İntak (Konuşturmaca) Sanatı
İntak Nedir Ne Demektir
İntâk, konuşma yeteneği olmayan varlıkları veya soyut kavramları metinde konuşturmak anlamına gelir. Bir örnek olarak, bir tablonun resmedilen manzaranın güzelliğini övdüğü bir şiirde, tabloya konuşma yeteneği atfedilmesi “intak” olarak adlandırılır. Bu iki sanat, insan dışındaki varlıklar veya soyut kavramlar ile insana özgü özellikler arasındaki ilişkiyi vurgular ve metni daha canlı ve etkileyici hale getirir.
Teşhis ise, insan dışındaki canlı veya cansız varlıklara veya soyut kavramlara, insan özellikleri veya duygular vererek onları kişileştirmek anlamına gelir. Örneğin, rüzgarın şiddetle eserek ağaçları salladığı bir metinde, rüzgara insan özelliği olan şiddet atfedilmesi teşhis olarak kabul edilir.
Teşhîs ve intâk arasındaki ilişki, umum-husus ilişkisine dayanır. Yani, her intâkta bir teşhîs olması gerekir çünkü konuşturulan varlık veya kavramın özellikleri önceden belirlenmelidir. Ancak her kişileştirme aynı zamanda konuşturmaca olmayabilir çünkü her kişileştirme metinde konuşma yeteneği ile ilişkilendirilmeyebilir. Bu nedenle, teşhîs ve intâk terimlerini kullanarak, metindeki bu tür dil kullanımlarını daha iyi anlayabiliriz. Bu terimler, dilin derinliklerine inerek metni daha kapsamlı bir şekilde analiz etmemizi sağlar ve edebiyatın zenginliğini vurgular.
İnsan dışı varlıklara insan kişiliği kazandırılırsa “teşhis” yapılmış oluyordu. Bu varlıklar bir de konuşturulursa “konuşturmaca” yapılmış olur.
İntak Örnekleri
Akıl ersin, ermesin sevdama
Senden yanayım, dedi yeşeren dal, senden yana.
(Arif Damar)
“Dal”, hem kişileştirilmiş hem konuşturulmuş. “İntak” olan yerde zorunlu olarak “teşhis” de vardır.
Şarkı söylüyor mâ’î deniz (Tevfik Fikret)
Bu dizede “mavi denizin şarkı söylediği” dile getirilmektedir. Şarkı söylemek insanların sergileyebileceği bir davranıştır. Deniz Tevfik Fikret’in zihninde şarkı söyleyen bir insan imajını canlandırmıştır. Burada intak sanatı ile birlikte teşhis de vardır diyebiliriz.
Küçük bir çeşmeyim yurdumun
Unutulmuş bir dağında
Hiç kesilmeyecek suyum
Yıldızların aydınlığında
Boyuna akar dururum.
(Cahit Külebi)
Verilen parçada “çeşme” bir insan gibi konuşturuluyor.
Tilki seslendi ona: ”Bekle bir tavşan kardeş!”
”Biliyor musun, bu ormanda yoktur sana eş”
Yavru tavşan sevindi, azıcık da gerindi
”Doğru söylüyor tilki.” deyip havalara büründü
Yukarıdaki metinde hayvan olan tilkiye, insana özgü olan konuşma özelliği atfediliği için intak söz sanatı yapılmıştır, diyebiliriz.
NOT: İntak sanatı en yoğun olarak fabllarda yer alır çünkü bu edebi türde insan dışı varlıklar – genellikle hayvanlar- insanmış gibi konuşturulur ve hayvanlar üzerinden insanlara mesaj verme amacındadır.
Tembel kedi, fareye:”Dilersen gelip yanımda uyuyabilirsin.” demiş.
Yukarıdaki metin fabldan alınmış ve kedi insan gibi konuşturularak “konuşturma” sanatı yapılmıştır.
Kabak, bu duruma çok üzülmüş ve incire bir şeyler fısıldamış.
Bu cümlede insan dışı varlık olan kabak sebzesine, insana özgü olan fısıldama özelliği verilmiştir.
NOT: İntak sanatının gerçekleşebilmesi için insan dışı varlıkların illaki sözlerinin cümle içerisinde bir alıntı biçiminde geçmesi gerekmez. Örneğin şarkı söyledi, fısıldadı biçiminede geçmesi yeterlidir. Söylediği şarkının sözlerinin ya da ne fısıldadığını belirtmesi şart değildir.
Ben bir ayrık otuyum,
Ne buğday amcam, ne pirinç dayım.
Mısırla akraba bile değilim.
Bir yeşermeye göreyim:
Kızmasınlar halim duman,
Canıma kastederler yapabilseler,
Ama nafile kurumam.
Yukarıdaki şiirde şair, ayrık otunun ağzından çeşitli bireysel düşüncelerini dile getirerek konuşturma sanatına başvurmuştur.
Bir süre sonra bülbül, sevdasını haykırdı gülün güzel ve mahcup yüzüne bakarak…
Bülbül ile gül arasındaki aşk teması, Türk edebiyatının zengin mirasında sıkça karşımıza çıkan bir motif olarak öne çıkar. Bu romantik tema, birçok hikayeye, şiire ve hikayeye ilham kaynağı olmuştur. Gülün büyüleyici güzelliği, bülbülü derinden etkiler ve onun bu güzelliğe olan hayranlığı, aşkın gücünün bir ifadesi olarak kabul edilir.
Türk edebiyatında bülbül ile gül arasındaki bu aşk hikayesi, insanların arzularının ve tutkularının bazen engellerle karşılaşabileceği gerçeğini yansıtır. Aynı zamanda, aşkın zorluklarla ve fedakarlıkla ilişkilendirildiği bir temayı işler. Bu nedenle, bülbül ile gülün aşkı, Türk edebiyatının romantik ve duygusal derinliği açısından önemli bir role sahiptir.
Sonuç olarak yukarıda verilen örnek cümlede bülbülün güle olan aşkını haykırarak dile getirmesi konuşturma sanatının örneğidir. Ayrıca “aşk” duygusu da yalnızca insanlara mahsus bir duygu olduğu için kişileştirme sanatı da vardır diyebiliriz.
Bahçıvan sümbüle yaklaşıp tam onu koparacağı zaman sümbül: “Yapma lütfen diye seslendi.”
Yukarıdaki cümlede sümbül çiçeği konuşturulmuş ve intak sanatı yapılmıştır.