İlk Türk Devletleri ve Komşuları

İslamiyet Öncesi Orta Asya’daki İlk Türk Devletleri ve Komşuları

Eski Türk topluluklarındaki ekonomik yapı daha çok bozkır kültürü etrafında şekillenmiş, bu kültürün temelini hayvancılık, tarım, el sanatları ve ticaret oluşturmuştur. Uygurlarla ilgili seyahatnamelerde “Beşbalık” dolaylarında yetiştirilen pek çok at sürüleri olduğu, Uygur soyluları ve boylarının ayrı renkte ve özel cinste atlar yetiştirdikleri, zenginlerin at, fakirlerin ise koyun ve ördek eti yedikleri; bu ülkede fakir insan olmadığı ihtiyacı olana devletin ve halkın yardım ettiği ifade edilmektedir.
Hunların temel geçim kaynakları; hayvancılıkla beraber tarım, avcılık, balıkçılık, madencilik, dericilik ve ticaret olmuştur. Savaşçı özellikleri göz önüne alındığında yağma ve ganimetin de önemli bir yer tuttuğunu söylemek mümkündür. Madencilik, ekonomik bir faaliyet olmanın yanı sıra dönemin savaş sanayisinde Hunların üstün olmalarını sağlamıştır.
Hunlar aynı zamanda her biri sanat eseri değerinde olan kalkan, zırh, kılıç, mızrak, madenî tabak, heykel, kazan, ibrik, eyer ve koşum takımları üretmişlerdir. Orta Asya’daki kurganlarda yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bu buluntular, aslında Türk bozkır topluluğunda ne kadar kalabalık bir esnaf ve zanaatkâr kitlesinin de bulunduğunu kanıtlamaktadır.
Türkler hayvancılıkla beraber tarımı, sadece akarsu boyunca uzanan ovalarda yapmışlardı. Eski Türk toplumunda tarıgçı / tarıdacı adıyla anılan bir çiftçi kesimi bulunuyordu. “Tarla” ve “ekin” Türkçe’nin en eski kelimelerindendi. Buğday, arpa, mısır Asya Hunları Dönemi’nden beri yetiştirilmekteydi. Ayrıca fasulye cinsinden baklagiller ile kendir gibi sanayi bitkileri de yetiştirilmişti.
Saban, orak, düven tarımda kullanılan başlıca aletler olup üretilen buğdaylar değirmenlerde un hâline getirilmekteydi. Hunlar, Köktürkler ve Uygurlar gibi Orta Asya’da büyük devletler kuran Türk toplulukları; ipek, buğday ve pirinç gibi ekonomilerinin eksiği olan temel ürünleri zaman zaman Çin’den hediye ve vergi olarak temin etmiştir. Buna rağmen onlar buğday gibi tarım ürünlerinde tamamen Çin ekonomisine bağlı kalmamıştır. Örneğin; Köktürk hükümdarı Kapgan Kağan, bir defasında Çin İmparatorluğu‘ndan vergi olarak 1250 ton tohumluk buğday ile 3 bin adet tarım aleti almıştır.
Köktürkler, Çin’den aldıkları tohumluk buğdayı aynı yıl içinde ekmiş; fakat bu buğdayın hiçbiri çıkmamıştır. Zira Kapgan Kağan’a vergi ödemeyi bir türlü içine sindirememiş olan Çin İmparatoriçesi, bu buğdayı Göktürklere pişirerek vermiştir. Ayrıca hediye olarak verilen altın ve gümüşün değeri de çok düşüktür. Gerçeği anlayan Kapgan Kağan, 698’den sonra Çin üzerine büyük bir akına geçmiştir. 703 yılına kadar Çin’in kuzey eyaletlerine akınlar yapılmıştır. Türkler komşularına kürk, at, et, deri, silah satmışlar karşılığında ise ipek, çay ve tahıl ürünleri almışlardır.
Köktürkler’in, Çin ile ilişkilerinin yanında batısında bulunan Sasani İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu ile de ilişkileri olmuştur. Ak Hun devletinin ortadan kalkmasıyla Köktürk Devleti batıda Sasanilerle sınır komşusu olmuştur. Batı Köktürklerine vergi vermeye başlayan Sasani Hükümdarı Anuşirvan, Maveraünnehir ticaret yolunu tamamen eline geçirmek istemiştir.
İstemi Yabgu, kendisine karşı düşmanca tutum takınan Sasani hükümdarına karşı Bizans İmparatorluğu ile temasa geçmiş ve 567 yılında İstanbul’a bir elçi heyeti yollamıştır. Tarihte Orta Asya’dan İstanbul’a gönderilen bu ilk heyete karşılık Bizanslılar da İstemi Yabgu’nun ülkesine elçi göndermiştir. Böylelikle meydana gelen Türk Bizans ittifakı, Sasani Devleti‘ni zor durumda bırakmıştır.
İlk Türk devletlerinin çevresindeki devletlerle siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkilerinde cihan hâkimiyeti anlayışı da etkili olmuştur. Bunu İstemi Yabgu’nun “Atalarımızdan işittik ki Roma İmparatorluğu elçileri geldiği zaman bu bizim için artık yeryüzünü fethedeceğimize delalet eder.” sözünden de anlaşılabilir. MÖ IV. yüzyıldan itibaren Hunların Orta Asya’da sağladığı güvenli ortamda ticari faaliyetler gelişmişti. İpek Yolu’nun Orta Asya kısmı bazı dönemler dışında Hunlardan itibaren 1000 yıl süreyle Orta Asya Türk devletleri ve topluluklarının hâkimiyetindedir.
Türkler bu yolu daima açık ve güvenlik altında tutmaya yönelik siyaset izlemişlerdir. Bu durum ticaretle beraber siyasi ilişkilerin de gelişmesine neden olmuş kültürel hayat da canlanmıştır. Özellikle Çin-İran güzergâhı sayesinde muhtelif kavimler Türkistan’da buluşmuştur. Böylece tarımın yanında ipekli dokuma, çini, cam ve silah üretimleri gelişmişti. Kâğıt, çini, cam ve ipek Doğu ve Batı ülkeleri arasındaki İpek Yolu’nun esas ticari mallarını oluşturmaktaydı.
Bir başka önemli ticaret yolu da Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayarak Altay-Sayan Dağları üzerinden Çin’e ulaşıyordu. İpek Yolu’na kuzeyden paralel uzanan bu yola “Kürk Yolu” denilmektedir. Buranın asıl ticari malları sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak vb. hayvan kürkleri idi. Ticari faaliyetlere önem veren Türk devletleri ticaretin gelişmesi için Bizans ve Çin gibi devletlerle anlaşmalar yapmışlardı.
Ticari faaliyetler yerleşik hayatı öyle geliştirmişti ki Talas ve Çu nehirleri havzasında 400 kadar şehir ve kasaba mevcuttu. Doğu Avrupa’da ise VII ve X. yüzyıllar arasında hüküm süren Hazarlar, ticaret yollarının ülkelerinden geçmesi nedeniyle güven ve asayişi sağlayarak ticareti geliştirmişler ve “Hazar Barış Çağı”nı yaşatmışlardır. Bu dönemde Rus, Bizans, Arap ve diğer Türk toplulukları gibi birçok milletle ticari ilişki kurulmuştu.
Eski Türk topluluklarındaki ekonomik yapı daha çok bozkır kültürü etrafında şekillenmiştir. Bu bozkır kültürünün temelini hayvancılık, tarım, el sanatları ve ticaret oluşturmuştur. Türkler komşularına kürk, at, et, deri, silah satmışlar; karşılığında ise ipek, çay ve tahıl ürünleri almışlardır. Hunlar, Kök Türkler ve Uygurlar gibi Orta Asya’da büyük devletler kuran Türk toplulukları; ipek, buğday ve pirinç gibi ekonomilerinin eksiği olan temel ürünleri zaman zaman Çin’den hediye ve vergi olarak temin etmişlerdir.
Kök Türklerin, Çin ile ilişkilerinin yanında batısında bulunan Sasani ve Bizans imparatorluklarıyla da ilişkileri olmuştur. Parayı kullanan ilk Türk devleti II. Kök Türk Devleti’dir. Kağıt paraya kamdu, böz, çav; madenî paraya yarmak adı verilmiştir.
 

Düşüncelerinizi Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir