Tanzimat Edebiyatı Dönemi Şiiri
Tanzimat Döneminde Şiir Hakkında Bilgi
Tanzimat Fermanı’nın (1839) ilanından sonra, siyasi ve sosyal alanda gerçekleşen Batı kaynaklı değişimler ve gelişmeler, şiire de yansır. Söz konusu değişimlere uyum sağlayan Şinasi, 1859 yılında Fransızcadan çevirdiği şiirleri Tercüme-i Manzume adlı eserinde yayımlar. Sonraki yıllarda ise özellikle Fransız şairlerinden yapılan başka çevirilerle devam eder. Bu çeviriler aracılığıyla Türk edebiyatında yeni nazım biçimleri ve yeni kavramlar ortaya çıkar.
Tanzimat dönemine kadar, aydın çevrelerde divan şiiri zevki ve anlayışı hâkimken, Tanzimat’la birlikte Batı şiiri zevki ve anlayışı da kabul görmeye başlar, ilgi görür. Bu dönemde, Batı edebiyatının etkileri Türk edebiyatına büyük bir dönüşüm getirir ve şiirde yeni bir soluk başlar. Şairler, geleneksel nazım biriminin yanı sıra serbest nazım türlerini de kullanmaya başlar ve içeriklerinde Batı edebiyatından esinlenen temaları işlerler. Böylelikle, Türk şiiri daha önce deneyimlenmemiş bir çeşitlilik kazanır ve edebiyatımızda yeni bir dönem başlamış olur.
Birinci Dönem Tanzimat Şiiri
Tanzimat şiiri, iki dönemde incelenebilir. Birinci dönemde toplum için sanat anlayışıyla eser verilir. Dilde yalınlaşma amaçlanır fakat başarılamaz. Divan şiirindeki parça güzelliği anlayışının yerini bütün güzelliği anlayışı alır. Biçimde (nazım şekli, nazım birimi vb.) genellikle divan edebiyatı geleneğine bağlı kalınırken içerikte yeniliğe yöneliş görülür.
Fransız İhtilali’nin etkisiyle Batı’da yaygın olarak kullanılan hak, hukuk, vatan, özgürlük gibi siyasi ve sosyal temalar, Tanzimat dönemi şairleri tarafından sıklıkla ele alınır. Şiirlerin isimlendirilmesi (başlık verilmesi) de bu dönemde başlar ve eserlere anlam katmaya başlar. Örneğin, Besalet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye gibi şiirler bu dönemde ortaya çıkar.
Tanzimat’ın birinci döneminin önde gelen şairleri arasında İbrahim Şinasi, Ziya Paşa ve Namık Kemal bulunmaktadır. Namık Kemal, inandığı değerler uğruna fedakârlıktan çekinmeyen bir şair olarak bilinir. Hürriyet Kasidesi’ni, ilkelerine uygun olarak, hükümetteki görevinden istifa ettikten sonra yazmıştır. Bu şiir, Namık Kemal’in özgürlük ve adalet arayışını yansıtır ve dönemin siyasi atmosferinde büyük bir etki yaratır.
Şiir, halk arasında da geniş bir ilgi ve kabul görür, bu sayede Tanzimat döneminin idealleri ve düşünceleri geniş kitlelere ulaşır. Tanzimat dönemi şairleri, eserlerinde Batı edebiyatının etkilerini ve çağdaş düşünceleri kullanarak, toplumsal sorunlara dikkat çeker ve reformist bir yaklaşım sergilerler. Bu sayede, Türk edebiyatı çağdaş bir yöne evrilir ve siyasi, sosyal konulara duyarlı bir şekilde gelişmeye devam eder.
Kaside nazım şekliyle yazdığı bu şiirde mahlas kullanmamış, klasik kasidede bulunması gereken bölümlere (nesip, girizgâh, tegazzül…) yer vermeyerek doğrudan konuya girmiştir. Kasideler genellikle bir devlet büyüğünü övmek için yazılırken Hürriyet Kasidesi soyut bir kavramın (hürriyet) yüceltilmesi için yazılmıştır. Hürriyet Kasidesi’nde Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü bir dil kullanan şair, eleştirel bir anlatım tutumu sergilemiştir.
İkinci Dönem Tanzimat Şiiri
Tanzimat’ın ikinci dönem şairleri, sanat için sanat anlayışıyla hareket ederek daha çok bireysel temalara odaklanan şiirler yazmaktadır. Bu dönemde Recaizade Mahmut Ekrem’in “Güzel olan her şey, şiirin konusu olabilir.” ilkesi benimsenir ve şiirin kapsamı genişletilir. Batı şiirinin etkisiyle birlikte yeni şiir biçimleri kullanılır.
İlk dönemde dilin sadeleştirilmesi düşüncesi ön planda iken, ikinci dönemde tamamen terk edilir. Bu dönemin önde gelen şairleri arasında Abdülhak Hamit Tarhan, Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem yer almaktadır. Her bir şair kendi benzersiz tarzıyla şiirlerini oluştururken, duygusal derinlik, estetik ve dilin gücünü ön plana çıkaran bir anlatım biçimi benimserler.
Bu dönemde şairler, iç dünyalarını, aşkı, doğayı, insan ilişkilerini ve toplumsal konuları ele alan şiirler kaleme alır. Sanatın özgürce ifade edildiği bu dönemde şiir, bir bireyin duygusal, estetik ve düşünsel deneyimlerini yansıtan bir platform haline gelir. Şairler, dilin ve sözcüklerin gücünü kullanarak okuyucuyu etkilemeyi amaçlar ve edebiyatın toplumsal dönüşüme katkı sağlayabileceğine inanırlar. Bu şekilde, Tanzimat ikinci dönem sanatçıları, şiirin evrensel ve çağdaş bir sanat formu olduğunu kanıtlar ve Türk edebiyatında yeni bir dönemi başlatır.
Abdülhak Hamit Tarhan; aruz ölçüsü ve serbest müstezat şeklinde yazdığı Mütesadif şiirinde betimleyici anlatım tutumunu tercih etmiştir. Şiirde birden çok ölçüye, farklı uyak örgülerine yer vermiştir. Anlamın beyitte tamamlanması geleneğine karşı anlamı diğer dizelere yaymıştır