İlyada Destanı
İlyada Destanı Konusu Özeti Kısaca
İlyada Destanı, Homeros (ya da Homer) adlı bir şair tarafından milattan önce dokuzunca asırda kaleme alınmıştır. Homeros‘un yazdığı destan olan Odeysseia Destanı‘yla birlikte Batı edebiyatı medeniyetindeki destanların en eski ve en kaliteli eserlerinden kabul edilir. Yirmi dört bölümden oluşan İlyada destanı altılı ölçüyle yazılmış toplam 15 bin dizeden oluşur. İlyada destanı, Akhaların Troya şehrini kuşatmasıyla başlayan ve yaklaşık on yıl süren bir savaşta Troyalıların yenilmelerini anlatır. Akhilleus’ın öfkesi ile başlayan destan, Hektor’un cenaze töreni ile sona erer.
Akhilleus Geri Dönmüyor
Troyalılar yürekleri ferah beklerken sabahı, Akhaların yüreği korkuyla doldu taştı.
Durmaksızın gözyaşı döken Agamemnon, tüm komutanları toplantıya çağırdı, dedi:
“Zeus sözünde durmadı, kötü bir oyun oynadı bana, zafer sözü vermişti ama halimize baksanıza. Demek böyle istiyor Zeus şimdi,
Troyalılar önünde bize baş eğdirecek, bizi yurdumuza utançla gönderecek.
Kim karşı koyabilir ki üstün güçlü Zeus’a?
Hadi onun dileğine uyalım, binelim gemilerimize, yurdumuza kaçalım.”
O böyle dedi ya, Diomedes atıldı hemen,
“Darılma bana Agamemnon, özlediysen yurdunu, toparlan ve git hemen, gemilerin işte şurada, biz Akhalar kalacağız burada Troya’yı yerle bir edene kadar.”
Kırıcı sözlerden uzak durmayı önerdi yaşlı Nestor, “Önce yemeğimizi yiyelim. Hep birlikte akıllıca düşünürüz o zaman.” Agamemnon’un çadırında yenilip içildi doyasıya, sonra sözü yeniden aldı yaşlı Nestor, dedi:
“Sözüm sana büyük kral Agamemnon, hiçbirimiz razı değilken sen, yiğit Akhilleus’tan aldın Briseis adlı kızı, küstürdün ordulara bedel kahramanı, tanrılar bile kızdı sana bu yüzden.
Al gönlünü onun, gücümüz güç kazansın yeniden.” Hak verdi Agamemnon yaşlı Nestor’a, saydı teker teker Akhilleus’a vereceği ödülleri, “Altınlar, ayağı hızlı atlar, bakır leğenler, genç ve güzel köleler, tunçlar, işlenmiş demirler…
Bu armağanların içinde Briseis denen kız da olacak.
Hele aldığımızda Priamos’un kentini altınla, tunçla, esirlerle doldursun gemilerini, dilerse döndüğümüzde yurda, üç kızımdan biriyle evlendireyim, ona krallığımdan yedi güzel kent vereyim, yeter ki Akhilleus unutsun öfkesini, gelip katılsın saflarımıza.”
Akhilleus oturmuş, elindeki çalgıyı çalıp yiğitlik türküleri söylüyordu çadırının önünde, sessizce dinliyordu onu, yanı başında oturan can dostu Patroklos, kardeş kadar yakın ona.
Elçi olarak gelince yanlarına Aias, Odysseus ve ötekiler, ikramda bulunmak için fırladı Akhilleus, konuklarına et ve (…) sundu, yediler, içtiler, Akhilleus’u övüp teşekkür ettiler.
Yardım istemeye geldiklerini anlattı Odysseus, “Azdı Hektor, inanılmaz gücüyle saldırıyor Akhalara hiç acımadan, doldurdu şimdi de ovayı adamlarıyla, bekliyor şafağı kırmak için hepimizi, yakmak için tek sığınağımız gemilerimizi, kalkıp dikilmezsen eğer yiğit Akhilleus, onun önüne, hepimizi kesip dağıtacak.”
Sonra saydı teker teker Agamemnon’un ona vereceği armağanları. Dinmemişti öfkesi Akhilleus’un, hâlâ kin doluydu yüreği, “Beni kandıramaz artık” dedi. “Agamemnon’un o çatallı sivri dili, ölümle at koşturup dövüşenin, bilinmiyor değeri, ben onun için savaştım, nice armağanlar verdim, oysa çok gördü bana o, gönlümün sevdiği kadını, oyun oynadı bana, aldı elimden kılıçla kazandığım payımı.
Ben varken Hektor yapamıyordu şimdi yaptıklarını, söyleyin ne hali varsa görsün Agamemnon, Hektor’a karşı çareler bulsun kendince.
Tüm malını mülkünü verse, verse bana Mısır’ı bile, ne armağanlarını isterim ne de kızını.
Biliyorum, kalırsam burada, ün kazanıp öleceğim, ama gidersem yurduma, değişecektir yazgım, çok yaşayacağım ün kazanmasam da.
Artık yurduma döneceğim uzun yaşamak için, istiyorsa kurtulmak Hektor’dan, Agamemnon kendisine bir başka yardımcı seçsin.” Gelen konuklar, Odysseus, Phoiniks ve Aias ne dese, öfkeli Akhilleus kulak vermedi hiçbir söze, gelenler de düşüp yola gittiler gerisingeriye Agamemnon’un yanına boş elle.
Duyulunca Akhilleus’un yanıtı, şaşırdı herkes, içleri korkuyla yandı, hepsi de susup kaldı.
Aldı sözü güçlü yiğit Diomedes, dedi:
“Keşke haberci gönderip yalvarmasaydın ona, onca armağanı önüne dökmeseydin, kibirliydi zaten, şimdi daha da kibirlendi.
Bırakın bildiği gibi yapsın, ister gitsin ister kalsın, gidip yatalım biz, sabah şafakla kalkalım, yiğitlerimize güç verip savaşa atılalım.”
Onayladı bu sözleri tüm komutanlar, çadırlarına çekildiler, yattılar, uyudular…
İlyada destani hektorun olumune kadar alir ondan sonraki kismi hangi kaynaktan buldunuz acaba soyleyebilirmisnz