İkinci Yeni Hareketi Akımı
İkinci Yeni Hareketi Akımı Nedir
İkinci Yeni, Garip akımı şiirine bir tepki olarak ortaya çıkan, 1960’lı yılların ortalarına kadar güçlü bir şekilde devam eden, etkileri günümüzde de hissedilen şiir hareketidir. Bu hareket İlhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Turgut Uyar, Sezai Karakoç gibi şairlerin şiirlerini 1956’dan itibaren Pazar Postası’nda yayımlamaya başlamasıyla belirginleşmeye başlar.
İkinci Yeni Doğuşu ve Gelişimi
1950’lerde, başlangıçta farklı bir arayışla ve çoğunlukla Garip şiirini eleştirerek kaleme alan Ece Ayhan, İlhan Berk, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Cemal Süreya ve Edip Cansever gibi şairler, 1956’dan itibaren eserlerini Pazar Postası’nda yayınlama fırsatı buldular. Bu önemli dönüm noktası, bu şairlerin eserlerindeki şiirsel dönüşümün belirginleştiği ve bir hareket niteliği kazandığı bir sürecin başlangıcı oldu.
Zamanın etkili kalemi Muzaffer Erdost, 19 Ağustos 1956’da Son Havadis gazetesinde yayımlanan “İkinci Yeni” başlıklı makalesinde, bu şairlerin bir hareketi temsil ettiğini vurguladı. Ardından, benzer şekilde şiirler yazan bu şair grubu “İkinci Yeni” olarak anılmaya başlandı. Daha sonra, bu öncü şairlere Ülkü Tamer, Tevfik Akdağ, Yılmaz Gruda, Kemal Özer, Özdemir İnce, Nihat Ziyalan, Alim Atay, Seyfettin Başçılar, Ercüment Uçar gibi diğer önemli isimler de katıldı. Bu genişleyen şair grubu, Türk edebiyatının zengin mozaiklerine farklı renkler ve ifadeler katarak büyük bir etki yarattı.
İkinci Yeni Şiir Anlayışı ve İlkeleri Nelerdir
Halk şiirin bakış: Şiirin evriminde, halk şiirinin sınırlarının aşılarak özgün bir şiir anlayışının benimsenmesi gerekmektedir. Halk şiirine olan bağlılık azaltılmalı ve yeni bir şiir dilinin geliştirilmesi hedeflenmelidir. Şairler, sadece halkın yaşamından ve kültüründen beslenmek yerine, özgün ifadeler ve yeni temalar arayışına girmelidir. Şiirin ereği ahlak, erdem, gerçek ve toplum kavramlarını anlatmak değildir:
Şiirin ve Şairin Amacı: Şairlerin asıl amacı, sadece ahlak, erdem, gerçeklik ve toplum kavramlarını yansıtmak değil, daha derin duyguları ve düşünceleri ifade etmektir. Şiir, toplumun sınırlayıcı normlarından bağımsız olarak özgür bir ifade aracı olmalıdır. Şiirdeki öncelik, bireyin iç dünyasının zenginliğini ve duygusal derinliklerini yansıtmaktır. Halkın yaşamından ve kültüründen uzaklaşmalı, folklorun şiire düşman olduğu anımsanmalıdır:
Evrensellik – Yerellik: Şairler, halkın yaşamından kopuk olmaktan kaçınmalı ve yerel kültürün zenginliğini keşfetmelidir. Folklorik unsurların şiiri sınırladığı düşüncesiyle, yeni ve farklı ifade biçimleri aranmalıdır. Şiirin evrensel boyutu, sadece yerel folklorik öğelere indirgenmemeli, farklı kültürlerden esinlenme imkanları da değerlendirilmelidir. Şiiri oluşturan sözcüklerin sözlük anlamı değil, şairin onlara kazandırdığı imge önemlidir:
Şiir Dili: Şiirin gücü, sözcüklerin sıradan anlamlarından ziyade şairin yaratıcı imgelemine bağlıdır. Şairler, sözcüklerin anlamsal sınırlarını aşarak, okuyucuda etkileyici ve derin imgeler yaratmalıdır. Şiir, dilin sınırlarını zorlayarak, estetik bir deneyim sunmalı ve okuyucunun duyusal algılarını harekete geçirmelidir. Şiirde buluşlara yer verilmeli, imge dünyasının sınırları zorlanmalı, imgeler şairin yeteneğini yansıtmalıdır.
Şiirin konuşma dili dışında özgün dili olmalı, konuşma dilindeki tekerleme, nükte ve şaşırtmacalardan uzak durulmalı, soyut kavramlarla beslenmelidir: Şiir, sıradan konuşma dilinden ayrılmalı ve kendi özgün dilini oluşturmalıdır. Şairler, tekerlemeler, nükteler ve basit oyunlarla değil, derinlik ve karmaşıklık içeren bir dil kullanmalıdır.
İmgeler: Şairler, sıradan ve beklenen imgelerden kaçınarak, yaratıcı ve şaşırtıcı imgelerle okuyucuyu şaşırtmalıdır. Şiirin özgünlüğü ve etkileyiciliği, şairin imgeleri nasıl bir araya getirdiği ve onlara ne tür anlamlar yüklediğiyle ortaya çıkar. İmge dünyasının sınırlarının zorlanması, şiire derinlik ve anlam katarken, aynı zamanda şairin yeteneğini de gözler önüne serer.
İdeoloji: Siyasetten ve siyasal baskılardan uzak durulmalıdır: Şiir, siyasi ideolojilere ve baskılara boyun eğmek zorunda değildir. Şairler, özgürce düşünme ve ifade etme özgürlüğünü korumalıdır. Siyasetin etkisi altında olmayan şiir, daha özgün ve evrensel bir ifade aracı olabilir.
İçerik: Şiirde içerikteki çarpıcılık ve biçim, dış öğelerden daha önemlidir: Şairler, içerikteki derinlik ve çarpıcılığa odaklanarak, okuyucuyu etkilemek için sözcüklerin ses ve uyumunu kullanmalıdır. Şiirdeki musiki, okuyucunun duyusal deneyimini artırarak, şiirin etkisini güçlendirmelidir.
Biçim: Biçim ve içerik arasında uyum sağlanmasıyla, şiirin anlatmak istediği mesaj daha etkileyici bir şekilde iletilir. Bir görüntü sanatı olan şiirde duygu ve çağrışımlar yansıtılmalı, söyleşideki rahatlık yerini anlamda kapalılığa vermelidir: Şiir, okuyucunun duygusal tepkilerini harekete geçirmek için güçlü ve derin anlamlar barındırmalıdır. Şairler, dilin kısıtlamalarını aşarak, okuyucunun zihninde canlı ve etkileyici görüntüler oluşturmalıdır. Şiir, söyleşideki rahatlığın yerini, anlamda kapalılık ve derinlik arayışına bırakmalıdır. Bu şekilde, okuyucunun aktif bir şekilde şiiri çözümlemesi ve yorumlaması teşvik edilir.
Anlam: Şiir, geleneksel anlatım kurallarına bağlı kalmak zorunda değildir; anlamın ötesinde derin duygusal deneyimler sunabilir. Şairler, sözcüklerin sıradan anlamlarını aşarak, okuyucunun duygusal dünyasına hitap etmek için soyutlamalara ve imgelere odaklanmalıdır. Şiirde anlamın yerini, ritim, ses ve imge gücü alır. Bu şekilde, şiirin evrensel ve derin etkisi artar.
Bir öykü anlatma aracı olmayan şiir, diğer yazın türlerinden kesin çizgilerle ayrılmalı, konu ve olay şiir dışında tutulmalıdır: Şiir, öykü anlatma işlevine sahip bir tür değildir. Onun yerine, duygusal ve düşünsel deneyimleri ifade etmek için daha soyut ve dilsel bir araç olarak kullanılmalıdır.
Konu: Konu ve olayın ikinci planda olduğu şiir, daha çok duygu, düşünce ve imgelerin yoğunlaştığı bir alana odaklanmalıdır. Şairler, özgün ve yaratıcı bir dil kullanarak, okuyucunun zihninde canlı bir dünya yaratmalı ve düşünceleri serbestçe ifade etmelidir. Nesneler, insan ve görünüm gerçeküstücüleri de aşan bir soyutlama ile anlatılmalıdır:
Şiir, nesnelerin sıradan ve somut anlamlarının ötesine geçerek, soyutlama ve simgeler aracılığıyla derin ve etkileyici bir şekilde ifade edilmelidir. Şairler, nesnelerin gizli anlamlarını keşfetmeli ve onları okuyucunun duygusal dünyasına hitap eden sembollerle anlatmalıdır. Gerçeküstücülük sınırlarını aşan şiir, okuyucuyu olağanüstü bir deneyime davet eder ve düşünceleri yeni ve farklı bir şekilde sorgulama imkanı sağlar.
Ölçü Uyak: Şiirde uyum, ölçü ve uyak yerini anlatım zenginliği ve müziğe bırakmalıdır: Şairler, klasik şiirin kurallarına bağlı kalmak yerine, anlatım zenginliği ve ritim arayışına girmelidir. Uyum, ölçü ve uyak, şiirin estetik değerini artırsa da, onun yaratıcılığı ve ifade özgürlüğünü kısıtlar. Soyut kavramlar, okuyucunun düşüncelerini ve duygularını harekete geçiren güçlü bir etki yaratır.
Özgürlük: Yazınsal sanatlar daha özgür olmalı, yoksul çoğunluğa değil aydın azınlığa seslenilmelidir: Şairler, yazınsal sanatların özgürlüğünü korumalı ve sınırlamalardan uzak durmalıdır. Şiir, sadece kitlelere değil, düşünen ve duyarlı azınlıklara seslenerek derin bir etki yaratmalıdır. Şairler, düşünsel ve estetik açıdan zengin bir dil kullanarak, okuyucunun zihnini genişletmeli ve yeni perspektifler sunmalıdır.
