İslamiyet Öncesi Türk Devletleri ve Toplulukları
Oğuzlar
Türk tarihini en etkili yapılarından biri olmakla birlikte “idaresi en zor boy” olarak adlandırılan Oğuzları Kaşgarlı Mahmud Divanı Lügatit Türk adlı eserinde 22 boy olarak tanımlarken; Reşîdüddîn Fazlullah-ı Hamedani 24 boy olarak göstermektedir. Oğuz adı ilk defa Yenisey Yazıtlarında geçmektedir. En kalabalık Türk kolu olan Oğuzlar başlangıçta Göktürkler döneminde İnekler Gölü Savaşı ile bu devlet hâkimiyeti altına girmiş; Göktürklerin ardındansa Uygur hâkimiyeti altında yaşamışlardır.
“Tirnek Meclisi” adı verilen bir meclis yapısına sahip olmuşlardır. Bağımsız bir devlet olarak ise ilk defa Oğuz Yabgu Devleti adı verilen devleti kurmuşlardır. Başkenti Yenikent (Yeniğkent) olan bu devlette hükümdar Yabgu unvanını alırken yardımcısı Köl-Erkin adıyla anılmıştır. Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı Devletleri de Oğuzlar eliyle kurulmuş olup; Selçuklular Oğuzların Üçok Kolunun Kınık boyu, Osmanlılar ise Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyu tarafından kurulmuştur. Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevî devletleri de Oğuzlar tarafından kurulmuştur.
Oğuzların çok küçük bir kısmı Hazar Denizinin kuzeyinden Avrupa ve Balkanlara göç etmiş ve Hıristiyanlığı kabul ederek Hıristiyanlaşmışlardır. Kafkasya’nın güneyine inen Oğuzların büyük kısmı ise İslamiyet’i kabul etmişlerdir. İslamlaşan Oğuzlar “Türkmen” adını almışlardır. Hıristiyanlığı benimseyen Oğuzlar ise “Uzlar” olarak adlandırılmaktadır. Balkan havzasına göç eden Uzlar Bizans ordusunda paralı askerlik yapmışlardır.
Peçenekler gibi bu Uz askerleri de Malazgirt Savaşı’nda saf değiştirerek Büyük Selçuklu yanına geçmiş ve savaşın Türkler tarafından kazanılmasında etkili olmuşlardır. Moldova’da yaşayan Gagavuzlar Oğuzlardan gelmektedir. Oğuzlar günümüzde Türkiye, İran, Irak, Suriye, Kıbrıs, Azerbaycan, Türkmenistan ve Balkanlarda yaşayan Türklerin atalarıdırlar.
Avarlar
Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan Avarlar, Göktürk Devleti karşısında yenilgi almaları sonucu 552’de yıkılarak Karadeniz’in kuzeyine giden, Slav toplumları ile mücadelelerinde Slavların birleşerek kaynaşmalarında etkili olmuşlardır. Türk tarihinde ilk kez İstanbul (619 – 626) kuşatılmıştır. 805’de Franklar tarafından yıkılmışlardır.
Avar Hakanlığı (Aparlar- Juan Juanlar) Özellikleri
• Orta Asya’da egemenlikleri altında yaşayan Köktürkler tarafından devletleri ortadan kaldırınca Avrupa’ya göç ederek Bayan Han zamanında, Orta Avrupa’da Macaristan’da tekrar devlet kurdular.
UYARI: Avarlar, Hunlar gibi hem Asya’da hem de Avrupa’da devlet kuran Türk topluluğudur.
• Avarlar, Slav ve Germen topluluklarını devlet yönetimi, ordu teşkilatı ve bozkır sanatı konusunda etkilemiş, Slavları Balkanlara getirip yerleştirilmişlerdir.
• 619 ve 626 yıllarında Sasanilerle birlikte İstanbul’u iki kez kuşattılar.
Hazarlar
Hazarlarda yöneticiler Musevi olmakla birlikte halk arasında Hıristiyan, Musevi, Müslüman ve Şamanist olanlar da görülmüştür. Farklı dinlere inanmış halk arasında çıkan davalara “her dinden temsilcinin katıldığı Yüksek Hakimler Kurulu” bakmıştır. Bu tutum “adaletli ve hoşgörülü yönetim anlayışının” göstergesidir. Hazarlar egemen oldukları bölge dışında Arabistan’dan Sibirya’ya, Doğu Avrupa’dan Türkistan’a uzanan ticaret yolları üzerinde VII. yüzyıldan X. yüzyıl sonlarına kadar Hazar Barış Çağı denilen bir dönemin yaşanmasında da etkili olmuşlardır. Ticarete önem vererek ipek Yolu’na hakim olmuşlardır. İslam dininin kuzeye yayılmasını engeleyen Hazarlar’ı, Peçenekler zayıflatmışlar ve Ruslar tarafından 965’te yıkılmışlardır.
