Klasisizm Akımı
Klasisizm Akımı Nedir Ne Demektir
Klasisizm, sanat ve edebiyat dünyasında yaygın olarak görülen bir akım olup, belirli bir dönem, özel bir entelektüel grup, belirgin bir manifestosu ve kesin bir tanımı olmayan Fransa merkezli bir edebiyat ve sanat hareketidir. Bu nedenle, klasik ve “klasisizm” terimlerinin karmaşıklığı, tek bir cümle ile tam olarak ifade edilemez. Ayrıca bu terimler, zamanla değişen anlamlara sahip olmuş, başlangıçtaki anlamlarından farklılaşarak genişlemiştir.
Dolayısıyla, son tanımıyla klasisizm, Antik Yunan ve Latin dönemlerinde eserleri, insan karakterlerini ve temaları mükemmel bir üslupla ölümsüzleştiren yazarlar ve sanatçıları taklit etme, onlardan ilham alma ve belirledikleri kurallara uyma gereksinimini taşır. Bu anlayış, insan, toplum ve gerçeklik konularında saygılı bir sanat ve edebiyat anlayışını ifade eder.
Klasisizm; eski, asırlar geçse de önemini kaybetmeyen, iyi, nitelikli; kalitesi ve üstün vasıfları sebebiyle sınıflanmış anlamlarını taşıyan klasik kelimesinden türetilmiş bir terimdir. Klasisizm Akımı, Rönesans’ı hazırlayan önemli fikir ve sanat akımlarından biridir. Temellerini Sokrat, Eflatun, Aristo tarafından işlenen idea mimesis ilgisine bağlayan ve “Sanat eseri genel olan tabiatı anlatır. Fikrince evrensel doğrulara bağlı kalan felsefi ve edebi akımlardan biridir.
Klasisizmi Hazırlayan Etkenler
Klasisizm, aslında önceki Rönesans dönemindeki gelişmelere dayanır ve Hümanizm gibi net bir çizgiye sahip olmayan bu akımın temel ilkelerini devralır. Ayrıca, Hümanizm, Antik Yunan ve Latin yazarlarının eserlerini okuma ve gerektiğinde onları taklit etme fikrini teşvik ederek klasisizmin kültürel altyapısını oluşturur.
Bununla birlikte, Orta Çağ ve XVI. yüzyıl boyunca ortaya çıkan barok sanat anlayışları ve bu anlayışların çeşitli gruplar ve bireyler arasında değişen tarzlarda ifade edilmesi, aydın çevrelerde belirli ölçütlerin ve modellerin gerekliliğini vurgular.
Ek olarak, Fransız dilinin standart bir dil ve söylem biçimine ulaşmasında yaşanan gecikme, dilin gelişmesine yönelik Pléiade grubu ve “kibarlık akımı” gibi hareketlerin klasisizme önemli katkılarda bulunduğu bir gerçektir. Bu çeşitli etkenler, klasisizmin temellerini oluşturan önemli faktörlerdir.
XVII. yüzyılın ikinci yarısında, Fransa’da din savaşlarının sona ermesi, istikrarlı ve etkili yöneticilerin yönetiminde ekonominin, sanayinin ve askeri gücün büyüyerek ülkenin refahının artması anlamına gelir. Bu durum, insanların daha fazla kültürel etkinliklere ve sanata zaman ayırmalarını teşvik eder. Sonuç olarak, kültürel üretim ve sanatsal yaratımın niteliği önemli ölçüde artar.
Toplamda yetmiş iki yıl boyunca mutlak monarşi ile yönetilen XIV. Louis dönemi, sanat ve sanatçılara destek verilmesi ve büyüklüğünü sergileyen eserlerin oluşturulma isteği ile dikkat çeker. Bu istek, klasisizmin doğmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkar. Bu dönem, sanata ve kültüre büyük bir ilgiyi beraberinde getirir ve klasisizmin gelişmesine olanak sağlar.
Doğuşu Ortaya Çıkışı
Montaigne (1553-1592)’in “Denemeler” adlı eseri, eski Yunan ve Latin geleneğini hatırlatan ve antikite adı verilen üslupla kaleme alınmıştır. Descartes (1596-1650) “Rasyonalizmin merkezi antik Yunan’dır.” derken aslında Klasisizmin kaynaklarını dile getirmektedir. 1634’te Fransız Akademisi’nin kurulması, Pascal’ın araştırmaları, 17. asırda Boileau’nun, klasizmin ustası olarak belirlenmesi, bu akımın beslendiği ilk hareketlere örneklik teşkil eder. Boileau, Aristo’nun Poetika’sı ve Hornace’m sanat görüşleri ile birlikte 1674’te Art Poetika (Şiir Sanatı) adlı eserini yazar. Racine, Corneille, Moliere, Madame de la Fayette, yeni bir Ezop olarak La Fontaine, klasisizmin ilk temsilcileridir.
- Montaigne deneme,
- La Fontaine fabl,
- Racine ve Corneille trajedi,
- Moliere komedi,
- Boileau eleştiri,
- Fenelon roman (Madame de la Fayette),
- La Bruyere karakterler açısından klasisizmi temsil ederler.
- Felsefi düşüncede, Descartes ve Pascal öne çıkar.
Klasisizmin özellikleri
- Eski Yunan ve Latin geleneği ve birikimi demek olan Antikite, her hâli ile yeniden keşfedilmen ve yaşanmalıdır. Gerekirse, klasik eserler taklit edilmeli, tercüme ve uyarlamaları yapılmalıdır.
- Sanatta, bütün saflığı ve doğallığı ile tabiata dönüş esastır. Tabiat, en önemli kaynaktır. Buradan doğallık keşfedilecektir.
- Hümanizm tecrübesinden sonra, tabiatın bir parçası olması hasebiyle insana dönüş gerçekleşecek ve doğanın mükemmel bir parçası olan sağlıklı, akıllı, mantıklı, makul insan fikri yaygınlaştırılacaktır.
- Akıl, sağduyu öne geçecek, duyular, akıl süzgecinden geçirilecektir.
- Dil kuralları, klasik şartları da içine alan en doğru gramer sistemini takip etmelidir. Sanat adına hiçbir yazar, dilin özelliklerini değiştiremez. Dil ve ifade, okumuşların, aristokratların, üstat seçkinlerin dilidir; eserlerde halk konuşması ve argo yoktur.
- Klasisizmin karakteristik türü tiyatrodur; özellikle komedya ve tragedya. Deneme, sonra diğer türler kullanılır. Klasisizm, tiyatroya hacim disiplini getirmiş; üç birlik kuralı, 24 saat sınırı ile şekillendirilmiştir. Sahnedeki bir eser; konuda, mekânda ve zamanda birlik prensibini korumalıdır. Tiyatroda itiş kakış, asil olmayan hâller, kan, hayvan objeleri kullanılmaz.
- Gerek özel hayatta ve gerekse sosyal ve siyasi şartlarda normal dışı hâllerin sanat eserinden özellikle tiyatro sahnelerinden uzaklaştırılması fikri benimsenmelidir.
- Sanat eseri, kendi içinde bütündür ve mükemmeliyet fikri, bu bütünlük anlayışını tamamlar.
- Klasik sanatkârlar, “Sanat sanat içindir.“ fikrine yakın eserler kaleme almıştır. Eserlerde, sanatçı kendi varlığını, kişiliğini gizler. Yazarın eserde kişisel takdimlerle olaya müdahale etmesi yani tedahül (olayın akışına dışardan karışma) tekniğini kullanmaması, o kusura düşmemesi, klasik eserlerin önemli bir özelliğidir.
- Apolion tavır olan sağlıklı insanın cesur ve asil hâlleri öne çıkar. Kahramanın ruh hâli önemle üzerinde durulan bir husustur. Dış görünüşü pek öne çıkmaz ama insan tiplemeleri çok çok önemlidir.
- Çevrenin önemi, tabiat açısından esere girer. En önemli tabiat harikası ise insandır. Tasvirde dış mekân ihmal edilir.
- Konular eski Yunan ve Latin’den esinlenerek seçilmiştir. Konunun kendisi çok önemli değil ama nasıl işlendiği ve ne gibi kurallar teklif ettiği önemlidir. Moda, geçici hevesle yaygınlaşan konular değil, evrensel asırlarca insanları meşgul eden konulardır.
Not: Türk edebiyatında klasisizm, Batıda olduğu gibi değil kendi karakteristik özelliklerine göre gelişmiştir. İbrahim Şinasi Efendi ve Ahmet Vefik Paşa gibi sanatkârlarda klasik akımın etkileri görülür.
Klasisizmin İlke ve Kuralları
Klasik bir yazar veya sanatçı, tıpkı Aristo veya Seneca gibi, eserlerini kalıcı ve evrensel yapıtlara dönüştüren kişidir. Onlar, geçici modalara, bölgesel değerlere, kişisel saplantılara ve hayal gücünün sınırlarını aşan kurmacalara dayanarak eserler üretmezler. Tam aksine, mükemmel ve ideal olanı, akıl ve mantığın titiz bir sorgusundan geçirip, toplumun kabul ettiği değerlerle uyumlu bir biçimde sunmaya çalışırlar.
İşledikleri konuların ve olay örgülerinin gerçeğe dayalı ve inandırıcı olmasına özen gösterirler. Bu yazarlar için zarafet, ölçü ve denge sanatlarının vazgeçilmez bileşenleridir. İnsanlar, bu eserleri sadece keyifle okumakla kalmaz, aynı zamanda içerdikleri öğretileri ve değerleri özümserler.