Duygu: Şiir, duygu ve düşüncelerin derinliklerine inmeli, insanın evrensel deneyimlerini yansıtmalıdır: Şairler, insanların ortak duygusal deneyimlerini anlamak ve ifade etmek için şiiri bir araç olarak kullanmalıdır. Şiir, derin ve dokunaklı duygusal çağrışımlarla dolu olmalı ve okuyucunun kalbine dokunmalıdır.
Tema: Evrensel temalar ve insanın içsel yolculuğu, şiirin odak noktası olmalıdır. Şiir, hayal gücünün ve özgür düşüncenin ifadesi olmalıdır: Şairler, hayal gücünü serbest bırakarak yaratıcı ve sıra dışı imgeler kullanmalıdır. Şiir, sınırları zorlayan ve yeni düşüncelerin ortaya çıktığı bir alan olmalıdır. Şairler, geleneksel kalıplardan ve kabullerden uzaklaşarak, özgür düşünceye ve yaratıcılığa önem vermeli ve okuyucuyu şaşırtmalıdır.
İkinci Yeni Özellikleri Nelerdir
Şiire farklı zamanlarda başlamış olan ikinci Yeni şairlerinde birtakım ortak özelliklerin mevcut olduğu görülür. Bunlar arasında İkinci Yeni şiirinin soyut ya da kapalı olması, bireycilik, biçimcilik, akıl dışına çıkma, bilinçaltının olanaklarından yararlanma ya da duygusal anlamın tercih edilmesi, geleneğe, özellikle Garip hareketi akımının yalınlığına karşı çıkılması gibi birçok özellik sayılabilir.
II. Yeni, Garip şiirinde olduğu gibi şairlerin bir “bildiri” etrafında bir araya gelerek oluşturdukları bir akım değildir; oluşumun ilkeleri daha çok eleştirmenler tarafından belirlenmiştir. Muzaffer İlhan Erdost’un 19 Ağustos 1956’da Son Havadisle yayımlanan bir yazısının başlığı, bu oluşumun adı olmuştur. Ece Ayhan, İlhan Berk, Edip Can sever, Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Ülkü Tamer ve Turgut Uyar gibi adları ii. Yeni ile anılan şairler soyut, kapalı şiirler yazmışlardır.
İmgeye yönelmişler, kelimelerin çağrışım gücünden fazlaca yararlanmışlardır. Bilinç dışının olanaklarından yararlanma ve bireysel bir dünyaya yönelip toplumdan uzak durma ise diğer özellikleridir. Garip akımının yalınlığına karşı çıkmışlardır. İdeolojik söylemden, toplumsal sorunlardan, halk kültüründen uzak durmuşlardır. Şairler, tek tek ele alınırsa bireysel özellikler gösterirler.
Şairlerin kelimelerle çok oynaması, cümle yapısındaki anlatım bozuklukları, mantık dışı söyleyişler ve soyutlamalar bazen aşırıya gitmiş, ortaya “anlamsız şiir” denebilecek örnekler çıkmıştır. Kafiyeden hece ölçüsüden uzak durmuş, serbest şiirler yazmışlardır. İkinci Yeniciler; Garip hareketinden farklı olarak söz sanatlarına, alışılmamış bağdaştırmalara yer vermiş, böylece okuyucunun duygu, düşünce ve çağrışım dünyasında bir farkındalık uyandırmaya çalışmışlardır.
İkinci Yeni şairleri şiirlerinde imgeleri, edebî sanatları yoğun şekilde kullanarak kendilerine özgü bir şiir dili oluşturmuşlardır. Alışılmış şiir dili yerine anlam ve dil bilgisi yönünden parçalanmış bir yol takip etmişlerdir. Bu yeni şiir; geleneğe karşı çıkarak yeni bir şiir dili yaratmak; bilinç, bilinçaltı, düş ve sezgiye önem veren yeni bir gerçeklik anlayışı oluşturmak, alışılmış söz dizimini değiştirmek, imgeye ağırlık vermek, soyut ve kapalı bir anlam yaratmak gibi ortak unsurları içerir.
Garip akımına karşı çıkan bu şairler arasında Edip Cansever’in kendine has bir yeri vardır. İkinci Yeniciler, I. ve II. Dünya Savaşları’nın ortaya çıkardığı bunalımdan dolayı ortaya çıkan dadaizm, sürrealizm gibi akımlardan etkilenmişlerdir.
Dadaizm (Kuralsızlık) Hakkında Özet Bilgi
Dadaizm, 20. yüzyıl başlarında Avrupa’da ortaya çıkan sanat akımıdır. Dadaizm, I. Dünya Savaşı ile ortaya çıkan bireysel ve sosyal umutsuzluk ile bunalımın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dadaizm akımının sanatçıları var olan değerlere, geleneksel sanat anlayışlarına ve alışılagelmiş kurallara karşı çıkmışlardır. Amaçları yaratıcı ve soyut sanatı canlandırmaktır. Dadaizm, sürrealizm akımının öncüsüdür.