Sembolizm Akımı (Simgecilik)

Sembolizm Akımının Ortaya Çıkışı Doğuşu

Sembolizm, tanımlanması her ne kadar zor olsa da, kökeni Charles Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri”ne kadar uzanan ve 1880’lerde önce edebiyatta sonra resimde ortaya çıkan bir estetik akımıdır. Sembolizm Akımı, sıkı kuralların ötesinde bir özgürlüğe ve serbest çağrışıma dayanan bir topluluğun estetiğini yansıtır. Görünenin ötesindeki gerçekliği semboller aracılığıyla ifade etme amacı taşır. Sembolizm, sıradan gerçekliğin ötesindeki anlamları ve düşünceleri yakalamayı hedefler.

Sembolizmin ana ilkesi, her türden dogmatik kısıtlamaları reddetmek ve sanatta özgür düşünceye ve yaratıcılığa izin vermek üzerine kuruludur. Bu akım, telkinin ve serbest çağrışımın gücünü vurgular ve geleneksel kalıpları yıkmayı amaçlar. Sembolistler, sembollerin ve imgelerin gücüne inanır ve bu semboller aracılığıyla derin duygusal ve düşünsel katmanlara ulaşmayı denerler. Bu akım, 20. yüzyılın modernizmini şekillendiren önemli bir edebiyat ve sanat hareketi olarak kabul edilir.

Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıkan bir edebiyat ve sanat akımıdır. Sembolizm akımının temelleri, 1850’lerde Baudelaire, Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé gibi şairlerin edebiyat dünyasına getirdiği yeniliklerle atılmaya başlandı. Bu şairler, geleneksel edebiyat anlayışına meydan okuyarak, çağdaş toplumun sıkışmışlığını ve yabancılaşmasını yansıtan bir edebiyat anlayışı geliştirdiler. Bu yeni edebiyat anlayışının temelinde, simgeler ve “sembolizm” yer almaktaydı.

Sembolizm akımının ortaya çıkışında, aynı zamanda romantizm akımının etkileri de vardı. Sembolizm, romantizmin insan duygularına, hayallerine ve doğaya yönelik dışavurumculuğundan etkilendi. Ancak, sembolistler, romantizm akımının aksine, nesnel gerçekliğin yerine, daha soyut ve içsel gerçekliği ön plana çıkardılar.

Simgecilik akımının bir diğer özelliği de, edebiyatta müzikaliteye verilen önemdir. Şiirlerdeki ritim ve uyum, sembolistlerin edebiyat anlayışının önemli bir parçasıydı. Simgecilik akımı, sadece edebiyatta değil, resim, heykel ve mimaride de etkili oldu. Bu sanat dallarında, simgecilik, gerçeklikten kopuk, daha soyut ve içsel imgelerle ifade edilerek, duygusal ve psikolojik etkiler yaratmaya çalıştı.

Sonuç olarak, simgecilik akımı, romantizmin etkileriyle ortaya çıkan, daha soyut ve içsel gerçekliği ön plana çıkaran bir edebiyat ve sanat akımıdır. Şiir, resim, heykel ve mimari gibi birçok sanat dalında etkisini gösteren simgecilik, 20. yüzyılın başlarına kadar edebiyat ve sanat dünyasında etkisini sürdürmüştür.

Sembolizm edebî kişilikler üzerinden nasıl gelişti

Sembolizmin temelleri, Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri” adlı eserine dayandırılır. Bu noktada, elbette önceden Nerval ve Poe gibi öncü yazarlar bulunsa da, sembolizmin doğuşu ve başlangıcı olarak bu kitap kabul edilir. Baudelaire’in “Correspondances” adlı son bölümünde, eşduyum düşüncesi ortaya çıkar. Bu noktadan itibaren, özellikle Rimbaud gibi sembolistler, bu kavramı gerçekliği anlamaya çalışmanın temel aracı olarak kabul ederler ve sanatlarında bu düşünceyi bir yöntem olarak benimserler.

Mallarmé ve Verlaine ise Baudelaire’den sonra sembolist estetiğin temel taşıyıcıları olur. Bu iki şair, sembolizmi inşa ederken şiir ile müziği birleştirerek yeni bir sentez yaratırlar. Bu, sembolizmin birçok özelliği arasında dikkate değer bir unsur olup, sanatta semboller ve müziğin kullanımı açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu sentez, sembolizmin estetik anlayışının temelini oluşturur ve akımın gelişimine büyük katkı sağlar.

Geleneksel kafiye ve ritme olan bağlılığı reddederek, sembolist şairler yeni bir şiir anlayışı geliştirmişlerdir. Bu anlayış, özellikle Rimbaud tarafından temsil edilen orijinal bir yaklaşıma dönüşmüştür. Baudelaire’in başlattığı ancak tamamlamadığı biçimsel devrimi sürdürmüş, yeni bir tür olan düzyazı şiiri konseptini tanıtmıştır. Rimbaud’un şiiri, geleneksel öykü anlatma işinden uzaklaşarak, imgeler aracılığıyla okuyucusuna yeni ve alışılmadık bir deneyim sunar.

Baudelaire’den bu yana şiire aktarılmaya çalışılan aşkınlık ve modernliği tam anlamıyla şiirin temelinde kurmuş ve bu sayede modern şiirin gelişimine ve sürrealizm akımının ortaya çıkmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Rimbaud’un yaratıcı yaklaşımı, sembolizmin sınırlarını genişletmiş ve sanat dünyasında dönüm noktası bir etki yaratmıştır.

Sembolizmin Sanata Bakışı ve Yöntemi Nasıldır

Sembolistler, sanatı gerçeğe ulaşmanın veya bazılarına göre tek gerçeğe ulaşmanın bir yolu olarak görme eğilimindedirler. Benzersiz bir anlayışa sahip sanatçı, romantizmde olduğu gibi sembolizmde de merkezi bir figürdür. Bu sanatçı, özel, seçilmiş bir kişidir ve başkalarının algılayamayacağı derin gerçeklikleri fark edebilir ve yol gösterebilir. Bu gerçeklikler, gördüğümüz dünyanın ötesinde yatar; fenomenler, yalnızca semboller ormanını oluşturur ve şair, bu sembolleri “idea”ları ifade etmek için kullanır.

Bu derin gerçekleri anlamak için, aşkın bir deneyime ihtiyaç vardır ve sembolistler bu nedenle sinestezi veya eşduyum yöntemini geliştirirler. Bu yöntem sayesinde şematik ve kategorik olmayan bir algıya ulaşarak akıcı ve organik bir anlayışa sahip olabilirler. Sinestezi veya eşduyum, duyuların sınırlarını aşan bir deneyimdir ve sembolistler için gerçeklikle bağlantı kurmanın bir yolunu temsil eder.

Sembolizm Akımı Hakkında Geniş Detaylı Bilgi

Simgecilik akımı, Fransa’da 1880’lerde ortaya çıkan bir sanat, edebiyat ve felsefe hareketidir. Sembolizm akımının özellikleri, dış dünyayı yansıtmak yerine, iç dünyayı ve hayalleri yansıtmak istemesidir. Sembolizm, romantizmin doğalcı ve gerçekçi anlayışına tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Sembolistler, sanat eserlerinde imgeleri, sembolleri ve metaforları kullanarak gerçeklikten kaçınmaya çalışmışlardır. Bu semboller, bir dizi kişisel, duygusal ve ruhani anlamlar taşımaktadır. Sembolistler, duygu ve hayal gücüne dayalı bir sanat anlayışını benimsemişlerdir. Bu sanat anlayışında, sanatçı, okuyucunun veya izleyicinin zihninde farklı çağrışımlar uyandıran imgeleri kullanarak duygularını ifade etmeye çalışır.

Sembolistlerin edebiyat alanında önemli bir eseri, Fransız şair Mallarmé’nin “L’Après-midi d’un faune” (Bir Faunun Öğleden Sonrası) adlı şiiridir. Bu şiir, sembolizmin özelliklerini taşımaktadır. Mallarmé, şiirinde gerçekliğin dışına çıkarak sembollerle dolu bir dünya yaratmıştır. Şiir, sembollerin yoğunluğu ve her sembolün farklı bir çağrışım uyandırması nedeniyle okuyucuda farklı anlamlar ve duygular uyandırmaktadır.

Sembolistler, sanatta ve edebiyatta yeni bir dil yaratmayı hedeflemişlerdir. Bu yeni dil, sadece sembollerle ifade edilebilecek bir zenginlik ve anlam taşımaktadır. Sanatçılar, sözcüklerin ve imgelerin geleneksel anlamlarını aşarak, okuyucunun zihninde farklı çağrışımlar yaratmaya çalışmışlardır.

Sembolistlerin edebiyattaki en önemli özelliklerinden biri, şiirlerinde ve romanlarında metafizik ve mistik unsurları yoğun olarak kullanmalarıdır. Bu unsurlar, gerçek dünyadan kaçışın sembolik bir ifadesidir. Sembolistler, gerçek dünyanın sınırlamalarından kurtulmak için hayal gücüne dayalı bir dünya yaratmışlardır.

Simgecilik, edebiyat ve sanatta gerçekliğin sınırlarını zorlayan bir harekettir. Sembolistler, gerçek dünyanın sınırlamalarından kurtulmak için sembolik bir dünya yaratmışlardır.

Sembolizm akımından etkilenerek eser veren sanatçılarlardan bazıları Stephane Mallarme, Edgar Aljan Poe, Charles Baudelaire, Paul Valery, Arthur Rifnbaut; Cenap Şehabettln, Alfmet Haşim…

Sembolizmin Özellikleri Nelerdir Maddeler Halinde

1. Simgecilik, şiire duygu ve hayali getirmesi yönüyle romantizmle benzerlik taşır. Diğer benzer yan her iki akımın da öznel oluşudur. Bu benzerlik­lere karşın sembolistler, kendilerinden önceki tüm şiir anlayışlarına karşı çıkmışlardır.
2. Sembolistler, dış dünyanın görüntülerini so­mut nesnel gerçeklikleriyle değil de; bu görüntülerin sezgilerinden, izlenimlerinden yansıyan niteliklerini şiire aktardılar. Duyguların, dış dünyayı ancak oldu­ğu gibi değil, onu değiştirerek ulaştırabileceğini düşündüler.

3. Sembolist ozanların doğa görüntülerini yarı aydınlık ortamlar oluşturur: sararmış yapraklar, akşamın alacakaranlığı, durgun göller, kızıl gün batımı, ayışıklı geceler.,,Bu görüntülerde net değil, neredeyse, tül bir perdenin ardından yansıyan biçimiyledir.
4. Sembolistler, sembol ve mecazlarla dolu ka­palı bir anlatımı seçtiler. Herkesçe farklı algılanabi­lecek yorumlanabilecek şiiri hedeflediler.
5. Sembolizmin şiir anlayışı: sözcüklerle yapılmış bir beste olarak gördüklerinden, şiirde müzikselliğe önem verdiler. Ölçü, uyak biçimsel özellikleri ikinci planda düşün­düler. Şiirdeki müziği özle biçim arasında bir uyum öğesi olarak gördüler.

6. Sembolistler “sanat için sanat” görüşüne bağlı kalarak toplumsal, siyasal sorunlara uzak durdular.
7. Sembolizmin ilkelerini, kuramını. Stephen Mallarme oluşturmuş, bildirgeyi ise Jean Moreas yayımlamıştır. Sembolizmin kurucusu öncüsü Charles Boudelaire ise bu akımın ortaya çıkışından önce ürünler vermiştir.
8. Simgecilik şiir akımlarından biridir.

Sembolizmin Türk Edebiyatındaki Etkisi ve Yansımaları

Sembolizm akımı, 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Bu akımın etkileri, zamanla dünya edebiyatına yayılmış ve birçok ülkede edebiyatta kendini göstermiştir. Türk edebiyatında da sembolizm akımının etkileri görülmüştür.

Türk edebiyatında sembolizmin ilk yansımaları, Tanzimat dönemi şairleri tarafından ortaya konmuştur. Bu dönemde, Türk edebiyatı Batılı anlamda yenilenme hareketlerinin yaşandığı bir dönemdir. Tanzimat şairleri, Batı edebiyatından etkilenerek, edebiyatlarında Simgecilik akımının etkilerini göstermişlerdir. Özellikle, Namık Kemal‘in “İntibah” adlı romanında sembolizmin etkileri görülebilir.

Servet-i Fünun dönemi edebiyatı, Türk edebiyatında simgecilik akımının en güçlü yansımasını gösteren bir dönemdir. Servet-i Fünun dönemi, Batı edebiyatından etkilenerek, Türk edebiyatında bir yenilik hareketi başlatmıştır. Servet-i Fünun dönemi şairleri, sembolizmin etkilerini edebiyatlarına yansıtmışlardır. Özellikle, Tevfik Fikret’in şiirleri simgecilik akımının etkilerini en yoğun şekilde yansıtan örnekler arasında sayılabilir.

Türk edebiyatında sembolizmin etkileri, Cumhuriyet dönemi şairleri tarafından da görülmüştür. Özellikle, Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirleri, sembolizm akımının etkilerini gösteren örnekler arasında sayılabilir. Yahya Kemal, simgecilik akımının etkilerini Türk edebiyatına yansıtan en önemli şairlerden biridir.

Simgecilik akımının etkileri, Türk edebiyatında şiirde görülmesine rağmen, diğer edebi türlerde de kendini göstermiştir. Özellikle, romanda sembolizm akımının etkileri görülebilir. Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı romanı, sembolizm akımının Türk edebiyatındaki etkilerini yansıtan bir örnektir.

Sembolizmin Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri:

Charles Baudelaire – şiir
Stephane Mallerme – şiir
Paul Verlaine – şiir
Arthur Rimbaud – şiir
Paul Valery – şiir
Maunce Maeterlinck – tiyatro

Sembolizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:

Cenap Şehabettin – şiir
Ahmet Haşim – şiir

Önemli Not: Ahmet Hamdı Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı Tarancı.. gibi şairlerde de yer yer sembolist akımdan etkilenmeler görülür. Bu akımın ortaya çıkışından önce, Divan şiirinde Şeyh Galip (1757-1799) in yazdığı kimi şiirlerin simgeciliğe uygun düştüğü söylenebilir.

Sembolizm Akımı PDF İndir

Sembolizm Akımı nedir özellikleri türk temsilcileri

Sembolist Şiirlerinden Örnekleri

İÇE KAPANIŞ

Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam; Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam.
Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte. Toplasın acı meyvesini nedametin, Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.
Bak göğün balkonlarından, geçmişler seneler Eski zaman esvaplarıyle eğilmişler Hüzün yükseliyor, güler yüzle, sulardan
Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

C. Baudelaire, (Çev. Sabahattin Eyüboğlu)

GÖK ÖYLE MAVİ

Gök öyle mavi, öyle durgun,
Damlar üzerinde! Yeşil bir dal sallanadursun,
Damlar özerinde.
Ürpertip gökyüzünü birden,
Bir çan tın tın eder Bir kuştur şu ağaçta öten
Türküsünü söyler
İşte hayat! Aç gözünü gör,
Bak ne kadar sade. Her günkü sakin gürültüdür
Şehirden gelmekte.
Ey sen ki durmadan ağlarsın,
Döversin dizini, Gel söyle bakalım ne yaptın, N”ettin gençliğini?
Paul Verlaine, (Çev. Cahit Sıtkı Tarancı)

Sembolizm Sanat Akımında Şiir Anlayışı

Sembolizm akımında şiir anlayışı, gerçek dünyayı yansıtmak yerine iç dünyayı ve hayalleri yansıtmak üzerine kuruludur. Sembolistler, gerçekliğin ötesine geçerek sembolik bir dil kullanarak şiirlerinde yoğun bir metafizik ve mistik anlayışı benimsemişlerdir. Şiirlerinde, semboller, imgeler ve metaforlar kullanarak farklı çağrışımlar uyandırmayı hedeflemişlerdir.

Sembolist şairler, duygusal ve hayal gücüne dayalı bir şiir anlayışını benimsemişlerdir. Bu anlayışta, şiirin amacı, okuyucunun zihninde farklı çağrışımlar uyandıran sembollerle dolu bir dünya yaratmaktır. Şiir, realizmin ötesindeki bir anlam dünyasını ifade eder ve sembolik bir dildir.

Sembolistlerin şiirlerinde, imgeleme ve hayal gücüne dayalı bir dil kullanılmıştır. Şiirlerinde, doğal dünyanın imgeleriyle oynamışlar ve bunları farklı anlamlarla yüklü semboller haline getirmişlerdir. Bu sembollerin her biri, farklı çağrışımlar ve duygular uyandırır.

Sembolist şairler, dilin sınırlarını aşarak, okuyucunun zihninde farklı çağrışımlar yaratmışlardır. Şiirlerindeki sembollerin geleneksel anlamlarını aşarak, okuyucunun zihninde yeni anlamlar ve duygular uyandırmayı hedeflemişlerdir. Şiirlerindeki semboller, gerçekliğin sınırlarını aşarak, daha geniş bir anlam dünyasını ifade etmiştir.

Simgecilik akımında şiir anlayışı, gerçekliğin sınırlarını aşarak, sembolik bir dünya yaratmak üzerine kuruludur. Sembolist şairler, semboller, imgeler ve metaforlar kullanarak duygularını ifade etmişler ve okuyucunun zihninde farklı çağrışımlar uyandırmayı hedeflemişlerdir. Bu nedenle, sembolizm akımı, edebiyatta gerçekliğin ötesindeki bir anlam dünyasını ifade eden bir hareket olarak değerlendirilir.

Sembolizm Akımının Etkisini Yitirmesi

Jean Moreas’ın Sembolist Manifesto’sunun önemli bir noktası, sanatın zaman içinde farklı akımlara evrildiği ve değiştiği fikriydi. Sembolizm, sanatta bilinçdışı ve gözlenebilir alanın ötesindeki gerçeğe işaret etti, ancak o dönemde henüz bilinçdışının bilimsel bir analizi yapılmamıştı. Freud’un bilinçdışı kuramları yayımlandığında, sembolizm sürrealizme doğru bir dönüşüm geçirdi.

Sembolistlerin vurguladığı semboller ve bilinçdışı ile ilgili fikirler, sürrealistler tarafından daha fazla araştırıldı ve derinleştirildi. Bu evrimsel süreç, sanatın sürekli bir değişim içinde olduğunu ve yeni akımların eski akımlardan türeyebileceğini gösteriyor.

Sembolizmin zamanla daha kapalı bir sanat akımı haline gelmesi, geleneksel okuyucuların bu yeni tarza adapte olmasını zorlaştırdı. Bu akımın eserleri, anlam bakımından oldukça derin ve karmaşık hale gelirken, biçimsel açıdan da geleneksel şemalardan saparak özgür dizeler, düzyazı şiir ve alışılmadık ritimler içeriyordu. Bu tarz, okuyucular arasında şaşkınlık yarattı ve popülerlik kazanmakta zorlandı.

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir