Divan Şiirinin Kaynakları

Divan Şiirinin Tarihten Günümüze Kaynakları
Bu kaynakların başlıcaları, şunlardır:
l. Kur’an
2. Hadis,
3. Peygamber ve Evliya hikaye ve menkıbeleri,
4. Tasavvuf,
5. Şehname (Şehname),
6. Yerli malzemeler,
7. Arap ve Acem anonim hikayeleri,
8. Hikmet, san’at ve ilim sahibi batılı ve doğulu şahsiyetler.
Kur’ân:
114 sûredir. Muazzam bir dili ve ulaşılmaz bir ahengi vardır. Her cümlesine, âyet denir. Kur’an’ın ilk tam toplanışı, Hassan bin Sabit’in kardeşi Zeyd bin Sabit eliyle olmuştur. Bu görevi ona, Hz. Ebû Bekir vermişti. Hz. Osman da aynı kişiye aynı görevi bir kere daha vermiştir. Ayrıca ashâb-ı kirâm, büyük ölçüde hâfız idiler.
Kur’ân, katıksız ve tartışmasız hakikatlerin kaynağı olarak geçmiş kavimleri, onlardan zalimlikleri yüzünden helak edilenleri, peygamberleri ve onların kıssalarını, insanların her türlü hayat düsturlarının mükemmelleştirilmesine yarayacak her türlü yaşayış bilgilerini, asırlar sonra keşfedilecek olağanüstü tabiat inceliklerini, akıl sır ermez ilahî hesapları, Cenâb-ı Hakk’ın ceza ve mükafatlarını v.b anlatır. Ahlak ve örfle ilgili bilgiler, örnekler verir. Bu yüzden Kur’ân, İslami edebiyatın (Divan edebiyatının) ilk ve vazgeçilmez kaynağı olmuştur.
Hadîs:
Hz Muhammed’in söz ve hareketlerine hadis, bu söz ve fiilleri inceleyenlere ise muhaddis denir. Dünyada, attığı her adım, her yaptığı ve söylediği senetlendirilmiş tek insan, Hz. Muhammed’dir. O “âlemlere rahmet” ve “güzel ahlâk”ın en güzel ve en büyük temsilcisidir. Gençliğinde de “Muhammedü’l-emîn” (güvenilen Muhammed) diye bilinmiştir. Kur’ân’da müşriklere “Hz. Muhammed’in hiç güvenilmez bir söz söylediğini veya yanlış bir iş yaptığını görüp görmedikleri” sorusu sorulur. Kâfirler, çaresiz “Ondan hiçbir yalan ve yanlış zuhûr etmediğini” itiraf ederler. Temizlik, yeme içme âdâbı, iyilik, güzellik, kötülükler, kötülüklerden sakınma, her çeşit ibâdet ve akla gelecek gelmeyecek her konu, hadislerde cevaplandırılmıştır. Bu yüzden hadis, divan şiiri için ikinci kaynaktır.
İslam büyüklerinin söyledikleri güzel sözlere de “kelâm-ı kibâr” (büyüklerin sözleri) denir ve onlara da itibar edilir.
Peygamber ve Evliya Hikayeleri:
Divan şiirinde telmih edilen veya doğrudan doğruya üzerinde eser meydana getirilen peygamber hikayelerinin çoğunun temeli, Kur’ân’dır. Hz. Muhammed’in hayat hikayesini ve özelliklerini anlatan kitaplara, özel olarak “siyer” denir.
Diğer peygamberlerin, Kur’ân’da anlatılan kısa hayat hikayeleri ve çektikleri ıstıraplar, gösterdikleri cehd ve başarılar, Divan şiirinde menkıbelerle genişletilmiştir. Bu yolla da “kısâs-ı enbiyâ” (peygamber kıssaları) adı verilen tür gelişmiştir.
Tasavvuf:
Tasavvufun, geçmişte bir tabi atmosfer olduğu, bir çok Türk insanının, bir tarîkatin müridi veya muhibbi olduğunu, unutmamalıdır. Zâhidlik, sûfîlik diye de bilinen tasavvuf, İslâmî mistisizmdir. Mısırlı Zünnûn (Ö.860), Bâyezîd-i Bıstâmî (Ö.875), Muhyiddin Arabî (Ö. 1240) ve Celâleddin-i Rûmî (Ö. 1278), büyük mutasavvıflardır.
Büyük düşünür ve kelam bilgini Horasanlı Gazâlî (Ö. 1111) tasavvufu İslam esaslarıyla uzlaştırmaya ve birleştirmeye çalıştı. Sadece İslam alemini değil, Orta Çağ Avrupa’sını da etkiledi.
Şehname (Şehname):
1020’de tamamlanan Îran milli destanı, Firdevsi’nin derlemesidir. Yazıldığı tarihin yaklaşık 1500 yıl gerisine uzanan İran tarihini anlatır. Destan olduğu için tarihle menkıbe iç içedir. Bu destanda ilk efsanevî hükümdar KEYUMERS’ten son Sasani hükümdarı III. Yezdigird’e kadar hüküm süren elli hükümdarın hayatları ve savaşları anlatılır.
İlk bölümde İran’ın efsanevi hükümdarları Cemşîd, Ferîdûn, Sâm, Rüstem’in saray hayatları ve savaşları anlatılır. Ferîdûn’un çocukları ülkeyi paylaştıktan sonra İran ile Turan (Orta Asya Türk ili) arasındaki mücadele başlar.
Sonra Büyük İskender’in  doğu geleneğinde gelişmiş olan efsanevi hayatı anlatılır.
Son kısımda ise Sasani sülalesi ve bu sülalenin tarihten silinmesi anlatılır.
Türk ve İran şiiri, bu destandan çok fazla etkilenmiştir. Türk şairleri de manzum ve mensur olarak Şehname’yi Türkçeye bir çok kere çevirmişlerdir.
Yerli Malzemeler:
Yukarıdaki beş ana malzeme yanında, yerli malzemeler de divan şiirinde kullanılmıştır. Şairler, en azından mecburen, çağlarını ve çevrelerini de şiirlerinde anlatmışlardır.
Yerlileşme (mahallileşme) eğilimi, özellikle Lale Devrinde (l8. yy.) önemli bir yer tutmuştur.
Arap ve Acem anonim halk hikayeleri, Leylâ ve Mecnûn, Ferhâd ile Şîrîn (Hüsrev ü Şîrîn), Vâmık u ‘Azrâ, v.b hikayelerdir. Özellikle ilk ikisi, önemli mesnevilerin konusu olarak asırlarca işlenmişler, milli renk ve zevkle donatılmışlardır.
Hikmet, san’at ve ilim sahibi batılı ve doğulu şahsiyetler arasında Bukrât (Hipokrat), Eflâtûn, Aristo, Enûşirevân, Ferîdûn, Mânî, Bihzât, İskender-i Zü’l-karneyn, v.b sayılabilir.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir