Türk Tiyatrosu
Türk Tiyatrosu aslında, Türklerin Asya’da yaşadıkları dönemlerin bazı törenlerinde ilkel taklit gösterileriyle başlayan tiyatrodur. Türkler’in Anadolu’yu fethetmeleri, İstanbul’u almaları ve İstanbul’u başkent yapmaları ile tiyatro sanatının gelişmesi daha da hızlanmıştır. Türk Tiyatrosunun gelişmesiyle birlikte, tiyatromuz geleneksel tiyatro ve batı etkisi altında gelişen tiyatro olarak iki ana gruba ayrılmıştır.
Türk Tiyatrosunun Tarihi Gelişimi
Tanzimat dönemi, Türk edebiyatı ve tiyatrosu için önemli bir dönemdir. Bu dönemde, Batı’nın etkisi altında kalan Osmanlı İmparatorluğu, modernleşme çabaları kapsamında edebiyat ve tiyatro alanlarında da yenilikler yapmaya başlamıştır.
Tanzimat tiyatrosu, bu dönemdeki tiyatro eserleri için kullanılan bir terimdir. Bu eserler, Batı tiyatrosu örneklerine göre şekillendirilmiştir. Yeni kelimelerin ve yapıların kullanıldığı, toplumsal konuların işlendiği bu tiyatro eserleri, Türk tiyatrosunun gelişiminde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemdeki tiyatro eserleri, İbrahim Şinasi, Namık Kemal ve Ahmet Vefik Paşa gibi önemli yazarların eserleri arasında yer alır.
Tanzimat Edebiyatı ile başlayan Batı etkisindeki Türk edebiyatı tiyatrosu, Cumhuriyet’in ilk döneminde olgunlaşmış, 1950’den itibaren de evrensel nitelikte eserler vermiştir. 1960’tan itibaren dünyadaki gelişimler de takip edilerek başarılı eserler ortaya konmuştur. Haldun Taner, Turgut Özakman, Güngör Dilmen, Vasıf Öngören, Recep Bilginer, Orhan Asena, Aziz Nesin gibi birçok yazarın oyunları hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük ilgi görmüştür.
Düzyazı türlerinde kalem oynatan birçok yazar, tiyatroya ilgi göstermiştir. Daha çok sosyal meseleler ele alınmış, yer yer bireysel konular da işlenmiştir.
Tanzimat tiyatrosundan sonra, Servetifünun dönemi başlamıştır. Bu dönemde Türk edebiyatı ve tiyatrosu, daha da gelişmiştir. Servetifünun tiyatrosu da, Batı tiyatrosundan esinlenmiştir. Ancak bu dönemdeki tiyatro eserleri, daha çok aristokrat kesime hitap etmiştir. Bu dönemdeki tiyatro eserleri, Abdülhak Hamit Tarhan, Ahmet Rasim ve Tevfik Fikret gibi yazarların eserleri arasında yer alır.
Cumhuriyet dönemi Türk tiyatrosu ise, Türk tiyatrosunun en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu dönemde, tiyatro sanatı daha da gelişmiştir. Atatürk’ün desteğiyle, Türk tiyatrosu modernleşmiş ve yepyeni eserler ortaya çıkmıştır. Bu dönemdeki tiyatro eserleri, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Orhan Asena ve Necip Fazıl Kısakürek gibi önemli yazarların eserleri arasında yer alır.
Cumhuriyet dönemi tiyatrosunda, Türk kültürüne ve toplumsal hayata yönelik eleştiriler de sıkça yer almıştır. Bu eleştiriler, tiyatro sanatının toplum üzerindeki etkisini de artırmıştır. Ayrıca, Cumhuriyet dönemi tiyatrosu, Türk tiyatrosunun uluslararası alanda tanınmasına da katkıda bulunmuştur. Birçok tiyatro festivali düzenlenmiş, Türk tiyatrosu uluslararası arenada tanıtılmıştır.
Özel tiyatroların kurulması ve oyunların sahnelenmesi, devletin tiyatroya desteği ve Devlet Tiyatrolarının çalışmaları, 1950’den 1980’e kadar tiyatro için verilen önemli hizmetlerdir. Bu dönemde yazar, yönetmen, oyuncu, dramaturg, eleştirmen gibi tiyatroyu güçlü kılan birçok alanda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Yazarlar tiyatronun yeni tekniklerinden yararlanma yoluna gitmişlerdir. Bu tekniklerden biri de yansıtmacı tiyatrodur.
Günümüzde, Türk tiyatrosu hala gelişmeye devam etmektedir. Türkiye’de ve dünya çapında tanınan birçok tiyatro sanatçısı, Türk tiyatrosuna katkıda bulunmuştur. Bugün Türk tiyatrosu, birçok farklı türde eserler üretmektedir. Bunlar arasında drama, komedi, müzikal, dans, performans sanatları gibi farklı türler yer almaktadır.
Yansıtmacı tiyatro, izleyicide sahnedeki olayları o anda yaşıyormuş duygusunu uyandırmaya çalışan bir tiyatro yöntemidir. Gerçeklik, çeşitli sahne faktörleriyle değiştirilerek izleyici etki altına alınır. Bu yönteme “benzetmeci tiyatro” ya da “kapalı biçim” de denir. İzleyici salonda yokmuş gibi davranılır. İzleyicinin o anda yaşanan gerçek bir olaymış gibi oyunu seyretmesi istenir. Olay, kişi ve mekân unsurları sahnede hayata benzetilerek kurulur.
Bir oyunda olayların sayıca fazla ve birbirinden kopuk olması, birden fazla ve farklı mekânın bulunması, sahnelenmesi gibi koşullar yüzünden oyunun sahneye aktarılmasında kimi zorluklar görülür. Bu durumda bir kurgu tekniği olan oyun içinde oyun tekniğinden yararlanılır. Oyunun bütününün bir oyunun içinde kurgulanmasıyla esere daha çok tiyatro özelliği kazandırılır. Bu tekniğin kullanıldığı oyunlarda her şey seyircinin gözü önünde oluşturulur. Oyunda bir anlatıcı vardır ve anlatıcı; anlatma görevini üstlenir, çeşitli rolleri oynar, oyunu yönlendirir. Bu tekniğin kullanıldığı oyunlarda anlatıcı, metin yazarının sözcülüğünü üstlenen, gizli bir yönetmen olarak algılanır.
Sonuç olarak, Türk edebiyatı ve tiyatrosu, uzun bir geçmişi ve zengin bir kültürü barındıran bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanzimat dönemi, Servetifünun dönemi, Cumhuriyet dönemi ve günümüzdeki tiyatro eserleri, Türk tiyatrosunun gelişimine katkıda bulunmuştur. Türk tiyatrosu, Türk kültürü ve toplumunun en önemli unsurlarından biridir ve bundan sonraki yıllarda da gelişmeye devam edecektir.