Uygurlar – Uygur Devleti
Uygur Devleti Hakkında Kısaca Özet Bilgi
II. Göktürk Devleti’nin yıkılış sürecinde ittifak halinde birleşerek isyan eden Basmil, Karluk ve Uygurlar, bu devletin yıkılış sürecinde Aşina ailesinden gelen Basmil Başbuğunu 742’’de kağan ilan etseler de süreçte bu müttefik yapıların arası açılmış ve “kağan” ilan ettikleri Basmil başbuğunu ortadan kaldırarak 745’de Uygur İlteberi olan Kutluk Bilge Kül’ü “kağan” ilan etmişlerdir. Böylece yaklaşık yüz yıl varlık gösterecek olan Uygur Devleti Ötüken havzasında kurulmuştur.
Yağlakar ailesinin hanedan ailesi olduğu Uygurlar’da Ötüken’den sonra devlet merkezi tarihte kurulan ilk Türk şehri kabul edilen Karabalgasun (Ordubalık) olmuştur. Uygurlar döneminde kurulan diğer Türk şehirlerini ise Beşbalık, Turfan ve Karaşar oluşturmaktadır. 745-747 yılları arasında hüküm süren Kutluk Bilge Kül Kağan’ın ardından devletin başına Moyençur (Bayan-çor) geçmiştir.
747-759 yılları arasında Uygur hakanı olan Moyençur döneminde ilk olarak boy itaati sağlanmaya çalışılmıştır. 750 yılında yaşanan Talas Savaşı’nda Çin’in yenilgiye uğraması sonucu geri çekilmeye başlamasıyla Çin’in boşalttığı tarım havzası bu dönemde Uygur hâkimiyetine geçmiş; bu durum Uygurların yerleşik hayata geçişlerinde etkili olmuştur.
Talas Savaşı sonrası büyük sarsıntı yaşayan Çin’de başlayan taht kavgalarında Çin imparatorluğuna aday olay ve anne tarafından Türk olan An-lu-şan’a karşı Tan’g hanedanından olan Su-Tsung’u destekleyen Moyençur Tan’gların yeniden Çin imparatorluğunu ele geçirmelerine katkı sağlamış ve yapılan antlaşmayla da Çin vergiye bağlanmıştır. Uygurlarla Çin arasında yapılan bu antlaşmaya Çin Uygurlara yıllık 20 bin ton ipek vermeyi kabul ederken, Çin imparatorunun kızı da Moyençur’la evlenmiştir.
779’da Moyençur Kağan’ın yerine Uygurların başına Bögü (Tanrıda kut bulmuş İl Tutmuş Alp Külüg Bilge Kağan) Kağan geçmiştir. 779’a kadar Uygur hakanı olan Bögü döneminde Çin ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Bu dönemde Tibet bölgesinde çıkan isyanları bastırmada güçlük çeken Çin’e yardım amaçlı 762’de Lo-yang Seferi’ne (Tibet Seferi) çıkan Bögü Kağan sefer dönüşünde yanına aldığı Maniheist rahiplerin etkisiyle bu inancı benimsemiştir.
Maniheizm Nedir
Maniheizm inancı 3. Yüzyılda Persler döneminde İran’da ortaya çıkmıştır. Mani tarafından temelleri atılan bu inancın kutsal kitabı Arzhang’tır. Maniheizm inancı aydınlık ve karanlığın yarışı üzerine kurulu olup; bu inançta “ay” kutsal kabul edilmektedir.
Ülkesine dönen Bögü Kağan Maniheizm’i milleti arasında da yaygınlaştırmış ve Maniheizm’i resmi din ilan etmiştir. Bu anlamda Uygurlar Maniheizm’i resmi din ilan eden tek devlet olmuştur. Tarihte din değiştiren ilk Türk devleti olan Uygurlar’ın yerleşik hayata geçmelerinde Maniheizm’in de etkisi olmuştur.
Maniheizm’in benimsenmesinin ardından Uygur hakanları yaygın olarak “ay tengride kut bolmiş” (ay tanrısında saadet bulmuş) ön adını kullanmışlardır. Maniheizm inancı başta et olmak üzere hayvansal gıdaların hepsini yemeyi ve savaşmayı yasakladığı için Uygurların savaş yeteneklerini azaltmış ve yıkılmalarında etkili olmuştur. Bu inanç Uygurlarda başlangıçta hanedan ailesinde kök salmış olmuş; Maniheizm’in Uygurlarda yayılması adına çok sayıda kitap yazılmıştır.
Uygurlar bu kitapların basımında matbaanın temeli sayılacak kalıplar kullanmışlardır. Türk tarihinde tam yerleşik hayatı benimseyen ilk devlet olan Uygurlar’da, yerleşik hayatın etkisiyle ilk defa; Kalıcı mimari eserler verilmeye başlanmıştır. Kalıcı sanat eserleri verilmeye başlanmıştır. Şehir ticareti hız kazanmıştır. Mimaride Türk üçgeni tarzını geliştirmişlerdir. Türk mimari sanatında kubbeyi ilk kullanan yine Uygurlardır. Kubbeler daha sonra kümbet ve türbelere örnek olmuştur.
Uygurların yerleşik hayata geçmelerinin sonuçları
- ✓ Türklerde kent ve kasaba kültürünü başlattılar.
- ✓ Türk tarihinde ilk defa kitap ve arşiv belgesi bıraktılar.
- ✓ Matbaayı geliştirip, hareketli harf sistemini buldular.
- ✓ Türk tarihinde ilk defa yazılı hukuk kurallarını uyguladılar.
- ✓ İç süslemede “freko” adıyla anılan duvar resimlerini kullandılar.
- ✓ Sulama kanalları açarak, modern tarım yaptılar.
Uygur Devleti’nin Özellikleri
- Toplu hâlde din değiştiren ilk Türk devletidir.
- Yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.
- Kalıcı mimari eserler bırakmışlardır.
- Kâğıt ve matbaayı kullanan ilk Türk devletidir.
- 18 harften oluşan Uygur alfabesini kullanmışlardır.
- Türk Töresini yazılı hâle getirmişlerdir.
- Türk tarihinde ilk kez kütüphane kuran devletidir.
- Türk tiyatrosunun ilk örnekleri Uygurlara aittir.
- Karabalgasun Yazıtlarını bırakmışlardır.
- Moğol devlet kademelerinde memur, katip, yönetici gibi görevlerde bulunan Uygurlar, Moğolların
Uygur Devleti Hükümdarları – Hakanları
Bögü Kağan’dan sonra 779-789 yılları arasında
Uygur hakanı olan ve “Dünya Nizamı İçin Kanunlar Hazırlayan Hakan” olarak adlandırılan
Tun Baga Tarkan hüküm sürmüştür. Onun ardından ise sırasıyla
Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (789 – 790)
Kutlug Bilge Kağan (790 – 795)
Kutlug Kağan (795 – 805)
Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (805 – 808)
Ay Tengride Kut Bolmış Alp Bilge Kağan (808 – 821)
Ay Tengride Ülüg Bolmış Küçlüg Bilge Kağan (821 – 833)
Ay Tengride Kut Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan (833 – 839)
Ho-Sa Kağan (839 – 840) hüküm sürmüştür.
Uygurlar Özellikleri Maddeler Halinde
- Uygurlar döneminde Türkler ilk defa yerleşik hayata geçmişlerdir. “Türklerde şehircilik” Uygurlarla birlikte geliştirilmiştir. Ancak devam eden süreçte diğer Türk boylan yerleşik hayata geçse de kışlak ve yaylak (kışlık ve yazlık) olmak üzere iki ayrı i müstakil yer inşa etmişlerdir.
- Türeyiş Destanı ve Göç Destanı, Uygurlara ait Türk destanlarıdır, bu da islamiyet öncesi sözlü edebiyat geleneğinin zengin olduğunu göstermektedir.
- Uygur alfabesini, Uygurlar kendileri oluşturmuşlardır. Öyle ki devam eden dönemlerde Türk ve Moğol devletlerinde kâtipler hep Uygarlardan seçilirdi. Cengiz Han’ın batıya yönelirken sarayında bulunan danışmanlarının çoğunun Uygur olduğu ve onların etkisiyle hanedanlığın zamanla Türkleştiği kanaati hâkimdir.
- Göktürk abideleri (Orhun yazıtları) gibi Uygurlar da kendi eserlerini bırakmışlardır. Bayan Çor Kağan adına dikilen Şine-Usu Yazıtı ve üç dilde (Türkçe, Çince ve Soğdca) yazılan Karabalgasun Yazıtı tahrip edilseler de günümüze kadar sağlam kalan en önemli eserlerdir.
- Göçebelik dönemine ait çadır kültürünün yerine mimari eserler Uygurlarla beraber verilmeye başlanmıştır. Ancak Çinli kaynaklara göre Uygurlar, mimaride ileri gitseler de çadır kullanmaya devam etmişlerdir.
- Yazılı hukuk sistemine geçmiş, kanunlar oluşturmuşlardır.
- Türkler ilk defa Uygurlar Dönemi’nde Gök Tanrı inancından başka bir inancı (Manihaizm) kabul etmişlerdir.
- Türk tarihinde ilk mimari eserleri veren Uygurlar öte yandan minyatür ve tezhip eserleri de vermişlerdir.
- Tarım, ticaret ve sanatta ilerlemişlerdir. Su kanalları yapmışlar, şehirler kurmuşlardır ve tapınaklar inşa etmişlerdir.
Moyen Çor Dönemi
Moyen Çor Dönemi Uygur Devletinin en parlak dönemidir. Moyen Çor Dönemi’nde Kırgız, Karluk, Türgiş ve Basmil Türkleri egemenlik altına alınmıştır. Bu dönemde, Talas Savaşı’nı Arapların kazanmasından yararlanarak devletin sınırları Seyhun Irmağ’ına kadar uzanmıştır.
UYARI: Moyen Çor Kağan, Şine Usu Gölü yakınlarında kendi adına Köktürk alfabesi ile yazılmış bir kitabe yazdırmıştır.
Bögü Kağan Dönemi:
Moyen Çor’dan sonra hükümdar olan Bögü Kağan, “Maniheizm” dinini kabul etmiş ve devletin resmi dini haline gelmiştir..
Mani dininin Uygurlara olumsuz etkisi
✓ Hareketsizliğe, eti yememeye, savaş yapmamaya teşvik eden bu din Uygurların savaşçı özelliklerinin azalmasına neden olmuştur.
✓ Mani dini Uygurları zayıflatan en büyük etken olmuştur.
Mani dininin Uygurlara olumlu etkisi
✓ Mani dini daha sonra Uygurların bilim, sanat ve edebiyattaki ilerlemelerine etki etmiştir.
UYARI Uygurlar, Gök Tengri inancını terk edip yabancı bir dini benimseyen ilk Türk devletidir.
• Bögü Kağan, Çin’i ele geçirmek için Çin’e sefer düzenlemek isteyince, kalabalık Çin nüfusu içerisinde asimile olmaktan çekinen veziri Baga Tarkan tarafından öldürülmüştür.
Uygur Devleti’nin Yıkılmasından Sonra Kurulan Uygur Devletleri
Kansu Uygur Devleti
Çin’in kuzeyindeki Kansu bölgesine yerleşen Uygurların kurduğu devlettir. X. yüzyılda siyasal güç olarak varlıklarını kabul ettirseler de önce Kitanların, sonra Tangutların ve nihayet Moğolların egemenliğini (1226) kabul etmişlerdir. Askeri ve siyasi alanda varlık göstermemekle birlikte ticaret ve kültür alanlarında başarılı olmuşlardır.
Turfan Uygur Devleti
Beşbalık, Turfan, Koçu bölgesine yerleşen Uygurların 856’da kurdukları Uygur Devleti’dir. Tibetliler ile arasındaki egemenlik çatışmasından dolayı Çin, Tibetlilere karşı Turfan Uygurlarını tanımıştır. 1209’da Çin egemenliğine boyun eğen Turfan Uygurları, Moğol idaresinde önemli görevlere (memur, katiplik, yöneticilik) gelmişler, Moğolların Türkleşmesinde etkili olmuşlardır.
Günümüzde, Çin’e bağlı Doğu Türkistan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşamaya devam ediyorlar. Ekonomileri güçlü olan Turfan Uygurları kültür ve sanat alanında ileri gittiler. Manihaizm dini başlangıçta Uygur Devletinin yıkılışıyla birlikte etkisini kaybetmiş, Budizm inancından sonra ikinci din seviyesine gerilemiştir. Daha sonraları Köktürk Kağanlığı da Budizmi benimsemişlerdir. Birinci Göktürk devleti dönemi Budizmin en yüksek seviyelerine ulaşmasını sağlamıştır. Özetle, Uygurlar Budizmle çok daha önce tanışmışlardır,
Uygurların Diğer Türk Devletlerinden Farkları Nelerdir?
* Yerleşik hayata yaygın olarak geçen Türk topluluğu olup şehirler kurarak, günümüze dek ulaşan evler, saraylar, tapınaklar yaparak Türk kültür ve uygarlığının gelişmesine olan katkıları,
* Minyatür sanatı, fresk ve mimaride Türk Üçgeni olarak görülen kubbe bağlantıları,
* Akupunktur tedavisi gibi bilimsel gelişmeleri,
* Gök Tanrı inancı dışında Türkler arasında ilk din değiştiren topluluk olarak Maniheizmi ve Budizmi benimsemelerine karşın, dini terimlerin Türkçe karşılıklarını kullanmaya önem vererek öz benliklerini korumaları,
* Türk tarihinde fiziki bir mekan olarak kütüphane kuran ilk Türk devleti ve topluluğu Uygurlar’dır.
* Moğol idaresi altına girmelerine rağmen yüksek kültürleri ile Moğolların Türkleşmesi ve İslamlaşmasına olan katkıları, günümüzde Doğu Türkistan’da Sincan Özerk Bölgesi’nde yaşayan ve varlıklarını hâlâ koruyan Türk topluluğu olarak varlıklarını sürdürmeleri yönleri ile ön plana çıkmışlardır.
Uygurlar 840 yılında Kırgızların saldırıları sonucu yıkılış sürecine girmişlerdir. Uygur şehirlerine giren Kırgızlar yüzlerce Uygur’u öldürmüş ve yurtlarından sürmüşlerdir. Topraklarını terk eden Uygurlar Çin’e ve Karluklara sığınmışlardır. Bu gelişme sonrası Uygurlar, “Kansu ve Tufan” Uygurları olarak ikiye bölünmüşlerdir.
Göktürklerin ardından Türk tarihinin ikinci alfabesi olan Uygur alfabesini yapmışlardır. Soğd alfabesinin etkisiyle oluşturulan ve toplam 18 harften oluşan Uygur alfabesini Uygurlar’dan sonra Moğollar da uzun süre kullanmışlardır. Uygurlar, “kâğıt ve matbaayı” kullanan ve aynı zamanda ilk kez bu matbaayla “kitap basan” ilk Türk devleti olup pamuktan kâğıt yapmayı ve tahta harflerden hareketli harf sistemine sahip matbaayla kitap basmayı başarmışlardır. Öte yandan Uygurlar Orta Asya’da kütüphane kuran ilk Türk devleti olmuştur.
Türk tarihinde ilk defa okul kabul edilebilecek tarzda eğitim kurumu açan Uygurlar bu okullarda daha çok dini eğitim vermişlerdir. Uygurlarda öğretmenlere “Bahşi” denilmiştir. Gelişmiş bir hukuk sistemine sahip olduğu bilinen Uygurlar töreyi yazılı hale getiren ve yazılı hukuk kuralları oluşturan ilk Türk devletidir. Özellikle ticaret hukukunda gelişen Uygurlar bu anlamda borç ve kira gibi konularda sözleşmeler yapmışlardır. Sözlü edebiyat anlamında da gelişen Uygurlar döneminde Türeyiş ve Göç Destanları oluşmuştur. Türk tiyatrosunun temellerini oluşturan “Orta Oyunu” ilk defa Uygurlarla başlamıştır.