Kerem İle Aslı Hikayesi

KEREM İLE ASLI
Şiraz Şahı Süruri Şah ile bunun musahipi Yehud adlı Keşiş’in çocukları olmaz. İkisi birer hırka giyip seyahate çıkarlar. Yolda bir Derviş’le karşılaşırlar; Derviş Şah’a selâm durur ve adı ile hitab eden Şah, onun kerametine hükmedip derdini açar. Derviş, bir elmayı ikiye bölüp yarısını Şah’a yarısını Keşiş’e verir; bu elmaları evde karılarıyla bölüşüp yemelerini ve Allah’ın emrine varmalarını, doğacak çocukları da birbirine vermelerini tenbih ederek gözden kaybolur. Şah’la Keşiş, Derviş’in dediğini yaparlar; vakit tamam olunca,Şah’ın bir oğlu, Keşiş’in de bir kızı dünyaya gelir. Oğlanın adını Şahıgülsen, kızın adını Meryem korlar. Sururi Şah oğlunu Sofu adlı bir hocaya teslim eder; Sofu, çocuğu okutur. Keşiş de camdan iç içe yedi katlı bir ev yaptırıp Meryem’i bu eve kapatır; kız orada gergef öğrenir ve işler. Oğlan, on beş yaşına kadar her ilmi öğrenir; bundan sonra biraz serbest bırakılır. Bir gün, hocası namazdayken, güvercin uçurmaya yeltenir ve kuşu elinden kaçırır. Damdan dama kovalayıp taşlarken attığı taşlardan biri Meryem’in oturduğu odanın camını kırıp gergefe değer. Bunun üzerine kız dışarıya çıkar. Oğlan kızı görünce düşüp bayılır. Kırklar kendisine dolu içirirler; bundan sonra, saz çalarak aşkını ilân etmeye başlar. Babası sazı getirdi. Kerem durumunu anlatan bir türkü çaldı; Keşiş bahçesinde bir güzel gördüm, Aklım başımdan aldı ne çare? Taramış zülfünü, dökmüş yüzüne,
Serimi sevdaya çaldı ne çare? Süruri Şah, bir divan toplar; Keşiş’i bu divana çağırtıp elma veren Derviş’in sözlerini hatırlatır. Keşiş, sözünde durduğunu söyler. Kızın adını “Aslı’ya, çevirip Kerem oğlanla nişanlarlar; kırk gün mühletten sonra düğün etmeye karar verirler. Bir gün oğlan sazını alıp Keşiş ‘in evine gider; orada çalıp çağırmak
kızla konuşmak ister. Keşiş bunu duyunca arlanır ve kızar. Keşiş’in “Manük,adlı sihirbaz bir kardeşi vardır.
Manük, büyü ile Keşiş’in evini gözden kaybeder. Keşiş, karısı, kızı ve Manük Şiraz’dan kaçarlar. Kerem işi
anlayınca, kızın peşi sıra gitmeye davranır. Babası onu bu fikrinden caydırmak için başka bir kız alıvermek
ister; lâkin Kerem kabul etmez. Nihayet hocası Sofu ile birlikte yola düşerler. Sofu’nun Kerem’i geri
döndürmek için sarf ettiği emekler hep boşa gider. Keşiş’in Eylân şehrine gittiğini bir çobandan haber
alıp oraya doğru yol alırlar.
Süruri Şah, etraftaki bütün ülkelerin Hanlarına, Paşalarına birer name yazıp, oğlu Kerem ülkelerine
vardığı takdirde, yardım etmelerini rica eder. Kerem ile Sofu Eylân’a varırlar. Oranın Hükümdarı Han
Abbas,Kerem’e yardım etmek ister; fakat Manük büyü yapar, kızı gene kaçırırlar. Kerem, takibe devam
eder. Resul Dağı’nda oturan “Şerif İmam” adlı birisi, Kerem’in kerametini sınamak ister. Diri bir adamı
tabuta koyup Kerem’in geçeceği yola indirtir. Kerem yanlarına gelince, kendisinden cenazenin namazını

