlayışı benimsenmiş ve aşk, karamsarlık, düş kırıklıkları, ölüm, doğa gibi konular işlenmiştir. “Kafiye, kulak içindir.” anlayışı benimsenmiştir. Sembolizm ve parnasizm akımları etkili olmuştur. Sembolizmin etkisiyle şiirde musikiye önem verilmiştir. Mensur şiirin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir. (Halit Ziya – Mensur Şiirler, Mezardan Sesler)
NOT: Şiirde bir cümlenin dize ortasında başlamasına veya bitmesine hatta bir birimden diğerine taşmasına “anjambman” denir.
DETAYLI BİLGİ
Servet-i Fünun şiiri, çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermek ve bu eserlerde sanat için sanat esasına bağlı kalmak amacı hissedilen mısralara sahiptir. Bu özellikler içerisinde şiirde parnasizm akımı ve sembolizm akımı sanatçılarından çok etkilenilmiştir.
Bu dönemde ilk şiirler, Divan şiiri nazım biçimleriyle yazılmış, daha sonra şekil olarak çeşitli yollar benimsenmiştir. Fransız şiirinden aynen alınan soneler, Divan Edebiyatı’ndan alınarak Fransız şiirinin serbest nazım şekillerinden farksız hâle getirilen serbest müstezatlar ne Divan Edebiyatı şiirinde ne de Fransız şiirinde bulunan ve şairine geniş bir kafiye kolaylığı sağlayan yeni serbest şekiller…
Şiirdeki uyak göze değil kulağa göre şekillenen sistem içerisinde düşünülmüştür. Bu tür kafiyeler ile yazılan şiirlerde konu alabildiğine geniştir. Bunu, bir şuuraltı yönelişi olarak, bilhassa uzun şiirlerde, temayı kafiyenin yönlendirdiği hükmüne bağlayabiliriz.
Şairin ilgisini çeken her unsurun şiire girmesi, Servet-i Fünun şairlerini Tanzimat şairlerinden ayıran bir başka özelliktir. Ferdî duygu ve hayâllerin bârizleştiği Servet-i Fünun şiiri, aşk, aile, tabiat gibi temaları, Tanzimat’tan çok farklı bir şekilde işlemiştir. Bilhassa tabiat, yeni dış tasvir unsurlarıyla ve batılı hayallerle şiire girmiştir.
Şiire yeni giren konular, yeni estetik tercihler ve içine kapanık şair muhayyilesi, yepyeni bir vokabüler ile kurulmuş ifadeleri kullanacak adaylar aradı. Tevfik Fikret ve Cenap Şahabeddin, bu yeniliğin en önde gelen temsilcileri oldular. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar, bu dönem şiirinin karakteristiği oldu. Fikret ve Cenap, şiirin muhtevasına göre değil kelimenin ritmik zenginliğine göre aruz veznini kullanmaya çalıştılar.
Yeni Türk şiirinde Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı da en büyük temsilcilerini bulacak olan derûnî âhenk, köklerini klasik şiirle batıdan gelen yönelmelerin terkibinde bularak Servet-i Fünun dergisinde gündeme gelir. Ayrıca, şiirde musiki arayışı da, resim ve müziğin şiire bir estetik tercih unsuru olarak ritmi ve muhayyileyi tamamlamak maksadıyla ilk defa kullanılması da bu dönem şairleri tarafından gerçekleştirilen önemli vazifelerden biridir.
Yağmur adlı şiirden alınan aşağıdaki dizeler bu durumu örneklemektedir:
Öter gûş-ı rûhumda boş bir enîn,
Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn
Servetifünun şiirinde parnasizm ve sembolizm etkisi ile biçim mükemmelliğine ve ahenge önem verilir. Göz için değil kulak için kafiye anlayışı benimsenir. Kimi zaman bir şiirde birden çok aruz vezni kalıbı kullanılır. Batı edebiyatından alınan sone ve terzarima nazım biçimleriyle birlikte özellikle serbest müstezat tercih edilir. Şiir düzyazıya yaklaştırılır, mensur şiir denemeleri yapılır. Fransız şiirinin etkisiyle anjanbumanlar (şiirde cümledeki anlamın dize ya da beyitte tamamlanmayıp sonraki dizelere geçmesi) görülür.
Servetifünun Dönemi edebiyatının şairleri Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin ve Süleyman Nazif’tir. İçinde yaşadıkları siyasi ve sosyal yapıdan kaçıp uzaklaşma isteği, Servetifünun sanatçılarını hayale yöneltir. Bu yüzden eserlerinde hayal-gerçek çatışması önemli bir yer tutar. Karamsarlığın baskın olduğu şiirlerde aşk, ölüm ve tabiat sıklıkla işlenen temalardır.
Dönemin şartları gereği siyasi ve sosyal konulardan uzak duran Servetifünun şairleri içinde Tevfik Fikret, siyasi ve sosyal konuları da işleyen yegâne şairdir. Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği Edebiyat ve Hukuk adlı makaleden dolayı derginin kapatılmasıyla, dergi etrafında toplanan sanatçılar dağılır ve böylece Servetifünun Dönemi sona erer (1901).