NOT: Yöneticileri ve resmi dini Musevilik olan tek Türk topluluğu Hazar ülkesinde: Müslüman, Hıristiyan, Musevi ve Şamanist olanlar özgürce yaşamışlardır. Halk arasındaki davalara bakmak için her dinden temsilcinin katıldığı Yüksek Hakimler Kurulu, “adaletli ve hoşgörüye dayalı yönetim anlayışının önemsendiğini” gösterir. Hazar Türkleri, günümüzdeki Hazar Denizi’ne de adını vermiştir.
Hazar Devleti Özellikleri Nelerdir?
• Karadeniz ile Kafkas dağlarının kuzeyinde ve İdil (Volga) Nehri dolaylarında hüküm sürmüştür.
• Batı Köktürk Devleti yıkılınca bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
• Tarih sahnesine Sabar Türklerinin devamı olarak çıkmıştır.
• Museviliği benimseyen tek Türk Devleti’dir.
UYARI: Bu nedenle Hazar Devleti tek tanrılı dini benimseyen ilk Türk Devletidir.
• Ayrıca Musevilikle birlikte Hristiyanlık, Müslümanlık ve Şamanizm inançları Hazar Devleti’nde birlikte yaşama olanağı bulmuştur.
UYARI: Bu durum Hazar Devleti’nde dini hoşgörü olduğunun göstergesidir.
• Hz. Osman Dönemi’nde Müslüman Arapların Kafkaslara ve Karadeniz’in kuzeyine ilerlemesini 652 “Belencer Savaşı” ile durdurdular.
UYARI: Hazarlar, Müslüman Araplarla savaşan ilk Türk devletidir.
• İpek Yolu’nun güvenliğini sağlamaları, bölgeye huzur ve zenginliği getirmeleri nedeniyle döneme “Hazar Barış Çağı” adı verilmiştir.
UYARI: Bu barış dönemi ile beraber Hazar ülkesi; ulaşımın hızlandığı, mal değişiminin arttığı, Doğulu ve Batılı ulusların kitleler halinde ticaret ve sanatla uğraşan insanların kaynaştığı bir yer haline gelmiştir.
• Hazarlar Türk tarihinde “ücretli ordu” kuran ilk Türk devletidir.
• Hazarlar, Hazar Denizi’ne isimlerine vermişlerdir.
Macarlar
Macarlar Fin Ugor topluluğu ile Ogur Türklerinin karışmasıyla ortaya çıkmıştır. Başlangıçta Volga Nehri civarında yaşayan Macarlar Peçeneklerin baskısıyla bugünkü Macaristan topraklarına göçmüş ve 896’da Arpad Han önderliğinde devletleşmişlerdir. Komşuları olan Slav toplulukları ile etkileşim halinde olan Macarlar Balkan Slavları ile Kuzey Slavlarının arasına girerek Slavların birleşmelerini engellemişlerdir.
Öte yandan bu dönemde doğuya doğru harekete geçen Germenlerin bu ilerleyişini durdurarak Balkan havzasının Germenleşmesini engellemişlerdir. Süreç içinde Katolik Hıristiyanlığı benimseyen Macarlar böylece Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir. Macarlar Hıristiyanlaşan Türkler içinde tamamı Katolik Mezhebini benimseyen tek Türk olma özelliğine sahiptirler. Bununla birlikte Kıpçak (Kumanlar) arasında da Katolik mezhebi yayılmıştır. Dünyadaki ilk Türkoloji Enstitüsü 1870 yılında Macaristan’da Budapeşte’de açılmıştır.
Macarların Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde
• Fin-Ugor kavimlerinin bir bölümü Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara inerek “Onogurlarla” kaynaştılar.
• IX. yüzyılda, Hazar egemenliğinde yaşayan Macarlar, Peçeneklerin baskısıyla batıya göç ettiler.
• 896 yılında bugünkü Macaristan bölgesinde Macar Devleti’ni kurdular.
UYARI: Macarlar bugünkü Macar coğrafyasına isimlerini vermişlerdir.
• Macarlar zamanla Hristiyanlığı benimseyerek Türk kimliğini kaybettiler.
UYARI: Günümüzdeki Macarların tarihinde ve kültüründe Türkler çok etkili olduğu için Macarlar, 1870 yılında Budapeşte’de dünyadaki ilk “Türkoloji Enstitüsü”nü açmışlardır.
Kumanlar (Kıpçaklar)
Başlangıçta Balkaş Gölü ile İrtiş Irmağı arasındaki bölgede yaşarken Moğolların baskıları sonucu Orta Asya’dan göç ederek Doğu Avrupa’ya gelmişlerdir. Ruslarla mücadele eden Kıpçaklar, Rusların Karadeniz’e inmelerini engellemişlerdir. Kıpçakların Karadeniz’in kuzeyinde uzun süreli hâkimiyet kurmalarından dolayı bu coğrafya o dönemde “Deşt-i Kıpçak” (Kıpçak Bozkırı) olarak adlandırlmıştır.
Kıpçaklar 1185 yılında Rus Prens İgor’un komutanlığındaki Rus ordusunu yenilgiye uğratmıştır. Rus milli destanı olan “İgor Destanı” konusunu bu mücadeleden almaktadır. Bir Türk destanı olan Dede Korkut Hikâyeleri’nin de oluşmasında Kıpçaklar etkili olmuşlardır. Dede Korkut Hikâyeleri Kıpçaklarla Oğuzların mücadelelerini konu edinmektedir.
Kıpçaklar hükümdarları Konçak Han döneminde Asya’dan harekete geçen Moğolların ilerleyişini durdurmak adına Ruslarla birlikte harekete geçmiş ve Moğollarla 1223 tarihli Kalka Nehri Savaşı’nı yapmışlardır. Sobutay Bahadır ve Cebe Noyan önderliğindeki Moğollar başta Rus ve Kumanların üzerine saldırıya geçmiş ve kısa bir süre sonra geri çekilmeye başlamışlardır. Bu tablo karşısında savaşı kazandıklarını düşünen müttefik Kıpçak ve Rus askerleri Moğolları kovalamaya başlamışlardır. Yaklaşık 8 gün süren bu kovalamacanın ardından Moğollar Kalka Nehri denilen yere gelince durup yeniden savaşmaya başlamış ve Rus-Kıpçak müttefik ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmışlardır.
Kıpçaklar (Kumanlar) Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde
• Kıpçaklar, Batı Köktürk topluluklarındandır.
• XI. Yüzyılda Güney Rusya’yı ele geçiren Kıpçaklar, Doğu Avrupa- Batı Sibirya arasındaki bölgeye egemen olmuşlar, İslam kaynaklarında bu coğrafyaya “Deşt-i Kıpçak” (Kıpçak Bozkırı) denilmiştir.
• Sarı saçlı, renkli gözlü olan Kıpçaklar bu yönleriyle diğer Türk topluluklarından farklı bir özellik göstermiştir.
• Mısır’a egemen olan Eyyubiler, Kıpçak Devleti yıkıldıktan sonra Kıpçak ülkesinden getirdikleri Kıpçak Türklerinden özel eğitimli ordular kurdular.
Eyyubi Devleti’ni ortadan kaldıran Kıpçaklar, Memluklar (Kölemenler) adıyla Mısır’da kendi devletini kurdular.
• Kıpçakların bir kısmı Hristiyanlığı benimsemiş, bir kısmı da Kırım, Kafkaslar ve İtil Bulgarları ülkesinde Müslümanlığı benimsemiştir.
• Günümüzde Karakalpaklar, Kazaklar, Tatarlar, Başkırtlar, Çuvaşlar ve Nogaylar Kıpçakların soyundan gelmektedir.
UYARI: Kıpçakların Oğuzlarla yaptıkları savaşlar “Dede Korkut Hikayeleri”nin konusunu oluşturmuştur.
Moğol ilerleyişine bağlı olarak Kıpçakların bir bölümü günümüz Macaristan havzasına gelerek buraya yerleşmişlerdir. Batı Kıpçaklar olarak adlandırılan bu yapı Katolik Hristiyanlığı benimsemişlerdir; 1227 yılında bölgedeki Kıpçak başbuğu Katolik Dominikan misyonerler tarafından ziyaret edilmiş ve o da Hristiyanlığı kabul etmiştir. Kısa süre içinde bölgedeki Kıpçaklar arasında da Hristiyanlık yaygınlaşmıştır.
Bu durumu haber alan Papa 9. Gregor 1 Temmuz 1227’de Estergon Başpiskoposu olan Robert’i bölgeye göndermiş ve Batı Kumanlar’ı Moldovya yakınlarında topluca vaftiz ettirmiştir. Kumanların Katolik mezhebini pekiştirmeye yönelik Katolik misyonerler tarafından Codex Cumanicus adıyla bir Kıpçakça sözlük yazılmıştır. Günümüzde Venedik San Marco kütüphanesinde yer alan bu belge Kumancanın konuşma özelliklerini yansıtan ve Kıpçakça yazılan bir belgedir.
Bulgarlar
Avrupa Hun Devleti‘nin yıkılmasından sonra Karadeniz’in kuzeyi ne gelen Hunların buradaki Ogurlarla birleşmesiyle Bulgar kimliği doğmuştur. Kubrat öncülüğünde VII. yüzyıl başlarında kurulan Büyük Bulgar Devleti, Hazarların baskısıyla parçalanmıştır, Kuruldukları bölgenin adlarıyla anılan iki Bulgar Devleti doğmuştur. Ogur adı verilen Türkler, Avrupa Hun Devleti’nin Karadeniz’in kuzeyine çekilen kitleleriyle kaynaşarak, VI. yüzyılın sonlarında Kafkasların ve Karadeniz’in kuzeyinde, Han Kubrat’ın (Kurt) liderliğinde Büyük Bulgar Devleti’ni kurdular. Hazarların baskısı ile Tuna Bulgarları ve İtil (Volga) Bulgarları olarak ikiye ayrıldılar.
İtil (Volga) Bulgar Devleti
Hazar Hakanlığı’na bağlı yaşayan itil Bulgarları Almış Han zamanında islamiyeti kabul etmişlerdir. Bulgarlardan günümüze seramik ve maden işleme sanatına ait eserler kalmıştır. İtil Bulgarlarına, 1237’de Altın Orda Devleti son vermiştir. Büyük Bulgar Devleti’nin yıkılmasından sonra 680’de Otuz-Ogurlar’dan bir grup “İtil (Volga) Bulgar Devleti”ni kurdu. Ticari ilişkiler sonucu, İslamiyet’le tanışan Bulgarlar, X. yüzyılın ilk yarısında İslamiyet’i kabul ettiler.
UYARI: Bu neden İtil Bulgarları Türk İslam kültürünün Avrupa’daki ilk temsilcisi olmuştur. İtil Bulgarları günümüzde Rusya’da varlıklarını devam ettiren “Kazan Türkleri”nin atalarıdır.
Tuna Bulgar Devleti
Büyük Bulgar Devleti’nin yıkılmasından sonra Bulgarların bir kısmı Dobruca’nın güneyinde, Asparuh’un önderliğinde Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular. “Boris Han Dönemi”nde Hristiyanlığı resmen benimsediler. Emeviler Dönemiyle birlikte 717 ve 718’de İstanbul’u iki kez kuşattılar.
UYARI: Bulgarlar, Avarlar’dan sonra İstanbul’u kuşatan ikinci Türk devletidir.
Kubrat öncülüğünde kurulan “Büyük Bulgar Devleti’nin” yıkılmasının ardından oğlu Asparuh Tuna boylarında (679) Tuna Bulgar Devleti’ni kurmuştur. İstanbul’u kuşatan Türk Devletlerinden ikincisi olan Tuna Bulgarları, Slavları idareleri altına almışlar ve 864’te Boris Han zamanında Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bulgarlar bugünkü Bulgaristan coğrafyasına isimlerini verdiler.
Kırgızlar
Başlangıçta sırasıyla Asya Hun, Göktürk ve Uygur hâkimiyetleri altında yaşayan Kırgızlar 840’da Uygur ülkesine girerek burada yaşayan Uygurları yurtlarından çıkartmak suretiyle aynı yıl kendi devletlerini kurmuşlardır. Kırgızlar siyasi tarihlerinde batı komşuları Karahanlılarla ve doğu komşuları olan Kitanlarla (Karahitaylılar) etkileşim halinde olmuş; özellikle 10. Yüzyılda artan Kitan baskılarına bağlı olarak zor günler geçirmişlerdir. Kırgızlar Kitanlartla pek çok kez mücadele etmiş olsalar da yoğun Kitan akınları nedeniyle Batıya doğru göç etmek zorunda kalmış ve Karahanlıların himayesini kabul edip Kitan akınlarına karşı birlikte mücadele etmişlerdir.