Kerem ile Aslı minyatürü

Kerem ile Aslı minyatürü Resmi
kıldırması rica edilir. Kerem abdest alıp namaza durduğu sırada: “Diri adamın namazı kılınır mı? diye,
basarlar sopayı. Halbuki, tabutun içindeki adam ölmüştür ve Kerem bunu bildiği için cenaze namazına
niyet edip durmuştur. Kerem bu oyuncu adamlara intizar eder; dağlar birbirine kavuşur; Kerem’i dövenlerin
hepsi perişan olurlar.
Kerem, Aslı’nın Pek şehrine gittiğini esvap yıkayan kadınlardan öğrenip o şehre varır, kızı bulur.
Şehrin Mütesellim’i Sarhoş Osman Ağa’nın yardımıyla Aslı’yı ele geçirir. Lâkin, Manük’ün büyüsü imdada
yetişir; oradan da kurtulup Kars’a giderler. Kerem’le Sofu, Aslı’nın peşini bırakmazlar. Yolda rastladıkları
bir kocakarı bunlara yanlış haber verir; kızın Tiflis’e gittiğini söyler.
Keremgil Tiflis’e varırlar. Oranın Hükümdarı Âdil Han’ın huzurunda Bağdatlı bir şairle Tiflisli şairler
karşılaşacaklarmış. Bu karşılaşmada Kerem de bulunur ve şairlerin hepsini alt eder. Âdil Han, Kerem’i
tanır, çok ikram eder. Aslı’nın Kars’a gittiğini bir hancıdan öğrenince, Kerem’le Sofu, tekrar yola çıkarlar.
Bir çeşmenin başında yol üçleşir. Hızır yetişir, yol gösterir. Murat suyunu keramet kuvvetiyle durdurup
Kars yakasına geçerler. Kars Paşası (Emin Paşa), Kerem’in yolunu gözlemektedir. Emin Paşa, Aslı’yı Keşiş
‘in elinden alıp Kerem’e teslim eder. Bir sürü maiyetle birlikte Şiraz’a dönerlerken Manük kızı tahtırevandan
alıp yerine bir maymun kor. Bunlar Van’a giderler; Keremgil de arkalarını takip ederler. Van Paşası
Kerem’i misafir eder. Keşiş Yehud, Van’daki manastıra yerleşmiştir. Paşa, bunu haber alır ve Kerem’in
yanına bir adam katarak manastıra yollar. Kerem manastırda Aslı’yı görünce bayılır. Aslı Kerem’i tanır,
manastırdakilere haber verir. Orada Kerem’e temiz bir dayak atarlar; Paşa’nın adamı zor kurtarır.
Keşiş, Van’dan da kaçar; Erzurum’dan, Maraş’tan geçerek Kayseri’ye gider. Kayseri’de Patrik olur.
Biraz para biriktirip bir konak yaptırır. Konaktan kiliseye giden yolun etrafını kapattırır. Böylece Aslı’yı
kiliseye gidip gelirken bile kimseye göstermez. Kerem’le Sofu, Keşiş’in Erzurum’a gittiğini bir çiftçiden
öğrenip izinin peşine düşerler. Yolda donarlar; bir kervanbaşı bunları kurtarır. Erzurum’da bir Rum kızı,
Aslı’nın Kayseri’ye gittiğini Kerem’e haber verir. Kerem’le Sofu, gene yollara düşerler, Önce Erzincan’a,
sonra Maraş yaylalarına, oradan da Kayseri’ye varırlar. Bu yolculuk hayli güç ve maceralı olmuştur. Kerem,
Kayseri’de kendini kimseye bildirmez. Keşiş ‘in Patrik olduğu manastırı bulup oraya hizmetçi durur.
Kerem manastırda türkü söylerken kız kendisini tanır ve manastırdan koğdurur.
Bu sefer Kerem gözlerini bağlayıp kör dilenci kıyafetine girer. Araya araya,Keşiş’in evini bulur. Sırf Aslı’nın
yüzünü görebilmek için Keşiş’in karısına otuz iki dişini çektirir. Ağzının kanını kızın çevresiyle silerken
Kerem’i gene tanırlar ve ana ile kız, onun kafasını yarıp kolunu kırarak, sokağa çamurların içine atarlar.
Kerem yine söylenir:
Bir hali diyor merde mert cengi
Bir hali dövüyor cümle frengi
Bir hali bozulmaz hiç onun rengi
Bir şulesi halka yetişir…
Bir sonuç alamayınca Kerem, Aslı’ya da aşk vermesi için, Tanrı’ya yalvarır. Duası kabul olunup o
dakikadan itibaren Aslı Han yanıp tutuşmaya başlar; hemen Müslümanlığı kabul eder ve Kerem’le kaçmaya
razı olur. Kervankıran yıldızı doğarken buluşup kaçmayı kararlaştırırlar. Öbür taraftan Keşiş, Kerem’i
öldürtmek için Kayseri Mütesellimi Ahmet Beye para vadeder. Mütesellim, Keşiş ‘in evine adam
gönderip gece Kerem’i tutturur, hemen asmak ister; fakat Hâkim, tahkikat yapmadan ilâm veremeyeceğini
söyler. Mütesellim ‘in kız kardeşi işe karışır. Kerem’in âşık-ı sadık olup olmadığını anlamak için onu
imtihana çekerler. Kerem imtihanı kazanır. Mütesellim Ahmet Bey, cezasını alıp Aslı’yı Kerem’e verir;
Sofu’ya da başka bir kız verir. Sofu murada erer; fakat, Aslı Han’a sihirli bir entari giydirdikleri için, gerdek
gecesi Kerem, bu entarinin düğmelerini bir türlü çözemez, Aslı’ya yalvarır, o da çözemez. Kerem’in
aşkı kaynamaya başlar.
Aslı’ya:
“Şimdi benim tepemden alev çıkar; sakın, su dökeyim deme; ben yansam da ölmem.” diye tembih
eder. Kerem’in tepesinden alev çıkmaya başlayınca, kız dayanamayıp su döker. Kerem yanar, kül olur.
Bundan müteessir olan Aslı da Kerem’in ateşi üzerine kapanıp yanar.

Metinde Geçen Bilinmeyen Kelimeler

divan: Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis.
esvap: Elbise.
entari: Genellikle tek parçalı kadın giyeceği.
gergef: Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarayan, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.
ilam: Bildirme, anlatma.
Kervankıran yıldızı: Sabah en erken görülen yıldız.
keşiş: Rahip.
kırklar: Kırk kişilik evliya topluluğu.
manastır: Bazı kesin kurallara bağlı rahip veya rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı, keşişhane.
musahip: Sohbet.
mühlet: Vade.
müteessir: Üzülmüş, üzüntülü.
mütesellim: Tanzimattan önce beylerbeyi ve sancakbeylerinin, bölgelerindeki sancak ve ilçeleri kendi adlarına yönetmekle görevlendirdikleri kimse.
sofu: Dinin buyruk ve yasaklarına bütünüyle uyan (kimse).

Tags:

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir