Meddah
Meddah Nedir Ne demektir Kısaca Özet Bilgi
Tek kişilik gösteridir. Meddah, öyküler anlatırken, öykülerde yer alan kişilerin de taklitlerini yapar. Olabildiğince, onların kılığına bürünür. Anlattığı öykülerinde konuşma dili kullanılır. Anlatımı nesir şeklindedir. Konuları normal kişilerin başından geçen olaylardır. Anlatıcı, hikayesini anlatmak için dinleyicilerden daha yüksek bir yere konmuş sandalyeye oturur, eline bir uzun bir baston alır, omzuna da büyükçe bir mendil koyar. Hemen ardından ses ve şive taklitlerine dayalı hikayesini anlatmaya başlar.
Meddahlar, hikayeler anlatarak ve karakterleri canlandırarak bir sahne performansı sergilerler. Genellikle halkın günlük hayatındaki olaylar ve sorunlar hakkında hicivli ve mizahi hikayeler anlatırlar. Anlatıcılar, tek başlarına sahnede performans sergilerler ve sahneyi minimalist bir şekilde kullanırlar. Anlatılan hikayelerde genellikle yerel argo, şive ve kültür öğeleri kullanılır. Meddahlık sanatı, Osmanlı İmparatorluğu’nda oldukça popülerdi ve günümüzde de bazı meddahlar bu geleneksel sanatı sürdürmektedirler.
Meddahlık Geleneğinin Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Gelişimi
Meddahlık, Türk tiyatro geleneğinin en eski türlerinden biridir. Kökeni hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, meddahlığın Türk kültürüne İran ve Orta Asya’dan geldiği düşünülmektedir. Bu tür, geleneksel Türk tiyatrosunun önemli bir parçasıdır ve Osmanlı İmparatorluğu’nda oldukça popülerdi. Meddahlık geleneği, Türk kültüründe yer alan “hikaye anlatma” geleneğiyle ilişkilidir. Hikaye anlatıcıları, halkın günlük yaşamında karşılaştığı sorunlar hakkında mizahi hikayeler anlatır ve bu hikayeleri karakterlerle canlandırırlardı. Bu geleneğin zamanla tiyatroya evrilmesiyle bu tür ortaya çıktı.
Anlatıcılar performansları genellikle kahvehanelerde veya sokaklarda gerçekleştirilirdi. Anlatıcılar, performansları sırasında doğaçlama yapar ve meddah hikayeleri anlatırken espriler yaparlar. Özellikle İstanbul’da ve Anadolu’da 19. yüzyılın sonlarına doğru popüler hale geldi. Anlatıcıların anlattığı hikayeler genellikle yerel argo, şive ve kültür öğeleri içerir. Bu hikayeler, halkın günlük hayatındaki olaylarla ilgilidir ve mizahi bir üslupla anlatılır. Meddahların performansları sırasında müzik de kullanılır ve bazı meddahlar sahneye müzik enstrümanları da getirir.
Meddahlık geleneği, modern tiyatro geleneğiyle birlikte varlığını sürdürmüştür. 20. yüzyılın başlarından itibaren meddahlık, tiyatroya dahil edilerek modern tiyatro türleriyle birleştirildi. Anlatıcılar, modern Türk tiyatrosunda da bazı rollerde yer aldılar ve bu sayede bu geleneği günümüze kadar sürdü. Sonuç olarak, meddahlık Türk tiyatrosunun en eski ve önemli türlerinden biridir. Geleneksel hikaye anlatma geleneğinden tiyatroya evrilmiştir ve halkın günlük yaşamındaki sorunlar hakkında mizahi hikayeler anlatır. Meddahlık, Osmanlı İmparatorluğu’nda oldukça popülerdi ve günümüzde de bazı anlatıcılar bu geleneksel sanatı sürdürmektedirler.
Meddahlığın Özellikleri Nelerdir?
* Türk, İran ve Arap toplumlarında var olan bu sanat türü, halk hikayeciliğine benzeyen bir gelenektir.