Orta Asya’da egemenlik kuran son Türk Boyu özelliğini taşıyan Kırgızlar 1207’ye kadar bölgede varlık göstermiş olup, aynı yıl Moğol Cengiz Han tarafından yenilgiye uğratılarak Moğol hâkimiyetine girmiştir. Bu anlamda Kırgızlar Moğol hâkimiyeti altına giren ilk Türk boyu olmuştur. Türk tarihinin yazılı belgeleri arasında yer alan “Yenisey Yazıtları” Kırgızlara aittir. “Yaşayan Destan” olarak tanımlanan, 400. 000 beyitten oluşan ve en uzun destan olma özelliği taşıyan “Manas Destanı” Kırgızlara aittir. Kopen Mezarları ile Uybat, Kapçal ve Tuyuhtyansko Kurganları Kırgızlar dönemine aittir.
Orta Asya’da Uygurların kurduğu Uygur Devleti’ni yıkarak Ötüken’de kendi devletlerini kurmuşlardır. 920’lerde yurtlarından çıkan Kırgızlara 1207’de Moğollar son vermişlerdir. Manas Destanı ile Türk tarihinde önemli bir yere sahip olmuşlardır.
Kırgızlar bugün aynı isimle varlıklarını devam ettirmektedirler. Kırgızların Moğollara yenilmeleri, Türklerin merkezi olan Orhun ve çevresinin Moğollaşmasına neden olmakla birlikte yüzlerce yıl boyunca Türk yurdu olan bu havzanın “Moğolistan” olarak anılmasına neden olmuştur.
Kırgızların Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde?
• 840 yılında Uygur Devleti’ni yıkarak, merkezî Ötüken olan Kırgız Devleti’ni kurdular.
• XIII. yüzyılda Ötüken’i Moğollara kaptırarak “Orhun Türk kültürünün” bölgede yok olmasına neden oldular.
UYARI: Kırgızlar, Cengiz Han’ın yani Moğolların egemenliği altına giren ilk Türk devletidir.
• XIX. yüzyılda Rusların egemenliğine giren Kırgızlar, 1991’de bağımsız oldular.
• Yaklaşık dört yüz bin mısradan oluşan ve dünyanın en uzun destanı kabul edilen “Manas Destanı” Kırgızlara aittir.
• Türklerin ilk kitabesi kabul edilen ve Göktürk alfabesiyle yazılan Yenisey Kitabeleri Kırgızlara aittir.
Ak hun Devleti (Ak Hun İmparatorluğu)
V. yüzyılda bağımsızlığa kavuşan Akhunlar; Afganistan ve Hindistan’ın kuzeyini ele geçirmişlerdir. 567’de Göktürkler tarafından yıkılmışlardır.
Türgişler
Göktürklerin Çin esaretine girdikleri 630 yılında kurulan Türgişler, Müslüman Arapların Orta Asya’ya hakim olmalarını engellemişlerdir. Devletin kurucusu Baga Tarkan kendi adına para bastırmıştır. Emevi – Türgiş mücadelesi ve Müslüman Arapların Türkistan’da Türk kanı dökmeleri “Türklerin İslamlaşmalarını geciktiren” bir durumdur. Sulu Kağan zamanında Emevi Devetiyle mücadele ederek Arapların Batı Türkistan’a girmelerini engellediler.
Toplam 10 boydan oluşan Türgişler bu nedenle “Onoklar” veya “Türkeşler” olarak da adlandırılmaktadır. Başlangıçta I. Göktürk Devleti hâkimiyeti altında yaşayan Türgişler bu devletin yıkılış sürecine girmesiyle birlikte bağımsız hareket etmeye başlamış ve Baga Tarkan (U-çe-le) önderliğinde Issık Gölü ve çevresinde devletleşmişledir.
Bu dönemde Baga Tarkan adına Çin parasına benzer madeni para bastırılmıştır. Bu para Türk tarihindeki ilk madeni para olarak kabul edilmektedir. Öte yandan parayı ilk kullanan Türk Devleti olarak Göktürkler kabul edilmektedir. Hükümdarı kendi adına para bastıran ilk devlet ise Türgişler’dir. Türgişler II. Göktürk Devleti’nin kurulmasının ardından Göktürk hâkimiyeti altına girmemek adına mücadele etmişlerdi. Taraflar arasında yapılan Bolçu Savaşı sonrası yenilgiye uğrayan Türgişler bu kez II. Göktürk Devleti hâkimiyetine girmiştir.
II. Göktürk Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte yeniden bağımsız hareket etmeye başlayan Türgişler “Sulu Çor Kağan” önderliğinden Balasagun merkez olmak üzere yeniden bağımsız bir devlet olmuşlardır. Bu dönemde Maveraünnehir bölgesinde ilerleyişe geçen Emeviler’le yoğun mücadele etmişleridir. Bu anlamda taraflar arasında yaşanan büyük mücadelelerden biri 724 yılında yaşanmış olup, ilerleyen Emevi ordularını “Kül Çor” komutasındaki Türgiş orduları 724’de büyük bir yenilgiye uğratmışlardır. Bu yenilgi ile Emeviler bu dönem için bölgeden çekilmişlerdir.
Türgişler’le Emeviler arasında sonraki dönemde başta 732 Vak’at’üş-Şi’b (Geçit) Savaşı olmak üzere birçok savaş yapılmış olup en nihayetinde Türgişler 738’de yapılan Haristan Savaşı’nı kaybetmişlerdir. Bu savaşta alınan yenilgi ile Emeviler karşısında zayıf düşen Türgişler Emevi ilerleyişine engel olamamış ve Emeviler’in ilerleyişleri hız kazanmıştır. Bu savaş savaş sonrası Sulu Çor Kağan, Çin’in kışkırtmaları sonucunda yardımcısı Kül Çor tarafından öldürülmüştür. Bu gelişme sonrası Türgişler kısa süre içinde “Sarı” ve “Kara” Türgişler olmak üzere ikiye bölünmüştür.
Kül Çor önderliğindeki Sarı Türgişler’in bağımsızlığını ilan etmesiyle Tümoça önderliğindeki Kara Türgişler’de bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Böylece devlet resmen ikiye bölünmüştür. Bölünmeyle birlikte güç kaybeden Türgişler 766’da Karlukların hâkimiyeti altına girmişlerdir. Türgişler Soğd alfabesinden faydalanarak kendi alfabelerini yapmışlardır. Uygurlardan sonra Türk tarihinde tam yerleşik hayat süren ikinci Türk devleti olmuşlardır.
Karluklar
Başlangıçta I. Göktürk Devleti hâkimiyeti altında yaşayan Karluklar VI. yüzyılda I. Göktürk Devleti’nin bölünmesiyle birlikte Doğu Göktürk Devleti’ne bağlı olarak, Altay Dağları’nın batısında Kara İrtiş Nehri boylarında yaşamışlardır. Bir dönem Çin hâkimiyeti altına da giren Karluklar II. Göktürk Devleti’nin kurulmasıyla bu devletin hâkimiyetine girmiş, II. Göktürk Devleti’nin yıkılış sürecinde isyan eden boylardan olan Karluklar bu devletin yıkılışının ardından ise Uygur hâkimiyeti altına girmişlerdir.
751’de Orta Asya hâkimiyeti adına yapılan Talas Savaşı’nda Abbasi orduları yanında Çin’e karşı savaşan Karluklar bu savaşın kazanılmasında büyük etkiye sahip olmuşlardır. Savaşın ardından kitlesel olarak İslamiyet’e giren Karluklar böylece İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğu olmuştur.
766-840 yılları arasında Balasagun merkez olmak üzere bağımsız bir hanlık halinde yaşayan Karluklar en nihayetinde Moğol hâkimiyeti altına girmişlerdir. Bu anlamda Moğol Cengiz Han’a itaat eden ilk Müslüman Türk hükümdar Karluk hakanı II. Arslan Han olmuştur. Karluklar Orta Asya’da kurulan İlk Türk İslam Devleti olan Karahanlıların kurulmasında etkili olmuşlardır. Ünlü coğrafyacı ve seyyah İbn-i Rüsteh eserinde Karluklara yer vermiştir.
NOT: Uygurların yıkılmasıyla Orta Asya’da Kırgız Devleti kurulurken; Uygurların kuruluşunda etkili olan Karluk ve Basmiller öncülüğünde Karahanlı Devleti (840 – 1212 ) kurulmuştur.
Karlukların Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde?
• Türgişlerden sonra 766’da Batı Türkistan’a egemen oldular.
• Basmil ve Uygurlarla birlikte II. Köktürk Devleti’nin yıkılmasında etkili oldular.
• 751 yılında Talas Savaşı’nda Çinlilere karşı Müslüman Arapların yanında yer almışlardır. UYARI Karluklar, İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğudur.
• Uygur Devleti’nin kurulmasında etkili olan Karluklar, Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Yağma, Çiğil, Tuhsı Türkleriyle birleşerek Karahanlı Devleti’nin kurulmasında da etkili oldular.
• Karluk hükümdarı Bilge Kül Kadir Kağan “Kara Han” unvanını alarak Karahanlı Devleti’ni kurdu.
Sabirler
Sabarlar veya Sibirler olarak da adlandırılan Sabirler 5. Yüzyıldan itibaren Kafkasya’nın kuzeyinde ve Ural Dağları’nın Güneyinde varlık göstermişlerdir. VI. yüzyıldan itibaren Doğu Avrupa’ya kadar inerek bu bölgedeki Bizans ve Sasani Devleti ile mücadele eden Sabirler’in en ünlü hükümdarları Balak Han’dır.
Güçlü bir orduya sahip olan Sabirler bu ordularıyla komşu medeniyetleri de etkilemeyi başarmışlardır. Ordularında dönemlerinde görülmeyen savaş aletlerine de yer vermişlerdir. Sabir Ordusu Hakkında Bizanslı Prokopios Görüşleri “Sabirler, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri ne İranlılardan ne Romalılardan hiç kimsenin düşünemediği makinelere sahiptirler.
Öyle ki her iki devlette mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için makineler yapılmıştır ama şimdiye kadar onların bulduğu böyle bir buluş ne ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir. Bu şüphesiz insan dehasının bir eseridir” diyerek hayranlığını dile getirmektedir. Türk tarihindeki kadın hükümdarlardan biri olan Bogarık Hatun bir Sabir hükümdarı olup; Sabirlerin başına geçen Bogarık Hatun Sasanilerle anlaşarak yaklaşık 100 bin kişilik ordusuyla 516’da Bizans hâkimiyetindeki Anadolu’ya girmiş ve Bizans’ı şaşkına uğratmıştır.
Bu akınlarda Sabirler Kayseri, Ankara ve Konya’ya kadar ilerlemeyi başarmış ve türlü ganimetlerle geri dönmüşlerdir. Sabirlerin bu akınları Avrupa Hun akınlarının ardından Anadolu’ya yapılan ikinci Türk akınları kabul edilmektedir. Bizans tarafından yıpratılan ve gücü kırılan Sabirler 557 yılında Avarlarla yaptıkları savaşta yenilip, bu tarihten itibaren gittikçe zayıflayarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. Sibirler bir başka Türk devleti olan Hazar devletinin temelini teşkil etmiştir. Günümüz Sibirya bölgesi adını Sabirler’den almaktadır.
Uzlar (Oğuzlar 630-682)
Türk boyları içerisinde en kalabalık Türk boyu olup büyük çoğunluğu Müslüman’dır. Selçuklular, Osmanlılar gibi büyük devletler kurmuşlardır. 8 Bir kısmı Karadeniz’in kuzeyine gitmiştir. Malazgirt Savaşı’nda Alparslan saflarına geçmişlerdir.
Oğuzların Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde
• 630-682 yılları arasında Dokuz-Oğuz Kağanlığı altında birleştiler.
• Daha sonra Köktürk ve Uygur egemenliği altına girdiler.
• X. yüzyılda Oğuz Yabgu Devleti’ni kurdular.
• X. yüzyılın sonlarına doğru İslamiyet’i kabul ettiler.
• 24 boydan oluşan Oğuzlar’ın Kınık Boyu, Büyük Selçuklu Devleti’ni; Kayı Boyu, Osmanlı Devleti’ni kurmuştur.
• Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a gelen Oğuzlara Bizans kaynakları “Uz” adını vermiştir.
• Bugünkü Romanya’nın Dobruca bölgesinde ve Moldovya’nın Gagauzeli Özerk belgesinde yaşayan “Gagavuzlar” (Gök Oğuzlar), Uzların torunlarıdır.
Peçenekler
Karadeniz’in kuzeyi boyunca Doğu Avrupa’ya kadar etkili olan Peçenekler devletleşemeyip “oymaklar” halinde yaşamışlardır. Bununla birlikte başta Türk tarihi olmak üzere Bizans ve Rus tarihinde büyük etkiye sahip olmuşlardır. Geniş bir yelpazede varlık gösteren Peçenekler hakkında birçok farklı adlandırma yapılmış olup Bizans kaynaklarında; “patzinak”, Latin kaynaklarında; “Pecenaci”, “Pacinacae”, “Bissenus”, Rus kaynaklarında; “Peçenyeg”, Ermeni kaynaklarında; “Badzinag”, Macar kaynaklarında; “Beşenyö” şeklinde geçmektedirler.
Bizans İmparatorluğu döneminde ait bir kaynak olan De Administrando İmperio’da (948-952) Peçenekler Ertim, Çor, Yula, Karabay, Külbey, Tolmaç, Çoban ve Kapan olmak üzere 8 kısım halinde gösterilmiş olup Peçeneklerle mutlaka dost geçinmek gerektiğini tavsiye etmiştir. Oğuzların Üçok kolundan bir Türk boyu olan Peçeneklerin idaresinde “Komenton” adı verilen bir meclis etkili olmuştur.
Karadeniz’in kuzeyinde varlık gösteren Rus Knezlikleri ile yoğun mücadele eden Peçenekler bu dönemde Rusların güneye inmelerini engellemişlerdir. Rus Tarihçisi Klüçevski “Rusların steple mücadeleleri Peçeneklerle başlamaktadır” diyerek Peçeneklerin Rus siyasi tarihindeki etkilerine vurgu yapmıştır. Bizans siyasi tarihinde de yer bulan Peçenekler Bizans ordusunda paralı askerlik yapmışlardır. Bu dönemde Bizans’la yakın ilişkiler kuran Peçeneklerin bir kısmı Bizans İmparatorluğu tarafından o dönemde Bizans hâkimiyetinde bulunan Anadolu’ya iskân edilmiştir.
Peçenekler 1071’de Bizans İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti arasında yapılan Malazgirt Savaşı’nda kendileri gibi Türk olan Selçukluları görünce saf değiştirip, Selçuklu ordusu yanında savaşmış ve bu savaşın Selçuklu lehine sonuçlanmasında büyük katkı sağlamışlardır.
Öte yandan Peçenekler Konstantinopolis’i (İstanbul) alarak Bizans İmparatorluğu’na son vermek isteyen Çaka Beyliği hükümdarı Çaka Bey ile ittifak kurmuşlardır. Ancak bu durumun farkına varan Bizans Peçenekleri bir başka Türk yapısı olan Kıpçaklar aracılığıyla saf dışı bırakmıştır.
Bizans’ın etkisiyle 1091 yılında Meriç Lavinion, Lebinium veya Omurbey olarak adlandırılan muharebede karşı karşıya gelen Peçenekler ve Kıpçaklar ağır kayıplar vermişlerdir. Bu savaş Kıpçaklar lehine sonuçlanmış olup; savaşta alınan yenilgiyle beraber Peçenekler dağılmışlardır. Hristiyanlığı benimseyen Peçenekler kısa süre içinde benliklerini yitirerek Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir.
Peçenekler, Avarlar ve Tuna Bulgarlarından sonra İstanbul’u kuşatan Türk Boylarından biri olmuştur. Macaristan’da bulunan “Nagy Szent Miklos Hazinesi’nin” ve Güney Rusya’da Poltava’da bulunan “Perescepine Hazinesi’nin” Peçeneklere ait olduğu kabul edilmektedir
Peçeneklerin Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde
• IX ve XII. yüzyıllarda Oğuzlar ve Hazarların baskısı sonucunda Karadeniz’in kuzeyine gelerek burada varlıklarını devam ettirdiler.
• Peçenekler oymaklar halinde yaşadılar, siyasi birlik oluşturarak bir devlet kuramadılar.
• 1035’te Tuna’yı geçerek Bizans topraklarına akınlar düzenlediler.
• Zamanla Bizans ordusunda paralı askerlik yapmaya başladılar.
UYARI: Peçenekler, 1071 Malazgirt Savaşı’nda Uzlarla birlikte Bizans ordusundan ayrılarak Alp Arslan’ın ordusuna katılmışlarıdır.
Başkırtlar
Başlangıçta İtil (Volga) nehri civarında yaşayan Başkırtlar bölgenin Moğol istilasına uğramasıyla Moğol egemenliğine girmişlerdir. Yarı göçebe bir hayat tarzı sürmüşlerdir. Sonraki süreçte Moğolların parçalanmasıyla ortaya çıkan Altın Orda Devleti hâkimiyetinde yaşayan Başkırtlar bu dönemde İslamiyet’i kabul etmişlerdir. En nihayetinde Rusların hâkimiyetini tanımış ve 1870’lerde tamamen Rus egemenliğine girmişlerdir. Günümüzde Rusya’ya bağlı olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
UYARI: Ünlü tarihçi Zeki Velidi Togan Başkortostan asıllı bir bilim adamıdır.
Kimekler
VII. yüzyılda Altay Dağlarının kuzeybatısı ile İrtiş Irmağının orta bölgelerinde Göktürkler hâkimiyeti altında yaşayan Kimekler bu devletin bölünmesiyle birlikte Batı Göktürk Devleti hâkimiyeti altına girmişlerdir. Göktürk Devleti yıkılınca bağımsızlıklarını elde ettiler. İrtiş Nehri ve havzasında yaşayan Kimekler Kitanların baskısı sonucu Ural Dağlarının güney bölgelerine geldiler. XI. Yüzyıldan itibaren başta Kıpçaklar olmak üzere diğer Türk boyları arasında kaynaşarak yok olmuşlardır.