Klasik bir eser, belirli kurallara tabi olan ve kişisel duyguları, toplumsal çürümeyi, gülünç olayları ve karakterleri içermeyen, ancak her çağa hitap etmeyi amaçlayan nesnel, objektif ve kalıcı bir eserdir. Klasik olmayan bir eser ise, belirli kurallara bağlı olmayan, yazarın veya sanatçının kişisel duygularını ve tutkularını yansıtan, mantıklı veya kalıcı olmaktan ziyade belirli bir dönemin taleplerine yanıt veren bir eserdir. Bu tür eserler, dönemsel modaların etkisi altında olabilir ve zamanla önemini yitirebilirler. Ancak klasik eserler, zamanın ötesindeki evrensel değerlere sahiptir ve kuşaklar boyunca okunmaya, incelenmeye ve takdir edilmeye devam ederler.
Klasisizm Temsilcileri
* Corneille
* Moliere (hangi akım)
* Racine
* La Fontaine
* Daniele Defoe
* Boileau
* Descartes
* Pascal
Klasisizm Türk Temsilcileri
Klasisizm, Türk edebiyatında Tanzimat dönemiyle birlikte etkisini göstermeye başladı. Tanzimat dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme hareketlerinin başladığı ve Batılılaşma çabalarının arttığı bir dönemdir. Bu dönemde Klasisizm, Batı edebiyatından alınan eserlerin Türk edebiyatına tercüme edilmesiyle birlikte Türk edebiyatında etkisini gösterdi.
Klasisizm, Tanzimat dönemi Türk edebiyatında birçok şairin eserlerinde etkili oldu. Şairler, eserlerinde Antik Yunan ve Roma mitolojisine sıkça yer verirken, şiirlerinde doğal düzen ve simetri öğelerini kullanmaya başladılar. Ayrıca, Klasisizmin etkisiyle Türk edebiyatında şiirlerde netlik, doğruluk ve sadelik özellikleri önem kazandı.
Klasisizm, Tanzimat edebiyatında Batı edebiyatının etkisiyle birleşerek yeni bir edebi tarzın doğmasına yol açtı. Bu tarz, Batılı ve Doğulu unsurları bir araya getiren bir sentez olarak görülebilir. Klasisizm’in etkisiyle Türk edebiyatında “sadeleştirme” ve “yabancılaştırma” eğilimi güçlendi. Türk şairler, Türkçe’nin kelime hazinesini genişletmek ve dilin yapısını geliştirmek için çalıştılar.
Klasisizm’in Türk edebiyatındaki etkileri arasında, Divan edebiyatı etkisinden uzaklaşma ve Türkçe’nin edebiyatta kullanımının artması da yer alır. Divan şairleri, eserlerinde geleneksel Divan şiirinde kullanılan aruz ölçüsüne uymak yerine, Batı edebiyatında kullanılan vezin ölçülerini kullanmaya başladılar.
Diğer Sanat Türlerinde Klasisizm Etkileri
Klasisizm, yalnızca edebiyat alanında değil, aynı zamanda resim, heykel, mimari ve peyzaj gibi güzel sanatlar alanında da büyük bir etki yaratmış olan bir sanat ve kültür hareketidir. Özellikle XIV. Louis döneminde inşa edilen saraylar ve şatolar, bu etkiyi sanatın birçok farklı yönünde göstermiştir.
Bu dönemde yapılan saraylar ve şatoların resim ve süslemeleri, kraliyet ihtişamını ve kudretini vurgulamak amacıyla özenle tasarlanmıştır. Resim sanatçıları, bu eserlerin iç mekanlarını ve dış cephelerini büyüleyici ve anlamlı resimlerle donatarak kraliyetin etkileyici gücünü yansıtmışlardır. Sarayların bahçeleri ve Paris’in meydanlarındaki heykeller de bu gösterişli üsluba uygun bir şekilde tasarlanmıştır. Heykeltıraşlar, heykelleriyle dönemin estetik anlayışını yansıtarak kraliyet ve kilise ile ilgili önemli temaları işlemişlerdir.
Ayrıca, klasisizmin önemli bir uygulama alanı müziğe de yayılmıştır. Edebiyat için belirlenen kurallar sanatın her alanında uygulanmış ve mükemmel, ölümsüz eserlerin oluşturulmasına odaklanılmıştır. Bu, müziği klasik kompozisyonlar ve besteler yoluyla etkileyen bir diğer etkidir.
Sonuç olarak, klasisizm sadece edebiyatla sınırlı kalmamış, aynı zamanda güzel sanatların farklı alanlarında da etkisini göstermiş ve bu dönemin eserleri, kraliyet ihtişamı ve sanatın mükemmelliğini yansıtmak için kullanılmıştır.