* Meddah, hikaye anlatma sanatıdır. Tek kişi ile oynanan bir tiyatro oyunudur.
* Bu oyun meddah adı verilen bir kişinin, bir topluluk karşısında taklit yeteneklerini kullanarak bir hikaye anlatmasıyla oluşur. Anlatıcılar, olayı anlatırken olay kahramanlarının ağız farklılıklarının yanı sıra çeşitli hayvan seslerini ve doğadaki diğer sesleri de taklit ederler.
* Anlatıcılar, geniş bir bilgi dağarcıkları sayesinde anlattıklarına Türk kültür tarihinin önemli olaylarını da yansıtarak seyircileri bilgilendirmeyi de unutmazlar.
* Bu oyunda herhangi bir sahne düzeni yoktur. Meddah, herkesin rahatça görebileceği yüksek bir yere oturur. Bir eline mendil (Makreme), bir eline de sopa (değnek) alır. Mendili değişik tiplerdeki kişilerin kıyafetini göstermek ve ağzını kapatarak sesleri taklit etmek için kullanır. Sopadan da oyunu başlatmak, seyirciyi susturmak, saz, süpürge tüfek, at gibi varlıkları canlandırmak için yararlanır.
* Meddahlık geleneği yüzyıllar boyunca usta-çırak ilişkisine bağlı kalınarak devam etmiştir.
Tanınmış Son Türk Meddahlar Kimlerdir
Türkiye’de bu gelenek oldukça köklüdür ve birçok tanınmış sanatçı bu gelenekte yer almıştır. İşte tanınmış son Türk meddahlardan bazıları:
- Cem Yılmaz: Cem Yılmaz, Türkiye’nin en ünlü komedyenlerinden biridir. İlk olarak 1993 yılında meddahlık yapmaya başlayan Yılmaz, hızla ün kazandı. Meddahlık performanslarına, karakterlerle yaptığı taklitler ve doğaçlama espri yeteneği ile ün kazandı.
- Ferhan Şensoy: Ferhan Şensoy, Türk tiyatrosunun önde gelen isimlerindendir. Meddahlık performanslarıyla tanınan Şensoy, 1970’lerden bu yana tiyatro sahnesinde yer almaktadır. “Güldürü Usulü” adlı gösterisi ile Türk tiyatrosunda bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
- İsmail Hakkı Baltacıoğlu: İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Türkiye’nin tanınmış meddahlarından biridir. 20. yüzyılın başlarında meddahlık yapmaya başlayan Baltacıoğlu, hikayelerini ve karakterlerini yerel aksanlarla canlandırarak izleyicilerin beğenisini kazandı.
- Nejat Uygur: Nejat Uygur, Türk tiyatrosunun önemli isimlerindendir. Meddahlık performanslarıyla tanınan Uygur, 1960’lardan itibaren tiyatro sahnesinde yer aldı. “Hababam Sınıfı” ve “Kadınlar da Savaşır” gibi tiyatro oyunlarıyla ün kazandı.
- Orhan Boran: Orhan Boran, Türk müzik ve tiyatro tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sahne performanslarıyla da tanınan Boran, 1950’lerde meddahlık yapmaya başladı. Halkın günlük yaşamındaki olayları anlattığı hikayeleri ile izleyicilerin sevgisini kazandı.
- Ali Poyrazoğlu: Ali Poyrazoğlu, Türk tiyatrosunun önde gelen isimlerindendir. Meddahlık performanslarıyla da tanınan Poyrazoğlu, 1970’lerden itibaren tiyatro sahnesinde yer almaktadır. “Bir Demet Tiyatro” adlı televizyon programıyla da Türkiye’de geniş bir kitle tarafından tanınmaktadır.
- İsmail Abi: İsmail Abi, Türkiye’nin tanınmış meddahlarından biridir. İlk olarak 1980’lerde bu sanatı yapmaya başlayan İsmail Abi, hikayelerini sade bir dille anlatarak izleyicilerin dikkatini çekti. “Köy Enstitüleri” adlı gösterisiyle Türkiye’de geniş bir hayran kitlesi kazandı.
- Haldun Dormen: Haldun Dormen, Türk tiyatro ve sinema dünyasının önde gelen isimlerindendir. Sahne performanslarıyla da tanınan Dormen, 1950’lerde meddahlık yapmaya başladı. “Haldun Abi’nin Yolu” adlı gösterisiyle Türk tiyatrosunda unutulmaz bir yere sahiptir.
- Selahattin Taşdöğen: Selahattin Taşdöğen, Türkiye’nin tanınmış anlatıcılarından biridir. İlk olarak 1970’lerde meddahlık yapmaya başlayan Taşdöğen, hikayelerinde mizah ve sosyal eleştiri öğelerini bir araya getirerek izleyicilerin beğenisini kazandı. “İlk Günah” adlı gösterisiyle Türkiye’de geniş bir hayran kitlesi oluşturdu.
Türkiye’de bu gelenek oldukça zengin ve çeşitlidir. Yukarıda bahsedilen anlatıcıların yanı sıra birçok farklı meddah da Türkiye’de bu gelenekte yer almıştır. Bu sanatçıların performansları, Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir ve hala birçok insan tarafından ilgiyle takip edilmektedir.
Meddah Metinleri Örnekleri
MUTLULUĞUN SIRRI
(Anlatıcı sahnenin ortasına gelir, bastonunu üç defa yere vurur.)
— Huzuru hazirun, cemiyeti irfan! Lâindir, münafıktır, dinsizdir şeytan. Şeytanın lâinliğine, dinsizliğine, kâfirliğine; Rahmanın birliğine eyvallah.
Sevgili dostlar, mutluluk nedir sizce? Mutlu olmak nasıl olur?
Efendim, benim çok param var, ben çok mutluyum. Ben mutluluğu paramla satın alırım. Çok güzel bir arabam var, ben
çok mutluyum. Hiç mutlu değilim karnım aç, param yok…Bunlarla zaman zaman karşılaşırız değil mi? Hayatımızda muhakkak bu gibi durumlarla karşı karşıya kalmışızdır.
İşte delikanlının biri de bunu merak ederek mutluluğun sırrını aramaya karar vermiş. Mutluluk nedir diye her önüne gelene sormuş, soruşturmuş. Yıllarca mutluluğun sırrını aramış. Nasıl mutlu olunur, mutluluk nedir diye. Bir gün bir kasabaya düşmüş yolu. Namaz vakti geldiği için camiye gitmiş, güzelce abdest almış, namazını kılmış. Bakmışlar bu yabancı, bunu misafir edelim demiş kasabalılar.
İmam efendi sormuş:
— Hayırdır delikanlı ne işle meşgulsün, nerden gelip nereye
gidiyorsun, diye?
— Valla efendim ben mutluluğu arıyorum, demiş
— Ne! Neyi arıyon? demiş.
Delikanlı ciddiyetle:
— Mutluluğun sırrını arıyorum.
İmam gülerek:
— Allah layığını versin, mutluluğun sırrı bulunur mu yav?
O sıra köylülerden hal ehli bir zat demiş ki:
— Delikanlı! Bu bizim köyün sınırını geçtikten sonra önüne bir dağ gelir, o dağı aş, tepenin ardında çok güzel bir dergâh var, oradaki dervişler mutluluğun sırrını bilir, git onlara sor, der.
Delikanlı sevinçle yemeği yarım bırakıp yola koyulmuş.Tepeyi aşınca güzel bir dergâh görmüş. Bir sürü insan bu dergâha girip çıkıyormuş. Dergâha gelir ve bir pirle görüşmek istediğini söyler. Beklemesini isterler. Bir hafta boyunca yer, içer, sıranın kendisine gelmesini bekler. Nihayet sıra kendisine gelir, dervişan huzuruna girer. Piri fani bir zat oturmuştur köşede. Kendi halinde:
— Buyur evladım, der.
— Efendim ben mutluluğun sırrını arıyorum, sizin tarif edebileceğinizi söylediler. O yüzden buraya geldim.
— Hım, demek ki… Kolay der, kolay.
Pir, gencin ellerine iki yemek kaşığı verir, üzerine iki damla zeytinyağı damlatır. Kalk der, dergâhı
gez, ders odalarını, kütüphaneyi her yeri gez ama dikkat et o iki damla yağ dökülmesin Dökülmeden
gelirsen mutluluğun sırrını söylerim, der. Delikanlı dışarı çıkar, bir taraftan etrafı izler, bir taraftan yağı
dökmemeye çalışır. Akşama kadar ancak bitirir. Üstadın yanına gelir. Yağ dökülmemiştir.
— Her yeri gezdin mi, diye sorar?
— Gezdim efendim, der.
— Kütüphanedeki birbirinden eşsiz parşömenleri, kitapları gördün mü onların hepsi nadidedir.
Başka eşi yoktur, hepsi tek nüshadır.
— Pek göremedim efendim.
— Peki, bahçedeki gülleri, çiçekleri inceleyebildin mi?
— Fark edemedim efendim.
— Peki harita odasında dünya haritası üzerinde işaretlediğimiz yerleri görebildin mi?
— Eee, bakamadım efendim.
— Talebelerin ders yaptığı mahfilleri görebildin mi?
— Onları da göremedim efendim.
— İyi de delikanlı niye göremedin bu kadar güzel şeyleri?
— Efendim vermiş olduğunuz kaşıktaki yağı dökmemek için sürekli kaşığa bakıyordum o yüzden.
— Peki, bırak kaşığı tekrar git gez bakalım, der.
Delikanlı üstadın tarif ettiği yerleri gezer, o güzellikleri görür büyük mutluluk duyar. Tebessüm
eder, bu yerler çok hoşuna gitmiştir. Kütüphanedeki mükemmel eserleri, gül bahçesinin güzelliği onu
mest eder. Tekkenin muhteşem yapısı karşısında hayretler içinde kalır. Akşama doğru tekrar üstadın
yanına gelir.
— Gezdin mi, der?
— Evet, efendim gezdim, der.
— Gördün mü?
— Gördüm, efendim.
— Peki, ne anladın, mutluluğun sırrını öğrenebildin mi?
— Hayır, anlayamadım, der.
Üstat tebessüm eder.
— Evlat,der! Mutluluk elindeki kaşıkta bulunan iki damla yağı yere dökmeden etrafının güzelliklerini fark edebilmektir. O yağ senin imanındır eğer yere dökersen onu kaybedersin. Etrafındaki güzelliklerin tamamı geçici dünya hayatıdır. Onlara aldanır dalarsan yağı dökersin. Yağı dökmeden onların güzelliklerini fark edersen mutluluğun sırrına vakıf olursun. İşte mutluluğun sırrı yağı dökmeden dünyada yaşayabilmektir.
(Anlatıcı bastonu üç defa yere vurur.)
Gözlerimizi kapatıp bu teşbihle yağı döküp dökmediğimizi kontrol edelim. Cenabıhak bize bahşettiği
nimetlerden ona layık bir şekilde istifade ederek ona şükredenlerden eylesin inşallah. Tekrar görü-
şünceye kadar sağlıcakla kalın efendim.
Bilinmeyen Kelimeler
cemiyeti irfan: Anlama düzeyi yüksek kişiler.
dergâh: Dervişlerin toplandıkları ve ayin yaptıkları yer, yapı.
derviş: Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen.
huzuru hazirun: Huzurda bulunanlar.
lain: Lanetlenmiş.
mahfil: Toplantı yeri.
münafık: Dinî kurallara inanmadığı hâlde inanmış gibi görünen.
parşömen: Yazı yazmak, resim yapmak için özel olarak hazırlanan deri, tirşe.
piri fani: Pek yaşlı.
rahman: Herkese merhamet eden.
teşbih: Benzetme.
muhteşem bir sayfa anlatım muazzam. tarih ve eddebiyat üzerine her şey var diyebilirim.
ne zaman ve nasıl ortaya çıkmış onuda yaz